Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayıyla ilgili CIA Başkanı Gina Haspel Türkiye’deydi. Haspel, ABD'ye dönüşünde Trump’a brifing verdi ama CIA Başkanı'nın temaslarıyla ilgili ayrıntı paylaşılmadı. Gina Haspel Türkiye’ye ne mesaj verdi ve oradan ne mesaj aldı?
Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü uzmanı Hussein Ibish Amerika'nın Sesi'nden Begüm Dönmez Ersöz’ün sorularını yanıtladı. Ibish’e göre, CIA Başkanı Türkiye’ye “Artık tansiyonu düşürme zamanı. Bu hepimizin çıkarına” mesajını vermeye gitti.
İşte Hussein Ibish ile yapılan o röportaj:
VOA Türkçe: CIA Başkanı Gina Haspel Türkiye’deydi. Sonrasında da Başkan Trump’a brifing verdi. CIA Başkanı Kaşıkçı olayının üzerinden uzun zaman geçtikten sonra Türkiye’ye gitti. Ne gibi bir mesaj verdi sizce?
Hussein Ibish: CIA Başkanı'nın Türkiye ziyaretinin istihbari bir temastan ziyade bir diplomatik ziyaret olduğunu düşünüyorum. Çünkü zaten duymak istediği verilere erişimi olmuştur. Türkiye’ye gönderilmesinin asıl amacının Ankara ve Riyad arasında bir uzlaşı zemini oluşturmak olduğu kanısındayım. Gina Haspel Türkiye’yi iyi bilen birisi, daha önce orada görev yaptı.
Haspel siyasi bir atama değil, CIA teşkilatının içinden gelen birisi. Suudileri de iyi tanıyor. O nedenle iki taraf arasında uzlaşıyı sağlamak için iyi bir isim. Zaten CIA Başkanı neredeyse gider gitmez, ton değişmeye başladı. Tesadüf de olabilir ama ben Haspel’in Erdoğan’a muhtemelen 'Bu işi çok öteye taşımayın. Artık tansiyonu düşürme zamanı. Bu hepimizin çıkarına' mesajını vermek için gittiğini düşünüyorum.
Türkiye bu işte ağır bir bedel ödemeden daha fazlasını elde edemezdi. Burada kayda değer olan nokta Erdoğan’ın herhangi bir bedel ödemeden bu işten iyi bir anlaşmayla çıkmış olması. Tıpkı rahip Brunson’ı herhangi bir bedel ödemeden, bir eleştiriyle karşılaşmadan serbest bırakmış olması gibi. Zayıf görünmeyip, akıllı bir hamle yaptığı izlenimini verdi. Ülkenin cinayet mahalli olarak kullanılmış olması dışında bu olay Erdoğan’a siyaseten avantaj sağladı.
VOA Türkçe: İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre Kaşıkçı’nın oğlu ve ailesi Suudi Arabistan’dan ayrılıp Amerika’ya geldi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hussein Ibish: Kaşıkçı’nın ailesinin ve oğlunun Suudi Arabistan’dan ayrılıp Amerika’ya gelmesini tarafların bir şekilde ortak zeminde buluştuklarının bir diğer işareti olarak görüyorum. Her iki taraf da daha uzlaşmacı ton kullanıyor. Hem Erdoğan hem de Muhammed Bin Selman’ın konuştuklarından bunu gördük. Suudiler cinayetin önceden planlı olduğunu itiraf etti. İki tarafın Kaşıkçı olayına ilişkin anlatımları örtüşmeye başladı.
VOA Türkçe: Kaşıkçı olayı Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın itibarını zedeledi ama toparlanma da başlamış gibi görünüyor. Yatırım konferansında Lübnan Başbakanı Hariri konusunda espri bile yaptı. Bundan sonrasında onun siyasi geleceğine yönelik bir tehdit görüyor musunuz?
Hussein Ibish: Ben tahta çıkış sırasında bir değişiklik olacağını, veliaht prensin değişeceğini düşünmüyorum. Kral Selman Muhammed Bin Selman’ın kendisinden sonra Kral olması konusunda kararlı görünüyor. Muhammed Bin Selman’ın yeri o kadar sağlam ve köklü ki onu denklemden tamamen çıkarmak çok köklü bir müdahale gerektirir. O yüzden böyle bir olasılığa şüpheyle bakıyorum.
VOA Türkçe: Türkiye bu süreçte oyunu akıllıca oynadı. Karşılığında ne aldı ve alabilir dersiniz?
Hussein Ibish: Türkiye hem Amerika’dan hem de Suudi Arabistan’dan bu vesileyle istediği tavizleri koparma imkanına sahip olabilir. Bunu sadece yaptırım ve ticari ilişkiler açısından demiyorum. Erdoğan, şahsi olarak da Amerika’dan kendi uluslararası imajının toparlanması konusunda da destek bekleyecektir. Çünkü bu olaydan imajı olumsuz etkilendi. Ama hakikatin, gerçeğin, hukukun şampiyonu izlenimini vermeyi başardı. Bu hoşuna da gitti. İkinci olarak da, Erdoğan Suudi Arabistan’ın Kaşıkçı olayı sebebiyle bir misilleme yapmayacağından da emin olmak için güvence beklentisi içine girmiştir. Yani Türkiye için bunun olumsuz bir sonucu olmayacağı ya da Suudilerin yatırımlarını çekmeyeceği konusunda bir güvence.
siyasetacafe.com