ABD Başkanı Joe Biden daha başkan seçilmeden önce, Başkanlık koltuğuna oturduğu takdirde Ermeni Soykırımı’nı tanıyacağını söylediği Zaman bazı çevreler Biden’in bu sözlerini seçim öncesi Ermeni diasporasının ve ABD’deki Ermeni lobilerinin desteğini almak için sarf edilmiş popülist söylemler olarak nitelendirdiler.
Oysa ki Biden’in sözlerinden önce adım adım yaklaşan “Ayak sesleri vardı…
2019 yılında önce İtalya Parlamentosu soykırımı tanıma yönündeki öneriyi kabul etti, sonrasında Fransa'da Macron 24 Nisan'ı "ANMA GÜNÜ" olarak ilan eden kararnameyi imzaladı.
Ve en nihayetinde 24 Nisan tarihinde Biden da çıktı ve Ermeni Soykırımı ifadesini kullanarak soykırımı tanıdığını ilan etti.
Ancak Biden’in bu soykırımı tanıdığını açıklamasının ardından tamı tamına 8 gün geçmesine rağmen Türk basınında “Bizim için bu sözler yok hükmündedir” hamasetinin dışına taşan, belgeleri, kaynakları ile Ermeni Meselesinin gerçek yüzünü yazan ve tarihi gerçekleri ortaya koyan bir yazı kaleme alınmadı.
O nedenle 14 Nisan 2019 tarihinde gazzetta9.com’da kaleme almış olduğumuz yazıyı aynı başlıkla bir kez daha sizlerle paylaşmak bir zaruret haline dönüştür.
Aşağıda okuyacağınız satırlar Türk basınında bugüne dek Ermeni tehcirinin öncesi, tehcir kararnamesinin içeriği, tehcir sırasında yaşananlar ve tehcir sonrasındaki durum ile ilgili devlet arşivleri, araştırmacılar, Ermeni kaynaklardan yararlanılarak yazılmış en detaylı yazı olma özelliğini taşımaktadır.
Daha fazla girizgahı uzatmadan yazımıza geçelim artık isterseniz…
Bir kere öncelikle tanımı baştan doğru koyalım mesele "Ermeni Tehciri" meselesidir. O pek meşhur 24 Nisan günü "soykırım" (!) kararının değil Talat Paşa'nın tehcir ile ilgili kararnameyi imzaladığı gündür...
Yani önce "gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemek" gerekir...
Ve tabii ki Türkiye'de "içi boşaltılan" pek çok kavramda olduğu gibi "SOYKIRIM" ve "tehcir" kavramları arasındaki farkı bu kavramları bilerek ortaya koymak gerekir...
Peki kavramsal olarak bakılacak olursa "SOYKIRIM" nedir?
SOYKIRIM: Irk, siyasal görüş, canlı türü, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir "ayrıcı" özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk yahut topluluk bireylerinin ,yok edicilerin çıkarları doğrultusunda, bir plan dahilinde ve sistematik olarak toplu biçimde yok edilişi.
Bu tanımın 1944 yılına kadar yapılamadığını ve bilimsel olarak da bu yıldan sonra kabul gördüğünü de ekleyelim.. Ve bu tanımı daha sonra dönmek üzere şöyle bir köşeye koyalım...
Şimdi "Ermeni Tehciri"ni gerekli kılan şartlara bir bakacağız öncelikle...
Yıl:1914... Ermeni Kongreleri İstanbul'da toplantı üzerine toplantı yapmaktadır...
Konu Osmanlı Devleti 1.Dünya Savaşı'nda Rusya'ya karşı savaşa girerse takınılacak tavırdır. Toplantılar İstanbul Galata'daki Ermeni Büyük Merkez Okulunda yapılır. Toplantıların başkanlığını patrikhaneden görevlendirilen rahip Gabriel Cevahirciyan yapmaktadır...
Toplantıların katılımcıları ise; Taşnaksütyun, Veragazmiyal Hınçak, Ramgavar temsilcilerinden oluşan Birleşik Milli Ermeni Kongresi'dir...
