Günümüzde Yunanistan, Ege’yi bir Yunan denizi haline getirmeye yönelik çabalarını sürdürmekte ve adalarda ülkemizi tehdit edecek faaliyetlere girişmektedir. Buna karşı Türkiye ise genelde Lozan’da belirtilen statüden bahsetmekte ve ona uyulmasını istemektedir. Bu adaların bazıları sahillerimize iki kilometreden daha yakındır. Söz konusu adaların isimleri ve yüzölçümleri km2 olarak şöyledir.
Taşoz adası 378.8, Semadirek 178, Gökçeada (İmroz) 279.2, Bozcaada 39.38, Limni 475.6, Midilli 1630, Sakız 841.6, İpsara 40, Sisam 47.10, Nikoria 255.2, Rodos 1398.03, Patmos 34.05, Leros 52.55, Kilimli 111.1, İstanköy 290.2, Astropolya 113, İncirli (Nisiros) 41.40, Tilos 62.82, Sömbeki 58.10, Harki (Herke) 28.13, Karpatos (Kerpe) 301.17 ve Kaşot (Kasos) 65,98 km2’dir.
Bozcaada ve Gökçeada dışında büyük çoğunluğu bugün Yunanistan’ın idaresi altındadır. Bu adaların Yunanistan için önemi ekonomik durumdan ziyade daha çok siyasi konumlarından ötürüdür. Türkiye açısından sorun, çok yakınındaki bu adaların kendisine karşı bir harekatta üs olarak kullanılabileceği endişesidir.
Osmanlı Devletin’de, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Ege’deki bütün adalar feth edilip 1820’lere kadar tartışmasız Osmanlı Devleti’nin kontrolü ve egemenliği altındaydı.
Yunanlıların 1821 yılında Osmanlı’ya karşı başlattığı isyanlar sonucu ve 1829 yılında ‘’NAVARİN DENİZ MUHAREBESİ’’de, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Yunanlılar lehine müdahaleleri sonucunda Osmanlı Devleti büyük bir yenilgi almış ve 1828-1829 yıllarında Osmanlı-Rus savaşında kaybeden Osmanlı Devleti, Yunanistan’ın bağımsızlığını 1829 yılında kabul etmiş, sonrasında Rusya ile beraber Navarin Deniz Savaşında yer alan diğer iki devlet İngiltere ve Fransa’nın da dahil olduğu 7 Mayıs 1832 de ‘’İstanbul Antlaşması’’nı imzalayarak, Osmanlı Devleti Yunanistan’ın sınırlarını ve statüsünü kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu dönemden sonra tartışmasız Osmanlı Devleti hakimiyetindeki adalar, tartışma konusu olmaya başlamıştır. Ege denizindeki adalar Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında az çok dengeli biçimde bölüşülmüştü. Yunanistan sahiline yakın Batı ve Güneybatı Ege adaları Yunanistan sınırları içerisinde, Doğu, Kuzeydoğu ve Güneydoğu Ege adaları Osmanlı sınırları ve egemenliği altındaydı.
1911-1912 Osmanlı-İtalya savaşı ve 1912-1913 Balkan savaşlarında Osmanlı Devleti’nin kontrolündeki adalar önce İtalyanların sonrada Yunanlıların kontrolüne geçti. Osmanlı Devleti bu durumu tanımadı ve Ege’deki haklarından vazgeçmedi. Fakat 1. Dünya Savaşı patlak vermesiyle beraber bu adaları Osmanlı Devleti’nin tekrar geri almasına engel oldu. Bu süre. Lozan Anlaşmasına kadar devam etmiştir.
