Cüneyt Arkın'ın okuduğu kitaba dikkatle bakınca Attila İlhan'ın Kurtlar Sofrası romanı olduğu görülüyor.
Kurtlar Sofrası, Attilâ İlhan'ın 1963 yılında basılan ünlü bir romanı. İlhan romanı, 1954 Mayıs'ında yazmaya başlayıp, 1961 Eylül'ünde bitirdi ve 1963'te yayınladı. Roman yolsuzlukları araştıran gazeteci Mahmut Ersoy'un çabalarını, devamında öldürülüşünü ve kız arkadaşı Ümid'in olanlar hakkında esrar perdesini kaldırma çabalarını anlatıyor.
Cüneyt Arkın'ın bu kitabı okurken yaptığı bir paylaşım tesadüf mü yoksa "günün anlamı ve önemi"ni anlatan bir mesaj mı? Bilinmiyor.
KURTLAR SOFRASI'NIN KONUSU
Attilâ İlhan'ın romanı (1963/1964). Sonundaki notta 1954-1961 arasında yazıldığı belirtilen, iki ciltlik romanın kahramanı Mahmut Ersoy, Kurtuluş Savaşı'na katılmış, Kuvayı Milliye ruhuyla dolu Hüsnü Faik Bey'in çıkardığı ve "1945'te diktatörlüğe ilk baş kaldıran gazetelerden" Birlik gazetesinde yazardır. Atatürk devrim ve ilkelerini yaşatmaya azimli bir kadronun karşısında karaborsacılar, çıkarcılar vardır. Zihni Keleşoğlu, Kılçık Nâzım, Asım Taga, Seyit Sabri, Mordahay ve İbrahim. Adını taşıyan bir firmanın sahibi Keleşoğlu, cami yaptırarak para hırsını gizlemek, bağışlatmak isteyen bir tip. Ölmüş karısından doğma, Paris'te okumuş kızı Ümit ile, içki ve kumar düşkünü ikinci karısı Maide, birbirlerine hiç benzemeyen kişiler. Romanın kurtlar sofrasına yaklaşmış, yaklaşmamış, diğer birçok kişileri, özlemler, yıkılış ve intiharlarla çıkarlar karşımıza. Kolaylık Yapı İnşaat Şirketi'ndeki yolsuzlukları kamuoyuna duyurmak isteyen gazeteci Mahmut Ersoy, bu iş peşinde İstanbul'dan İzmir'e gideceği sırada, iki yıldır sevdiği Ümit'le vedalaşırken genç kızdan ümitlerini kesmek zorunda olduğunu anlar. Kız, Mahmut'a uzak bir dünyanın kızıdır. Aradan birkaç gün geçince Mahmut'un esrarlı bir şekilde öldürülüşü, Ümit'in hayat anlayışını değiştirir. Zengin babası Keleşoğlu'nun Kılçık Nâzım ile konuşup birbirlerini şiddetle suçlamalarına şahit olan Ümit, baba evinden kaçar, Mahmut'un pansiyonunu tutar, sonra da Birlik gazetesi sahibi Hüsnü Faik Bey'i bularak, duyduklarını ona anlatır. Cinayeti ve çevrilen dolapları örten esrar perdesinin kalkmak üzere olması karşısında Keleşoğlu, Almanya'da eski bir dostunun yanına kaçmaya karar verirse de, Kılçık Nâzım ile yaptıkları hazırlık yarıda kalır; sahte pasaportlarla daha İstanbul'da yakalanırlar. Roman, Ümit'in Mahmut'un bir sözünü hatırlamasıyla sona erer: "Memleket bir kurtlar sofrasına döndü mü isyan haktır."
Siyasetcafe.com