15 temmuz akşamı saat 22.00 civarında, uçaklar Kızılay’ın merkezinde bulunan evimizin üzerinden alçak uçuşla ve hız duvarını aşarak patlamalarla geçmeye başlayınca, yaşı yetmişi aşmış ve birçok darbeler görmüş bir millet evladı olarak, hemen dışarı çıkıp, Kızılay meydanı, Güvenpark civarında bir tur attıktan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı, Yargıtay ve İçişleri Bakanlığı önünden Meclisin altına doğru gelirken, insanlar da yavaş yavaş toplanmaya başlamıştı. Genelkurmay tarafından gelen silah sesleri üzerine mevcut olan birkaç kişiyle o tarafa yöneldiğimizde, İçişleri Bakanlığı nöbetçi amir ve memurları o tarafa geçemeyeceğimizi ve ihtilal olduğunu bildirdiler. Mutlaka gitmek isteğimizi ızhar ettik te bize, Meclisin arkasından dolaşarak Dikmen yolundan gidebileceğimizi söylediler ki, burası en az 30-40 dakikalık bir yol mesafesi idi.
O an İçişleri Bakanlığında nöbetçi bulunan amir ve memurların, ihtilali destekler ve teslim olmak için askerlerin gelmesini bekler halde bir mizaçla hareket ettiklerine canlı şahit oldum. Mutlaka onların da araştırılması gerekli olduğunu buradan ihbaren arz ediyorum. Meclisin altındaki kavşağa geri dönünce, Atatürk Bulvarından çok hızlı ve delicesine kullanılan tankların yukarı doğru gelmeye başladığını gördük. Vatandaşlarımız da çoğalmaya başlamışlardı. Gayri ihtiyari ve insiyaki bir biçimde tankların üzerine çıkarak, ama sanki Sayın Ortaylı’nın da dile getirdiği gibi disiplinli, teşkilatlı bir ordu-millet anlayışıyla, tankları kuşatarak hareket kabiliyetlerini zaafa uğrattılar. Bu arada yüksek modelli Avrupa marka arabalar, caddenin ortasına bariyer oluşturacak şekilde park edildi. Bazılarının içinde insanlar da vardı. Bu arabaların tümü, tanklar tarafından ezildi. İşte bir örneği:
Vatandaşlar kontrol altına aldıklarla bulvar üzerinde, tanklarla birkaç kez gösteri yaptılar. Sonra halk Genelkurmayın önüne aktı. Bu arada önceki engelleyici polisler de ortalıktan kaybolmuşlardı. Artık halk Genelkurmayın, Jandarma Genel Komutanlığının ve TBMM’nin oluşturduğu alandaki büyük kavşağı tamamen doldurmuştu. Bu arada, saat gecenin onikisi civarında idi. Tanklardan kontrol altına alınamayanlar çok hızlı bir biçimde Atatürk Bulvarı üzerinden Meclisin bahçe ve tretuvarları üzerinden, Genelkurmayın önüne gelip, İnönü caddesine doğru polis arabalarını ve halkı ezerek geçtiler. Aşağıdaki araba da televizyonlarda seyrettiğiniz, Genelkurmayın önünde tankın önüne katarak sürüklediği polis arabası idi.
Bir kısım halk, dar alanda sıkıştırılıp Genelkurmayın önündeki alt geçide atıldı ki, orada 8 şehit ve çok yaralı oluştu.
Halk Genelkurmay bahçesine akın ederek, bahçeyi ve binanın içini ve odaları kontrol altına almaya çalıştı.
Halkımızın ellerinde bayrakla, Genelkurmayın içine akın edişinin, bir başka enstantanesini önlerinize getiriyoruz:
Bu sırada uçaklar üstümüzden ses hızını aşarak, patlamalarla ve bomba atışlarıyla geçiyorlar ve meclisi de bombalıyorlardı. Meclisin bombalanmasının hemen arkasından, ışığı sönmüş halde helikopterler üzerimizden hızla ve kurşun yağmuruna tutarak uçuyorlar ve yerlerde kan gölü oluşuyordu. Etrafımızdaki kurşun yağmurları altında, zikzaklar çizerek şehitlerimizi, parçalarını toplamaya çalışıyor, yaralıları da hastanelere taşıyorduk.
