Karar yazarı Hakan Albayrak, 'Davutoğlu ve arkadaşlarının açıklamaları' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı;
Eski AK Parti Genel Başkanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Merkez Yönetim Kurulu’nun “kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk” kararına ilişkin sosyal medya mesajında “AK Parti yönetiminin ihraç etmek istediği şahıslar değil daha önce hatırlattığımız bu ilkelerdir.Söylediklerimizin arkasındayız” diyerek 31 Mart seçimleri sonrası yayımladığı manifestoyu yeniden paylaştı.
Gayet yalın, ama çok ağır bir tepki.
Çok ağır, ama yerli yerinde.
***
Davutoğlu ile beraber hareket eden ve onunla beraber ihraçları istenen AK Partili üç eski milletvekili Selçuk Özdağ, Ayhan Sefer Üstün ve Abdullah Başçı, ayrıca -şimdilik ihraç listesinde yer almayan- AK Parti’nin eski İstanbul İl Başkanı Selim Temurci de konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.
Selçuk Özdağ, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Biz pozitif eleştirilerde bulunduk. Hem AK Parti iyi olsun hem de AK Parti ile birlikte Türkiye hem ekonomide hem siyasette hem eğitimde hem de dış politikada iyi olsun istedik. Bizi kesin ihraç talebiyle disipline vermekle bu aksaklıklar yok olmayacak” diye konuştu.
Ayhan Sefer Üstün, haberturk.com’a verdiği demeçte, bu kararın AK Parti’nin kuruluş ilkeleriyle çeliştiğine dikkat çekti;
“Partinin kuruluşunda ‘3Y’ ile mücadele sözü vardı; biz ‘Yolsuzlukla mücadele edilsin’ dediğimiz için mi ihraç edilmek isteniyoruz? Farklı fikirlere saygı duyulacaktı; kendi evlatlarının fikirlerine saygı duymuyorsa şimdi nereye koşuyor bu parti? AK Parti nereye sürükleniyor? Biz kimseye hakaret etmedik, kibar cümlelerle eleştirilerimizi söyledik, buna bile tahammül edemiyorlar; nasıl fikir hürriyeti, ortak akıl olacak?” diye sordu.
Medyascope’a konuşan eski AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci de partinin kuruluşundaki “ortak akıl” ilkesinin hazin sonunu vurguladı: “2001 yılında partiyi kurduğumuzda lider oligarşisine karşı ortak akıl diyen bir AK Parti vardı. Maalesef dün alınan kararla AK Parti bu aklını kaybetmiş durumda.”
Tarafsız Haber Ajansı’na konuşan Abdullah Başçı ise ‘Durmak yok, yola devam’ mesajı verdi:
“Biz ne konuştuysak konuşmaya yine devam edeceğiz. Yanlışları söylemeye devam edeceğiz…. Kişilere bağlı değildir bu dava; bu halkın davası, milletin davası… Biz doğru olanı yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Şahıslara bağlı olarak çalışmayacağız, doğruları söyleyeceğiz.”
***
Durumun dramatikliğini yeterince ortaya koyan esaslı ifadeler bunlar.
Ne var ki Selçuk Özdağ, Ayhan Sefer Üstün ve Selim Temurci bunlarla yetinmeyip -herhalde dramatikliğin altını iyice çizmek düşüncesiyle- bir de AK Parti’ye “AKP” deme gereğini duydu.
Selçuk Özdağ: “2010 yılına kadar sorun çözen bir AK Parti vardı ama 2013’lü yıllardan sonra sorunların çözdüğü bir AKP ile karşı karşıyayız.”
Ayhan Sefer Üstün: “…AKP’leşmiş bir AK Parti yönetimi…”
Selim Temurci: “Ben artık kendi ilkelerinden kopmuş AK Parti’ye AK Parti demiyorum, AKP diyorum.”
Bence bu tavır ne lüzumlu ne de anlamlı.
Adalet ve Kalkınma Partisi isminin resmî kısa hali olan AK Parti yerine “AKP” diyenlere katılmak, bu ekibin ait olduğu AK Parti tabanında menfi bir çağrışıma yol açarak o tabanın hatırı sayılır bir kısmıyla aralarına psikolojik bir duvar örmekten başka bir işe yaramaz.
Çünkü AK Parti’ye en çok kızan AK Partililer bile, genelde, AK Parti’ye “AKP” diyenlere daha çok kızarlar.
İçgüdüsel bir tepkiyi tetikleyen bu “AKP” lafından uzak durmak lazım.
SİYASETCAFE.COM