Uzun toplantılar sonucunda "Osmanlı'ya sadık kalınması" yönünde bir sonuç çıkacaktır... Hatta Taşnaksütyun ileri gelenleri de bu şekilde propaganda yapmış ve Osmanlı Hükümetine güven vermek istemişti...
Ancak işler göründüğü gibi değildi...Zira bu toplantılara katılan ve "sadakat kararı" alan başta Taşnaksütyun Partisi olmak üzere bir yandan da durumun netleşmesini beklerken bir yandan hazırlıklarını son derece hızlı biçimde devam ettiriyordu...
1914 yılının Haziran ayında Erzurum'da 8.Taşnaksütyun Kongresi toplandı. Başta Doğu eyaletleri olmak üzere Dünya'nın dört bir yanından Ermeni bu kongre için bir araya gelmişti...
Bu kongreden şöyle bir sonuç çıkıyordu ve aslında gelecekte olacakların ilk işaret fişeği işte bu sonuçtu. Sonuç bildirgesinde "İttihat ve Terakki hükümetinin, Hıristiyan unsurlara ve özellikle Ermenilere karşı eskiden beri takip ettiği iktisadi, sosyal ve idari birbirine zıt politika, baskıyı ve ıslahatı uygulama konusunda gösterdiği aldatıcı hareketleri göz önünde tutan Taşnaksütyun Kongresi, İttihat ve Terakki'ye karşı muhalefet durumunda kalmaya, onun siyasi programını eleştirmeye, kendisine ve teşkilatına karşı şiddetle mücadeleye girişmeye karar vermiştir" ifadeleri yer alıyordu...
Hatta Ermeni komiteleri taşraya çektikleri şifreli telgraflarda şu ifadeleri kullanıyorlardı: "Rus ordusu huduttan ilerler ve Osmanlı askeri çekilir ise her tarafta birden eldeki vesait ile kıyam olunacak, Osmanlı Ordusu 2 ateş arasında bırakılacak, mebani ve müessesat-ı emriyle noktalar ile berhava edilecek, yakılacak, hükümetin kuvveti dahilde işgal olunacak, levazım silahları ile Ruslara iltihak edilecek (katılınacak) ve kıtâlarından firarlar ile çeteler teşkil eyleyecek"
(Kaynak: Ermeni Komitelerinin A'mal ve Harekat-ı İhtilaliyyesi İlan-ı Meşrutiyetten Evvel ve Sonra,Yayına Hazırlayan:H.Erdoğan Cengiz Syf:130-131)
Kısa bir süre sonra Rusya'nın dört bir yanından gelen Ermeniler Kafkasya'da toplanmaya başlamışlardı...
Tiflis'te Belediye Başkanı A.Khatisyan başkanlığında bir Ermeni Milli Bürosu kuruldu. Örgütlenme buradan yapılacaktı...
Rus askeri uzmanlar Ermenileri Osmanlı ile yapılacak olası bedavalara harekat için silahlandırılarak eğitmeye başlamış, İran ve Kafkasya'daki Ermenilerden gönüllülere de silah dağıtımı başlamıştı...
(KAYNAK:Askeri Tarih Belgeleri Dergisi Syf: 81 Yıl:31 Aralık:1982
1-Seferberlik emirlerine uymamak, askere gitmemek
2-Askere gidenlerin de tek tek yada toplu olarak silah ve cephaneleri ile kaçmaları
3-Köylerde,kentlerde propaganda yaparak moral bozmak
4-Askeri nakliyatı aksatmak; asker, erzak ve mühimmat konvoylarına saldırmak
5-Ruslar sınırı geçtiği zaman isyan ederek Türk ordusunu arkadan vurmak
6-Terk edecekleri köyleri yakarak boşaltmak
7-Askeri bilgiler taşımak için casusluk yapmak
(KAYNAK:Azmi Süslü,Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı)
Ve nitekim bu hazırlıkların ardımdan kısa süre sonra peş peşe Ermeni ayaklanmaları başlayacaktır...
