Can Dündar denen kripto PKK'lı sözüm ona gazeteci bir zamanlar bir kitap yazdı…
Kitabın adı: ERGENEKON (Devlet İçinde Devlet)
Bu kitaptan yola çıkarak ülkemiz de bir Egenekon soruşturmaları süreci başladı. Bu süreçte yüzlerce vatanperver 'vatan haini' olarak yargılandı, işin ucu Genel Kurmay başkanına `terör örgütü lideri` denilerek kelepçe takılmasına kadar gitti.
Bir süre sonra öğrenildi ki, asıl bu süreci yürütenler devlet 'içerisinde devlet' olarak ülkenin kuyusunu kazıyorlarmış.
Bu kuyu kazanlara meşhur değimle 'paralel yapı' denildi. Süreç o kadar adice ve yavaş yavaş işlenmişti ki, Devletin kozmik odasına girilmiş, bütün sırlarına vakıf olunmuş, vatanperver devlet görevlileri yabancı servislere deşifre edilerek gizli gizli öldürülmüştü.
Devlet içerisin de devlet olan Can Dündar ve avenesi işi o kadar ileri götürmüşlerdi ki, o meşhur 'MİT Tırları' olayı yaşandı. Rüzgâr tersine dönünce bu sürecin aktörler ya ülkeyi terk ettiler, ya da 15 Temmuz sürecini yaşatacak kadar haince hareket ettiler. Abiler, ablalar artık ne varsa hepsi zaten darbe öncesi Avrupa ve ABD devletlerinde yerleşimlerini sağlamışlardı.
Can Dündar denen şahsiyetsizde yol arkadaşlarını, hatta yoldaşını bile bırakıp kaçarak alman istihbaratının kucağına oturdu. Bugün halan o kucakta görevini yapmaktadır. Görevini yaparken gördük ki, CAN DÜNDAR denen sözüm ona
gazeteci tam bir PKK'lı olarak rengini belli etti.
Aslında onun ÇATLI'yı anlatan ERGENEKON kitabını dikkatli okursanız göreceksiniz ki, ÇATLI ve jenerasyonu ile kavgası tamamen PKK`nın gizli bir savaşçısı olduğudur.
Kitabının 28. Sayfasında Çatlı'yı şöyle tarif ediyor: '1984'ten itibaren Avrupa`da Ermeni hedeflerine yönelik saldırlar başladı.
Marsilya'daki ermeni anıtı bombalandı. Taşnak Partisinin binasında patlama oldu. Tam 17 ASALA militanı Avrupadaki
saldırılarda vuruldu ve 1986 yılında ASALA lideri AGOP AGOPYAN da ATİNA'da pompalı tüfekle öldürüldü. AGOPYAN'ın ölümünden sonra ASALA eylemleri bitti...' diyerek olayı şöyle bağlıyor.'
ASALA meselesi halledilmişti, şimdi O'nu (Çatlıyı) içeride yeni bir görev bekliyordu. Bu kez düşmanın adı PKK'ydı. Türkeş de o günler de tek hedef olarak PKK'yı gösteriyordu.' Bu cümleleri Türkiye gerçeklerini bilmeyen kime okutursanız, okutun ÇATLI ve jenerasyonu için büyük bir `TERÖR` gurubu olarak bakarlar.
Oysa ÇATLI ASALA'ya savaş açmasının sebebi; ASALA diye bir ermeni terör örgütünün ortaya çıkıp Türkiye'nin dış misyon temsilciliklerine suikastlar düzenlemesiydi. 1975 yılından 1985 yılına kadar süren bu suikastler de 205 eylem
düzenlenmiş, bu eylemlerin sonucunda 42 Türk, 18 yabancı hayatını kaybetti, çok sayıda yaralanan oldu.
Türkiye bu olaya kayıtsız mı kalacaktı?
Üstelik temsilciliklerinin olduğu ülkeler Avrupa ülkeleriydi ve Avrupa bu olaylara karışan teröristlere ılıman bakma bir yana dursun, yardım ve yataklık yapıyordu. Türkiye ulu Türk devletinin son ağacıdır. Bu ağac düşmanları tarafında gürlediği zaman budanacak, ölmesi için susuz bırakılacak, kurtlandırılacak, içten içe kemirilecek bir ülkeydi...
Bu yüzden Amerika, Avrupa, eski Sovyetler, şimdiki Rusya, ve diğerleri Türkiye üzerindeki emellerinden dolayısı ile Türk Milleti üzerindeki emellerinden hiç vazgeçmediler.
İşte ÇATLI ve ekibi tamamen ülkemizin meşru savunma hakkı ile hareket etmiş ve bu odaklara karşı gerekenleri yapmışlardır.
----
Tüm bunları niye mi anlattım?
Geçtiğimiz günler de ÇATLI`nın öz yeğeni ALP EREN ÇATLI FETÖ sanığı olarak içerin alındı.
-Bu alınma bana hayatlarını FETÖ ile kavga yaparak geçirmiş TÜRKÇÜ yazarların bu davalar da gözaltına alınmaları, evlerinin aranmaları, karakollarda sorgulanmaları kadar garip geldi.Nitekim o sürece Cumhurbaşkanımız 'At izi it izine karıştı' diyerek tepki göstermişti.
Türk Milliyetçileri bedeli ne olursa olsun hukuğun, hakikatin ve dava arkadaşlarının yanında olacaktır.
Çünkü Türk Milliyetçilerinin yetiştiği pınar onların devletleri için kayıtsız şartsız ne bedel ödeyeceklerinin delilidir.
Bu operasyonun devletin içinde bulunan kriptoların hala daha ne denli güçlü olduğuna da delilidir.
Yargılanan bir insan hakkında delilleri görmeden 'masumdur' hükmü vermek elbette bizim haddimize değil. Ama Alp Eren Çatlı ile ortak arkadaşlarıma, onun yargılanmasına tepki koyan insanların profillerine bakınca 'at izi, it izi' sürecinin hızla devam ettiğini görmekteyim.
Ve ÇATLI ile hesaplaşmasını bitiremeyen hainlerin, onun ölmesi ile rahatlamadıklarını soy ismini taşıyanlara karşı büyük bir kin içerisinde oldukları nettir.
ERGENEKON kitabının yazarının firari halleri ile Almanya`dan yaptığı ihanetlere bakarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. FETÖ ile ÇATLI soy isminin iç içe anılması bence bu davaların sulandırılmasından başka bir şey değildir, ÇATLI soy ismi bu konuda LEKE kabul etmezken, bu sulandırmanın kime yaradığını anlamamak saflık olsa gerek.
Biz yeğen Çatlı`nın sırf soy isminden dolayı bir kumpasa alet edildiğine inanıyoruz, umarım hakikat bir an önce tecelli eder ve bu iz karışımı da hakkaniyetle sonuçlanır.