Bu arada bir taraftan da, bu mermilerin arasında bu resimleri çekmeye çalışarak ki, mermilerden kaçma duygularıyla çekemediğimiz çok miktarda şehidimiz ve yaralımız, yerlerde akan kan deryası içinde görünmekte idiler.
Bu cenazeler yerlerde yatarken ve hastalar taşınırken, hala üzerimizde skorskiler sanki düşman askeri gibi, mermiler yağdırmakta ve halk, yine Genelkurmayın önünü ve işgali bırakmıyordu.
İlahi bu ne biçim bir irade idi böyle?..
Nerden türemişti bu halk?..
Tabii bu arada Sayın Cumhurbaşkanın cep telefonundaki sokağa çıkma çağrısı da, televizyonlardan verilmeye başlamıştı.
Biz bu en uzun Genelkurmay sefer gecemizi burada yaşarken, aynı anda Sıhhiye’de, Dikimevi’nde, Beştepe’de, TRT’de, Emniyet Müdürlüğü önünde ve Akıncılar Üssünde de bir o kadar halk yığını kahramanca, göğsünü bu alçaklara karşı siper etmekte imişler. Yani bütün bir Ankara ayakta!..
Akıncılar üssünde, kendisinin CHP’li olduğunu bildiğim bir bayanın, vatana feda ettiği kopan bacağını, siz de televizyonda defalarca izlemişsinizdir. Şiir gibi konuşuyor ve adeta yazdığı destanı tarihe armağan ediyordu.
İnanın kimsenin birbirinden hiç haberi yok ve her görüşten halk, organizesiz ve kontrolsüz bir biçimde... Ama bir bakın manzaraya, sanki göklerden gelen bir ilahi mesajla yönlendirilmişler…
Bunun üzerine ne söylenebilir ve ne yazılabilir!.. Bu halk demek ki, artık her şeyi yapabilecek hale gelmiş…
Bu arada yaşadığımız bir başka anekdotu da arz edelim. Oğlumuz Av.Fatih Yaman (ki, ben de emekli hakim, noter ve avukatım) arabasına bindirdiğimiz yaralıyı hastaneye taşırken, yaralı genç, “hakkınızı helal edin, arabayı kanlarımla batırdım" diyordu. Bu genç, arabadan hastaneye çıkarılırken şehit oldu… Ya Rab, bu ne yürekler kaldıran bir manzara!.. Bu ne iman yüksekliği ve ne vatan sevgisi!..
Bu, milyonların şehit olma duygularının, gözümüzün önünde pratiğe dökülmüş bir haliydi. Ve maalesef içim burkuldu. Yaşı yetmişi geçmiş ve hayatında pek çok olaylar yaşamış birisi olarak, ben şehit olamadım ve inşallah Yüce Yaratanım beni de şehit olarak huzuruna kabul eder. Şu anda da bu satırları o hüzünle ve ağlayarak kaleme alıyorum.
O gün orada, hiçbir siyasi parti ayrımı yapmaksızın herkes vardı ve ben bunların bir kısmının hangi partilere mensup olduğunu da biliyordum.
Bu hepimiz için bir milattır. Hepimiz, ama özellikle aktif siyasilerimiz, bu geceden çok ciddi ve sorumlu dersler çıkarmalıyız.
Mesele, inanç ve ideallerse, mesele o inanç ve ideallerin yaşandığı vatansa, evet eğer öyleyse, inanın gerisi teferruattır, dostlarım… Şöyle bir düşünsenize… Öyle değil mi?...
Allah bir daha bu millete, böyle uzun ve hüzünlü bir gece yaşatmasın.
Olayın üzerinden 26. gün geçmesine rağmen, şu anda üzerimden helikopter geçiyor ve ben gayr-ı ihtiyari ürküyorum. Azizul İntikam VelCebbar olan Yüce Allah, her gün üzerinden bomba yağdıran hain düşman uçakları altında ezilen İslam ümmetine acısın ve şehitlere binlerce rahmetler olsun.
Milletimizin inanç ve ideallerine, bu aziz vatana ve kutlu tarihimize inanan, kahraman ecdadımızın torunlarına saygılarımla!..