Zeytun'da 30 Ağustos 1914 yılında çıkan isyanı Van, Antep, Kayseri, Bitlis, Erzurum, Mamuretülaziz, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Ankara, İzmit, Adapazarı, Hüdavendigar, Adana, Halep, İzmir ve Canik ayaklanmaları takip etti...
(KAYNAK:Esat Uras,Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi Syf:596-604)
Bu arada özellikle Van'ın düşmesi ve Rus ordusunun ilerleyişi esnasında Ermeni gönüllüler en ön saflardaydı...
Bu durum karşısında Dahiliye nazırı Talat Paşa Taşnaksütyun şeflerinden Erzurum Mebusu Vartakes Efendi'yi makamına çağırarak savaş halinde iken kendilerinin çıkaracakları isyan, şiddet olayları, cinayetler gibi konularda sert tedbirler alınacağını bildirir.
Bu esnada Enver Paşa da Ermeni Patriği ile buluşarak Osmanlı savaşta iken ve Ermenilerden sadakat beklerken askerden kaçmaları ve köy basmaları rapor halinde Patriğe sunar...
Enver Paşa Patrik Özdil'den cemaatine nasihatte bulunmasını, hareketlerin genele yayılması durumunda ordunun sert tedbirler alacağını belirtir.
Patrik ise bu eylemleri yapanların komitacılar olduğunu Ermeni halkına mal edilmemesi gerektiğini kendisinin de cemaate gerekli nasihatte bulunacağını söyler...
Ama Osmanlı Patrik'in sözlerine güvenemezdi ve kendi tedbirlerini de almaya başladı.
Başkumandanlık 25 Şubat 1915 tarihinde tüm birliklere bir tamim göndererek Ermenilerin "muharip" birliklerden çıkarılarak "geri hizmete verilmesini" emretti.
Ancak bu tamimin son kısmı bir "emirdir" ve çok dikkat çekicidir:
"... Planlı harekat olmayan yerlerde arama yapılmayacak ve sadık tebaaya her hangi bir zarar verilmeyecek"
(KAYNAK:OSMANLI BELGELERİNDE ERMENİLER (1915-1920) Syf:6)
Ancak Ermeni komitacıların isyanları durmuyor ve olaylar artık katliam boyutlarına geliyordu.
Ve bu isyanların başlangıcından 9 ay sonra 9 Şubat 1915 Van isyanı ve yaşananlar bardağı taşırdı...
24 Nisan 1915 tarihinde Dahiliye Nazırı Talat Paşa tüm vilayet ve mutasarrıflıklara gizli bir tamim gönderdi...
Talat Paşa tamimde Ermeni Komite merkezlerinin kapatılması, tüm evraklarına el konulması ve komite elebaşlarının tutuklanması isteniyordu...
KAYNAK:Başbakanlık Osmanlı Arşivleri DH ŞFR Numara:51/192 52/249, 52/285
26 Nisan 1915'te de benzer bir tamim yayınlandı ve 2345 kişi tutuklandı
Çıkarılan geçici bir kanunla da BÜTÜN VİLAYETLERDEN,TÜM GAYRİMÜSLİMLERİN ve özellikle ERMENİLERİN elinde bulunan silahların toplanması istendi...
KAYNAK:Başbakanlık Osmanlı Arşivleri DH ŞFR: 52/96,97,98
Yani sadece Ermenilerin değil tüm gayrimüslimlerin silahları toplandı...
Ancak Ermeni isyancılar dur durak bilmiyor, kurdukları çeteler ile yol kesiyor, sabotaj faaliyetleri düzenliyorlardı...
