Ekoloji küresel siyasetin merkezine oturuyor

Özgür UYANIK

Şu sıralarda Birleşmiş Milletler’de bir “İklim Eylemi Zirvesi” gerçekleştiriliyor. Bu zirvenin en önemli kahramanı da Greta Thunberg adında, İsveçli bir kız çocuğu. Greta, bir süredir Avrupa’da “Küresel Isınma”ya karşı örgütlenen yeni çevreci hareketin sembolü haline getirildi. 16 yaşındaki Greta’nın bir tür otizm olan “Asperger Bozukluğu” sorunu var. Küresel Isınma konusu da Greta da bir tür takıntı haline gelmiş. Efsaneye göre, “İklim Değişikliği”ne dikkat çekmek için birkaç ay okula gitmek yerine her gün İsveç parlamentosunun önünde “iklim için okul grevi” yazılı bir dövizle beklemiş. Daha sonra Greta bu eylemini Cuma günleri tekrar etmeye başlamış ve nasıl olmuşsa eylem dünyanın 270 kentine yayılmış. Bu yılın Mart ayında da olay “Gelecek için Cuma”(Friday for future) adında uluslararası bir harekete dönüşmüş.  Organizasyon ilk eylemini 15 Mart günü dünyanın 2000 şehrinde 1,5 milyon kişinin katılımıyla gerçekleştirmiş. Mayısta ikincisi 125 ülkenin katılımıyla yapılmış. Son olarak Eylül ayının 20’sinden itibaren iki büyük küresel eylem daha organize ettiler. 

Ancak bu defa organizasyon yalnızca Avrupalı değil ABD’deki çevreci gruplarla beraber oluşturulan “Gelecek Koalisyonu”(Future Coalition) adı altında gerçekleştirildi. Çok geniş bir neoliberal siyaset profiline sahip içinde kadın hareketlerinden, çevrecilere ve LGTB’ci gruplara kadar her türden batılı liberal organizasyonun yer aldığı bu “cephe”nin lideri ise Katie Eder adında 19 yaşında ABD’li bir genç kız. Katie Eder’de Greta gibi doğuştan süper güçlere sahip. 13 yaşındayken çocukların yaratıcılığını artırmaya yönelik bir vakıf kurmuş. Dokuz ülkeden 1500 çocuk onun yaratıcılık atölyelerine katılmış. 

Bu süper kızların marifetlerini anlata anlata bitiremeyiz ama kaldığım yerden devam edeyim. İsveçli Greta’nın eylemi Avrupa Parlamentosuna kadar taşınmış. Avrupa’nın her yerine konuşmacı olarak çağrılmaya başlanmış. Sadece bu yıl New York’da yapılanda değil geçen yıl Polonya’da gerçekleşen Birleşmiş Milletler iklim zirvesinde de konuşma yapmış. Bu da yetmemiş 2019 Ocak ayındaki Davos zirvesinde IMF başkanı Christine Lagarde tarafından kabul edilmiş. 

Ayrıca 16 yaşındaki Greta Birleşmiş Milletler zirvesine de Monaco Prensinin yelkenlisiyle gitti. “Uçakla yolculuk etmeyerek karbon salınımını azaltmayı amaçladığını” açıkladı. Tabi Greta’cık bu yolculukta ne Monaco prensinin yelkenlisine eskortluk yapan NATO savaş gemilerinden ne de onların yaktığı mazottan haberdardı. 

Bir süredir bu köşede emperyalizmin yeni iklim siyaseti üzerine yazıyorum. Biz eski sorunlarımızla meşgulken dünyanın paylaşım merkezlerinde yeni bir müdahale stratejisi oluşturuluyor. Öyle ki bu strateji yerel siyaseti en küçük birimlerine kadar yeniden düzenlemeyi hedefliyor. Bunun için de işe en tabandan çocuklardan başlıyor. Mesela “Gelecek Koalisyonu” iklimle ilgisiz bir konuda, ABD’de gençlerin oy kullanması için 2018’de 500 okulda grev düzenledi. Benzer kampanyaların Afrika ülkelerinde gerçekleştirildiğini ve bazı seçim manipülasyonları yapıldığını yakın süre önce yayınlanan “The Great Hack” isimli belgeselden biliyoruz.

Sonuçta yerkürenin ve insanlığın geleceğiyle ilgili temel bir problem olan Küresel Isınma olgusundan yola çıkılarak yeni bir siyasal toplum inşa ediliyor. Böyle giderse gelecekte bir gün, ayakta tutmaya ya da tasfiye etmeye çalıştığımız eski siyasal biçimlerin biz farkında olmadan altlarının boşalıp çöktüklerini fark edebiliriz. Emperyalizmin bugün yapmaya çalıştığı şey iki binlerden sonra inşa ettiği ve şu son birkaç yıldır kişiselleştirdiği dijital toplumun siyasal formlarını yaratmak. Doksanlardan itibaren etnik, dini ve cinsiyetlere dayalı kimlik inşasıyla parçaladığı toplumun ulusal kimliksiz ve sınıfsız bir tür “enternasyonal”ini kuruyor. Bunu hem yukarıdan siyasetlerle hem de tabandan örgütlüyor. Hong Kong olayları bu yeni siyasetin bir biçimi. Çin, Hong Kong’ta uzun vadede bu sorunu aşabilir ama dünyanın başka yerlerinde benzer hareketler onun hakimiyet alanını kısıtlayacaktır. 

Bu mücadelenin temelinde alternatif enerji ve üretim teknolojilerinin petrol-gaz gibi enerji kaynaklarının yerini alması yatıyor. Çünkü fosil kaynaklar Batılıların kolaylıkla erişebileceği yerlerde değiller. Venezuela’daki kriz bunun bir göstergesi. Artık burnunun dibindeki Venezuela’yı bile yağmalayamayan ABD’nin yakında Arap coğrafyasında da vadesi bitecek. 

Bu nedenle batılı merkezler hızla iklim stratejisine dayalı yeni siyaseti inşa etmek zorundalar. Diğer yandan Asyalı rakiplerini teknolojik üstünlüklerine dayanarak zayıflatabilirler. Alternatif enerji ve teknolojilerin dayatılması Asya’daki fabrikaların çoğunun hurdaya çıkmasıyla sonuçlanacaktır. 

Biz daima ülkemizdeki siyasal karmaşanın kendi hatalarımızdan doğduğunu ve eğer mevcut taşları yerli yerine oturtursak meseleyi çözeceğimizi düşünüyoruz. Oysa sorun bu kadar basit olmayabilir. Peki ya yeni teknoloji ve iletişim biçimlerinin toplumlar üstündeki etkisi sandığımızdan daha büyükse? Unutmayalım kapitalist ilişkiler/kurumlar gibi “demokratik rejim” denilen şey ve onun sonucu olan serbest seçimler, siyasal partiler, “sivil toplum” vs hepsi iki asırlık batılı küresel güçler tarafından yerleştirildi. Gelinen noktada tüm bunlar onların aleyhine sonuçlar veriyorsa neden değiştirmek istemesinler ki? 

Sermayeyle ve egemen medya ile güçlü bağlara sahip, anlık oluşan, uzun vadeli bir siyasi projesi olmayan ve işlevini yerine getirip ortadan kaybolan bir takım “sosyal hareketler” siyasi partilerin yerini almaya başladı bile. Meclisler zaten uzun süredir “ulusal egemenliği” temsil etmiyor. 

Öyleyse milletler bu çözülmeye karşı hangi değerlerle ve nasıl direnecekler?

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.