Düzensizlik de bir düzendir. Evrenin özünde azami düzensizlik ve asgari enerji isteği vardır.
Yani her sistem en az masrafla ya da en az enerjiyle ayakta durmak ister. Ancak düzeni tesis edemiyorsanız, tesis etmekte zorlanıyorsanız ya da pahalıya mal oluyorsa o durumda düzensizliğin veya başı boşluğun bir çözüm olduğu kabul edilir.
Gücünüz oranında çok sayıda değişkeni olan ve her değişken de başlıbaşına yük ve maliyet getiriyorsa siz de bunu karşılayamıyorsanız, el mahkum, bu durumda çıkar yol düzensizlik düzenini tesis etmektir.
Bugün dünya düzeni bu durumdadır. Başta ABD olmak üzere, ABD ve asıl müttefikleri dünyaya kabul ettirebildikleri bir düzen yoktur.
Olmayan bir düzenin adaletinden zaten bahsetmek boş bir laf olur. Zaten bahse konu olan güçlerin ortada bir adalet kaygısı olmadığına göre düzensizlik onlar için en karlı yoldur.
Durum böyle olunca ortada adalet, ahlak, kanun, kural diye bir şeyden bahsetmek abesle iştigaldir.
Silah üretimini artırmak, terör organizasyonlarını yönetmek, devletleri içerden ve dışardan tehdit etmek ve bölgesel savaşlarla ülkeleri bölme ve parçalama planlarını uygulamaya koymak; işte bu düzensizlik düzenidir.
Bugün itibarıyla İkinci Dünya Savaşı'ndan sona kurulan uluslararası teşkilatlar işlevsiz hale gelmiş, dünyayı kana boğan birkaç ülkenin elinde bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler'in ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) dünya coğrafyasının hiçbir yerinde savaş, terör, açlık ve hastalıkla mücadelede olumlu bir başarısı olmadığı gibi olumsuz yönde büyük etkilerinin olduğu bilinmektedir.
Bu teşkilatları elinde tutan devletler sadece bulundukları coğrafyalarda sömürü düzenleri kurmanın ötesinde dünyanın kaynaklarını talan etmek için Afrika, Sina Yarımadası, Güney Asya bölgelerinde sömürüye devam etmektedirler.
Terör örgütlerini kuran ve finansmanını sağlayan bu devletlerdir. Bugün geçerli olan düzensizlik düzeni, üzerinden dünyayı yönetmektir.