Antalya’da ikincisi düzenlenen diplomasi forumu haberlerini ve hemen her yerde fotoğraflara poz vermeyi seven ablamızın yer aldığı sosyal medya haberlerinden sıkılıp karıştırırken ünlü ekonomi bülteni The Economist’in, birinci sayfadan verdiği bir yazı dikkatimi çekti.
Biden yanlısı olduğunu sandığım yazar, Amerikan muhafazakarlarını ve Tv kanalı Fox'un yayınlarını eleştiren bir yazı yazarak "şeyh uçmaz, müritleri uçurur" sözünün doğruluğunu bir defa daha kanıtlamış. Bu arada Polonya'nın geçen haftalarda yaptığı, "SSCB Mig 29 uçaklarını Ukrayna'ya vermeyiz" açıklaması dünya medyasında, "Polonya uçakları her an vermeğe hazır ama, Pentagon kabul etmiyor" haberi olarak yer aldı. 1939’u bir daha yaşamak istemediği için ABD'nin yanında yer alacakmış gibi absürt haberler yayılmaya başlandı. Evet. Polonya 1939'u bir daha yaşamak istemiyor. ABD'nin gazına gelerek 1939'da Almanya'yı karşısına almıştı. Geçmişten ders almış olacak ki, şimdi aynı hataya düşmeyip Rusya'ya karşı temkinli adımlar atıyor.
Geçmişte gerçekte ne olmuştu?
Amerikalı yazar George Armstrong'un 1945 yılında kaleme aldığı ve 2.Dünya savaşında Amerika'nın savaşa girmesini anlatan kitapta. Almanya'nın Polonya'yı işgalinden çok önce, henüz saha ısınmamışken. Fransa'nın ABD büyükelçisi Polonya'yı ziyaret ederek Almanya'ya kayıtsız şartsız direnmelerini, Amerika'nın kısa bir süre sonra savaşa dahil olacağı konusunda Başkan Eisenhower’in mesajını iletir. O dönemde de Fransa başroldedir. Yine belirteyim Fransa ile Almanya arasında kaynağı 1500'lü yıllara kadar inen, geçmişe ve mezhebe dayalı bir çekişme var. Katolik ve Protestanlar Hristiyan aleminde çok anlaşamazlar. İngiltere ve Vatikan, (2. Dünya Savaşı’nın başında İngiltere'nin limanına sığınan 1300 Fransız denizciyi bir gecede katlettiğini saymazsak eğer) Fransa'yı hep kollamıştır. Ülke simgesi Horoz olan Fransa AB devletlerinin liderliğine oynuyordu. Sarkozy'den sonra Cumhurbaşkanlığı'nı devralan Makron’da, devlet siyasetini aynı şekilde devam ettirme gereği duymuştu. Gözden kaçırdıkları nokta; aslında ticari birleşik devletler topluluğu olan ABD'nin de aynı şekilde köklü ve süregelen devlet politikası ve stratejisi var. Yani devletin başındaki başkan veya CEO değişebilir, strateji, önceden belirlenmiş politika ve uygulanması gereken politika zamanı geldiğinde, uygun ortam sağlandığında değişime uğramadan hayata geçirilir.
Hep yazıyorum, Rusya'nın Ukrayna harekâtına, devlet aklından ve dış politika bilgisinden yoksun, öngörüsüz ve beceriksiz Zelensky'nin halkını ateşe atmak için yaptığı pasif agresif politika neden olmuş gibi görünse de, ABD yönetim erkinin, Avrupa Birliği coğrafyasını NATO'yu bırakmama planı çok önceleri kurgulanmıştı. NATO ortak silahlı güçlerinin gereksizliği, 2018'de Fransa tarafından ortaya atılan, bölgeye hâkim, yeni ve güçlü bir AB ordusu fikri ve NATO' birliğinin beyin ölümünün gerçekleştiği açıklamaları peş peşe olup, üstüne birde Fransa tarafından; Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, İran gibi ülkelerle diplomatik yakınlık, hegemonya, yumuşak güç ve stratejik ortaklık gibi bağlar kurulunca düğmeye basıldı.