Lozan Anlaşması ile beraber Gökçeada ve Bozcaada dışında Ege’deki adalar Yunanistan’a verilmiş ve Doğu ve Kuzeydoğu adalarda Yunanistan asker bulundurmayacak ve adaları silahlandırmayacaktı. İsmet İnönü liderliğindeki Türk heyet İtalya işgali altındaki Rodos ve 12 adayı, 18 Ekim 1912 tarihinde İtalyanlarla yapılan UŞİ ANLAŞMASI çerçevesinde İtalyanlar Türkiye’ye bırakması gerekirken Lozan’da bu konu hiç konuşulmamış ve adalar İtalyanlara bırakılmıştır. Burada üzerinde önemle durmamız gereken bir konu vardır. 12 Ada Meselesi. 12 ada derken adaların sayısı değildir. 12 ada kavramı Yunanlılar tarafından Balkan savaşı öncesinde adaların İtalyanlar tarafından işgalinden sonra kullanılmıştır. Bu bölgeye Menteşe adaları denilmekte, Avrupa’da ise ‘’Güney Sporatlar’’ ifadesi kullanılmakta olup büyük, küçük ada, adacıklar ve kayalıklardan oluşan 20 den fazla ada ve adacık vardır. Buradaki 12 sayısı adaların 12 üyeli Meclisle yönetilen adalar olmasıdır. Osmanlı Devleti’nin Gayri Müslim bölgelerde uyguladığı yönetim şeklinden almıştır. 12’li denen bu sisteme göre her 10 hane birer temsilci çıkarır ve bu temsilciler aralarında bölgeyi yönetecek ‘’12 kişilik bir İhtiyar Heyeti’’ seçerdi.
2. Dünya savaşı çıkınca İtalyanların kontrolündeki adalar önce İngilizlere sonra Yunanlıların kontrolüne geçmiştir. İngilizler savaş sonunda adalar için Türk Hükümeti’ne çağrı yapmış fakat Cumhurbaşkanı İsmet İnönü dönemi hükümeti bu çağrılara cevap vermemiş ve adalar 10 Şubat 1947 tarihinde imzalanan Paris Barış Konferansı (Anlaşması) ile Yunanlılara bırakılmıştır.
Türkiye’nin bu görüşmeler ile alakalı olarak 11 Kasım 1972’de Hürriyet Gazetesinde Cüneyt Arcayürek’in eski Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil ile yaptığı röportajda Çağlayangil ‘’Savaş sonrası, İtalya ile Yunanistan arasında adaların alınıp verilmesi ile ilgili olarak hazırlanan Paris Konferansına ait bazı tutanaklar vardır’’ demiş ve şu açıklamayı yapmıştır.
‘’İngiltere, Adalar konusunda Paris Konferansı hazırlanırken, Ankara Büyükelçisi eliyle Türk Hükümeti’ne bu konferansa katılmasını bildirmiştir. Belki adaların hepsinin Türkiye’ye verilmesi bahis konusu değildir, ama bazıları üzerinde Türk yararlarına uygun incelemeler ve görüşmeler yapılabileceği inancındadır. Gördüğüm belgeye göre Dışişleri Umumi Katibi nezdinde yapılan bu teşebbüse Türk Hükümeti cevap vermemiştir. Daha sonra İngiliz Elçisi bir ikinci teşebbüs daha yapmış, bu adalarda Türklerin oturduğunu hiç değilse bu açıdan konferansta Türkiye’nin bulunmasını uygun gördüklerini söylemiştir. Hatta İngiliz Elçisi, bu konferansa tam katılmamayı arzu ettiğimize göre bir observer yani müşahit bulundurmamızı da telkin etmiştir. Buda uygun görülmemiş olacak ki hiçbir hareket yapılmamıştır. Bugün çıkan manzara bunu doğrulayacak anlamdadır. Paris Konferansı ile Adalar, tümüyle Yunanistan’a geçmiştir’’ Çağlayangil’e göre bu belgeler Dışişleri arşivindedir.
Sonuç olarak Yunanistan, ABD ve İngiltere’nin yardımlarıyla söz konusu adaları ele geçirmiştir. Bu konuda en fazla söz hakkı bulunması gereken ülkelerden biri olan Türkiye ise müzakere teşebbüsüne girmeye bile lüzum görmeden bu haklarından vazgeçmiştir.