Olayların orduyu da tehdit etmesi üzerine Başkumandan Vekili Enver Paşa,2 Mayıs 1915 günü Dahiliye Nazırı Talat Paşa'ya gönderdiği bir yazı ile şunları ister:
"Van Gölü ve ilince özellikle bilinen belli yerlerdeki Ermeniler, ayaklanma ve ihtilal için sürekli bir ocak durumundadırlar. Bu halkın oradan kaldırılarak isyan yuvasının dağıtılması düşüncesindeyim
3.Ordunun verdiği bilgiye göre Ruslar,7 Nisan'da sınırları içindeki Müslüman ahaliyi çıplak bir durumda sınırlarımız içerisine sürdüler. Hem buna bir karşılık olmak hem de yukarıda söylediğim amacı elde etmek üzere ya adı geçen Ermenileri ve ailelerini Rusya sınırları içerisine sürmek veya bu Ermenileri be ailelerini Anadolu içinde çeşitli yerlere dağıtmak gereklidir. Bu 2 yoldan uygun olanın seçilerek uygulanmasını rica ederim. Bir sakınca yoksa asilerin ailelerini ve isyan merkezlerini sınır dışına sürmeyi ve onların yerine sınır dışından gelen İslam halkı yerleştirmeyi yeğlerim"
(KAYNAK:Askeri Tarih Belgeleri Dergisi,Aralık 1982,Syf:81 Belge No:1830,Başbakanlık Osmanlı Arşivleri)
Yazıda çok açık biçimde sadece isyan bölgelerindeki ve isyana karışan Ermenilerin dağıtılması isteniyordu...
Yani öyle "planlı programlı ve sistematik" biçimde hele hele kitlesel şekilde yok etmeye yönelik en ufak bir emare yok...
Dahiliye Nazırı Talat Bey durumun hassasiyeti üzerine geçici bir kanun çıkmadan ve Mecalis-i Vükela(Bakanlar Kurulu) kararı olmadan tüm sorumluluğu üzerine alarak tehcir işlemini başlattı...
Ancak bu tehcirin sorumluluğunu tek başına taşıyamayacağını anlayan Talat Paşa, Sadarete verdiği tezkirde durumun aldığı vahim hali anlatıyordu...
Bu tezlerden bir gün sonra "Vakt-i seferde icraatı hükümete karşı gelenler için cihet-i askeriyece ittihaz olunacak tedbir hakkında Kanun-ı Muvakkat" çıkarılarak yürürlüğe kondu...
Buna göre savaş bölgelerinde bulunan Ermenilerden "Bir kısmının" düşman saflarına katılımaları, Osmanlı askerini arkadan vurmaları ve casuslukta bulunmaları sebebiyle, cephe gerilerine sevk edilmeye başlandığı, kolaylıklar sağlanarak usule ve devletin menfaatlerine uygun olarak devam ettirilmesi istenmiş ve göç ettirilen Ermenilerin muhacirlere ayrılan tahsisattan iaşe (temel geçim) ve İBADETLERİNİN sağlanması, mali ve iktisadi meselelerinin halledilmesi, bunlara ait gayrimenkul ve meselelerin tespit edildikten sonra muhafaza veya TAZMİN edilmesi, gittikleri yerlerde arazi, emlak ve iş sağlanması ilgili nezaretçe tanzim edilecek komisyonların ilgili mahallerde görev yapmaları istenmiştir.
(KAYNAK:Y.H BAYUR,TÜRK İNKILABI TARİHİ CİLT 3 BÖLÜM:3 SYF:40)
Yine bu Kanun-ı Muvakkat'a göre çiftçilere tohumluk, ziraat erbabına alet edevat verilecektir. Terk ettikleri taşınabilir mal ve kıymetler kendilerine ulaştırılacak, bu mümkün olmadığı taktirde bunların karşılığı kendilerine para olarak ödenecektir.
Boşaltılan şehir ve kasabalarda bulunan Ermenilere ait gayrimenkullerin sayımı yapılacak, bunların cinsleri, miktarları ve kıymetleri tespit edildikten sonra köylere yerleştirilecek muhacirlere verilecektir.
Ermenilerden boşalacak yerlere iskân edilecek muhacirlerin kullanabilecekleri mallar, yani, zeytinlik, dutluk, bağ ve bahçeleri, han, fabrika, depo ve dükkan gibi gelir getirici taşınmaz mallar açık arttırma ile satılacak veya kiralanacak ve bu gelir, sahiplerine verilmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir.