İlk itibarsızlaştırılan liberal demokrasi ürünü, kadife devrim lideri Paşinyan oldu. Sınırlarını korumak için 2010 senesinde kırk dokuz yıllığına anlaşma yaptığı Rusya'nın gölgesinde Cıdır yaylasında Azerbaycan'a nispet olsun diye çektiği halay burnundan geldi. Yıllardır işgal altında tuttuğu Karabağ'ı gerçek sahipleri kahramanca elinden geri alıp Cıdır yaylasında Cumhurbaşkanı Aliyev'in katıldığı bir eğlence düzenlendi. Sayın Aliyev ve eşi Kahramanlık ve savaş figürlerini simgeleyen halk dansı yaptı.
Sonraki adım Ukrayna oldu. Zelensky acayip gaza gelmişti. Devlet yönetimini dizi film seti sanıp rol yapıyordu. Askeri kıyafetlerle poz kesip, caka satıyordu. Yine yazıyorum göründüğü kadar masum değil. İktidarı boyunca ayrılıkçı bölgede yaklaşık On yedi bin insanın ölümü ve muhaliflerinin birçoğunun faili meçhulü ile suçlanıyor. Ukrayna cezaevlerinde birçok muhalif gazeteci ve akademisyen var.
Ne olduysa sonra bu kahraman Başkan Polonya’da aldığı soluğu. Çalışma ofisindeymiş gibi yayınlar yapıyordu ki, çekimlerde green box tekniği kullanıldığı ortaya çıktı. İnanmadı kimse
Olmadı!
Karşısındaki Putin'di. Çocukluğunda girdiği askeri okulda diplomasi, savaş, istihbarat, strateji eğitimi almış. Ömrünün kırk beş yılını sahada geçirmiş duygusuz-ifadesiz biri vardı. Sonrası malum. Merak edenler için yazayım: Ukrayna harekatının uzamasının sebebi mükemmel bir direniş değil. Birincisi sivil can kaybı yaşanmasının minimum seviyede tutulmak istenmesi,
İkincisi ise Zelensky'nin psikolojisinin ve direncinin kırılarak ülke yönetiminden el çektirilmek istenmesi. Rusya Ukrayna'yı ülke olarak yok etmek istemiyor. Sadece Rus hükümetine yakın, Modern çarlığına itaat edecek bir yönetim ekibi gelsin istiyor. Karabağ'da olduğu gibi Rus Barış Gücü'nü ülkeye yerleştirecek.
Gürcistan devlet başkanı Zurabişvili eski bir diplomat geleceği gördü. 2. Karabağ savaşının başında Ermenistan yanlısı tavır sergileyip, Sırbistan'dan gelen askeri araç ve malzemenin geçişine izin verdiyse de, birden tavır değiştirip tamamen bölgeye uyumlu, Rusya merkezli bir politika yürütmeğe başladı. 2019'un 20 Ocak'ında, Azerbaycan 20 yanvar anma gününe nispet yaparcasına, Ahılkelek bölgesinde, kendi ırkından olan ermeni teröristin heykelini törenle açıyorken, 2020'nin başında sesi soluğu kesildi. Tamamen unutturdu kendisini. Oysa vatandaşlık ve büyükelçilik bağıyla tutunduğu Fransa ideallerine hizmet edeceğine yemin etmişken taraf değiştirmişti. Hatırlatayım Putin yine de 2020'de Gürcistan'a direkt seyahati yasaklamıştı.
Şimdi bölgede, AB'ye uygulanan ambargoyu delecek, petrol ürünü ve doğalgaz ithal edebilecek kapasitede rezervi olan tek bir ülke var.
Fransa'nın stratejik ortağı olan İran. Dominodaki son taş. Puzzledeki en bilinmeyen, sert ve köşeli parça.
Taliban ilerleyen zamanlarda kendisine verilecek görevi yerine getirebilecek mi?
Umarım yanılırım.
Neyse, gelelim Antalya diplomasi forumuna. Görüşmeler sırasında basına kapalı oturumlarda AB ülkeleri ve Amerikan temsilcileri tarafından Türkiye delegasyonuna” Rusya’dan alınan S400’lerin Ukrayna’ya nakledilmesi halinde Türkiye’nin F 35 Projesine yeniden dahil edilmesi yönünde bir teklif olduğu söylentisi var. Tabi şimdilik söylenti?
Üstüne akaryakıt fiyatlarının artmasına bağlı bozulan ekonomik göstergelerin yerine oturması için yapılan birkaç anlaşma. Sanki bugünlerde yabancı kaynaklı ve metal yatırım araçları biraz değer kaybına uğrayabilir.
Ablacığım sen Antalya’da poz keserken bizler çalışıyoruz.
Sevgili okurlarım,
KALIN SAĞLICAKLA!