(KAYNAK:Başbakanlık Osmanlı Arşivleri MVM NO:198/163,DH.ŞFR:NO:54/202,381;55/107
OSMANLI BELGELERİNDE ERMENİLER ,SYF.:11)
Ancak Dahiliye Nazırı Talat Bey nen kadar zorlu ve riskli bir süreç başlattıklarının gayet farkındadır ve bu nedenle 28 Ağustos 1915 günü tehcir esnasında dikkat edilecek hususları belirleyen bir tamim daha yayınlayacaktır...
İşte o tamimin maddeleri:
1-İskâna tabi tutulan Ermenilerden araba veya yaya olarak yola çıkan gruplar en yakın tren istasyonuna götürülecek oradan da yerleştirilecekleri yerlere trenle sevk edileceklerdir.
2-Tehcire tabi tutulanlar, tren istasyonlarına vardıklarında aile reisleri asker olan veya bakacak kimsesi bulunmayan kadın ve yetimler durumlarını resmi belge ile yetkililere ibraz ettikleri taktirde başka yere iskân edilmeyerek istasyon yakınındaki kasaba, köy, şehirlere yerleştirilecektir.
3-Başka yerlere iskân edilecek Ermenilerin sevk sırasında iaşeleri temin edilecek, fakirlerin iaşeleri ücretsiz temin edilecektir...
4-Sevksırasında Ermenilerin güvenliği sağlanacaktır. Hamile kadınların ve yeni doğmuş çocukların ihtiyaçları karşılanacaktır...
5-İskana tabi tutulanlar arasında yerlerini terk etmek istemeyen veya yerlerine dönmek isteyenlerden makul sebep gösterenlerin dilekçeleri görevlilerin görüşleri de alınarak Dahiliye Nezaretine gönderilecek ve Nezaretin vereceği cevaba göre hareket edilecektir.
6-Göç sırasında veya konaklama esnasında Ermeni göçmenlere karşılaşılacak her hangi bir saldırı derhal zararsız hale getirilecektir.
7-(Ermenilere) Saldırıda bulunanlar tevkif edilecek (tutuklanacak) Divan-ı Harp Mahkemesine sevk edilecek ve en ağır bir biçimde cezalandırılacaktır.
8-Göçe tabi tutulanlardan hediye veya rüşvet alanlar, tehdit ile kadınları iğfal edenler veya onlarla gayrimeşru münasebet kuranlar görevden alınıp Divan-ı Harp'e sevk edilecek ve en ağır bir şekilde cezalandırılacaktır.
KAYNAK:Salahi R.Sonyel,Tehcir ve Kırımlar konusunda Ermeni Propagandası Hıristiyanlık Dünyasını Nasıl Aldattı,
Belleten/Syf:161 Yıl:1977
Cemalettin Taşkıran:"1915 Ermeni Tehciri Sırasında Osmanlı Devleti'nin Aldığı Tedbirlere Bir Bakış"
Peki Tehcir neden zorunlu hale gelmişti? Ermenilerin ayaklanmaları, Rus orduları ile birlikte Türk köylerini basarak kadın çocuk demeden yaptıkları katliamlar ve Türk ordusunu 2 ateş arasında bırakması nedeni ile...
Peki Batılılar ne diyordu" Hayır Ermeniler hiç ayaklanmadı, sürgün başlayınca silahları ile buna karşı koydu"
Bu tez özellikle Fransızların savunduğu Batı Dünyasının ilk genel kabul gören tezidir...
Bu tez René Pinon,Morgenthaw,James Byrice,Lepsius gibi batılı gazeteciler tarafından ortaya atılmıştır...
Peki bu tez doğru mudur?
Bakın Ermeni sorununu izlemek ile görevlendirilen, Milli Ermeni Heyeti Reisi Bogos Nubar 30 Kasım 1918'de Fransa Dışişleri Bakanı Pichon ve diğer Avrupalı devlet dışişleri bakanlarına yaptığı başvuruda özetle ne demiş?
"Tarafınızdan da bilindiği gibi Ermeniler harbin başından beri SAVAŞA KATILMIŞLARDIR. Çünkü, Ermeniler İtilaf Devletlerine karşı olan sarsılmaz bağlılıkları nedeni ile ağır özveriler ve devamla ıstıraplarla karşılaşarak bütün cephelerde İtilaf Devletlerinin yanında savaşmışlardır"
(KAYNAK:Esat Uras,Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi
Syf:656-657
İhsan Sakarya:Birinci Dünya Harbi ve Ermenilerin Göç Ettirilmesi
Genelkurmay Basımevi
Syf:1981)
Yani Ermenilerin lideri açıkça savaşın en başından beri Osmanlı'ya karşı savaştıklarını kendisi söylüyor.
Böylece Batılıların "Ermeniler hiç isyan etmedi" tezi bir Ermeni liderin ağzından çürüyor...
Gerek tehcir esnasında gerekse köyleri basılan Türk ve Müslüman nüfusun verdiği karşılıklarla, gerekse Ermeniler ile Kürt aşiretleri arasında çok acı verici hadiseler yaşanmıştır...
Yapılan Ermeni ve özellikle Fransız propagandası 600 nünden başlayarak 800 nin hatta 1 veya 1,5milyon Ermeni'nin öldüğünü iddia eden çeşitli iddialarla doludur...
Buyurun Ermeni meselesi ile ilgilenmesi için özel olarak görevlendirilen ve uzun süren incelemeler yapan Fransız Din Adamı Mr.Tochet 1916 yılı Şubat ayında Oevure de Oriant kurumundaki konferansında neler demiş bir bakalım:
"1915 başında 500 bin Ermeni'nin öldüğü tahmin edilmişti. Ancak bu rakam bize göre çok ABARTILMIŞTIR. Ancak bu miktarı bugün doğru olarak tespit etme imkanımız da yoktur. Ancak şüphe etmeden söyleyebiliriz ki,1.Dünya Savaşı'nda Doğu Anadolu'da Türk-Rus sınırında, karşılıklı ateşler arasında bir ölüm kalım savaşı yapılırken Ermeniler orada sıkışmışlar ve bölgede çok acıklı olaylar cereyan etmiştir. ANCAK BU GİRİŞİMLERİN BAŞLANGICI,ERMENİ İHTİLALCİLERİN MÜSLÜMANLARI ÖLDÜRMELERİ İLE BAŞLAMIŞTIR. Bu işin ayrıntılarını bilmiyoruz. ERMENİLERİN YAYINLADIKLARI BİLGİLERE DE GÜVENMEYE İMKAN YOK. Ermeni çetelerinin evlerinde bulunan Rus silah ve bombaları bu işin iç yüzünü açıkça göstermektedir"
KAYNAK:İHSAN SAKARYA:Birinci Dünya Harbi ve Ermenilerin Göç Ettirilmesi
Şimdi size daha da ilginç bir kaynak sunalım...
Önemli Ermeni yazarlardan Leo bakın "Ermeni Sorunu Belgeleri" isimli Tiflis'te 1915'te yayınlanan eserinde neler diyor...
Leo öncelikle Ermenilerin başına gelen felaket ve trajedinin asli sorumlusunun siyasal hırsları nedeni ile Taşnaksütyun Partisi olduğunu belirtiyor ve bakınız hangi çarpıcı ifadeleri kullanıyor...
"Muş'ta ve Ova'da 7bin Ermeni silahlanmış. Bunlar çeşitli köylere dağılımıştı. Birçokları Türklere askerlik etmemek için kaçmışlardır. Sasun, ne asker vermiş ne de başka bir şey. HATTA BU AMAÇLA GÖNDERİLMİŞ KÜRT MEMURLARINI DA ÖLDÜRMÜŞLERDİR"
Rus ordusunun yaklaşması ile Maho'ya hazırlanan Ermeni gençlerin isyan bayrağını açtığını ifade eden Leo bakın başka hangi çarpıcı ifadelere yer vermiş kitabında...
"Şimdi durum açıktır. Bir tarafta kendi halinde Türk milleti, diğer yanda da sakin Ermeni milleti var. Bütün dünya kan ve yangın içinde kalıyor. Bu İttihat ve Terakki ile Taşnaksütyun arasında çıkan, komite hesaplarıyla vahşice ve merhametsizce yapılmış bir savaştı. Taşnaksütyun, Rus süngülerine dayanan mahalli ve bölgesel olmayan isyanlar çıkartıyor. İttihat ve Terakki de isyanların savaş alanında cereyan etmesinden istifade ederek, DEVLETİN KENDİ VARLIĞINI SAVUNMASI HAKKINI KULLANIYOR.BU ÖYLE BİR HAKTIR Kİ,EN MEDENİ BİR DEVLET BİLE BUNDAN VAZGEÇEMEZ"
Bir Ermeni yazar dahi olayların Osmanlı Devletinin kendi varlığını savunma hakkı olduğu hakkını teslim ediyor...
Kaldı ki eklemeden geçmeyelim "Soykırım İddiaları" ile İtilaf Devletleri'nin baskıları sonrası İttihat ve Terakki Cemiyeti 1916 yılı kongresi ek raporunda cevap vermiş ve iddiaları reddetmiştir...
Yine Talat Paşa yurt dışına sığınacağı 1 Kasım 1918 gecesinin sabahında gerçekleşen son İttihat ve Terakki Cemiyeti kongresinde konu ile konuşarak tehciri ve tehcir esnasında yaşanan aşırılıklardan kaynaklı bazı üzücü hadiselerin varlığının inkar edilemeyeceğini belirtir.
Ancak aynı konuşmasında Talat Paşa kesin bir dille soykırım iddialarını yalanlar ve bu yönde bir karar ve emirlerinin kati surette bulunmadığını beyan eder.
Şimdi hal böyleyken tehcir kararının alınmasına giden isyanlar ve köy basarak katliam süreçleri ortadayken, tehcir kararında malların ve canların temini söz konusuyken,gidilecek yerde arsa,zirai alet edevat, ohumluğa kadar düşünülmüşken,iaşe sağlanmışken,makul sebep sunanların başka yere iskanının önüne gelişmişken,malların tazmini garanti edilmişken Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD'de her yıl 24 Nisan yaklaşırken başlayan bu "Soykırım Tanıma" filminin br yandan Türkiye'yi siyasal olarak tavize zorlamak, bir diğer yandan finans alanında güçlü olan Ermeni Diasporası'nın desteğinin bu ülke siyasilerince kaybedilmemesi için çevrildiği açıktır.
Kaldı ki yıllardır Türk tarafı arşivlerin karşılıklı olarak açılmasını teklif ve kabul ederken Ermeni tarafı hem soykırıma uğradığını iddia etmekte hem de arşivlerini açmayı reddetmektedir.
Peki tarihimizde bu trajedi yok mu? Var elbette...
Talat Paşa ve zamanım bakanlar kurulunun aldığı kararın iyi uygulanmaması sonucu özelikle husumeti olan Kürt aşiretlerin Ermenileri tehcir esnasında pek çok yerde öldürmesine mani olamamışız...
Kafilelerin güvenliğinden sorumlu Türk asker ve polisler işlerini bilinçli bir şekilde,hırs duyarak savsaklamış,rüşvet almış,hatta onların bu gevşek tutumları bazı baskınlara sebebiyet vermiştir...
Tehcir esnasındaki tüm bu hatalar bizim "hatalı uygulamamızdır"
Ancak isyancı Ermenilere karşı girişilen mücadele yahut köyleri basılan Türklerin misillemeleri, Ermeni kaynakların dahi teslim ettiği üzere
Devletin ve insanların VAR OLMA HAKKINI SAVUNMASI eylemidir.
Kısacası evet "Tehcir" ve tehcir esnasında eksik ve hatalı uygulama nedeni ile trajik ölümler, katliamlar yaşanmıştır.
Ancak planlı, sistematik bir toplu yok etme emri be faaliyeti kesinlikle yoktur.
Durum savaş halidir.
Tüm bu şartlar göz önüne alındığında SOYKIRIM KABUL EDİLEMEZ
Devletin en büyük hatası ise Ermenilerin menkul ve gayrimenkullerini varislerine vermek yerine adeta "çökerek" oradan bir burjuva yaratma çabası olmuştur.
Bu da İttihatçı Politikaların en büyük yanlışlarından birisidir.