Çatışmak mı Çatışmamak mı?

Özgür UYANIK

İlk gençlik çağımda, bundan tam 24 sene önce bir işçi gazetesinde çalışıyordum. Gazete bürosunun duvarında oraya kimin koyduğunu bilmediğim, Uluslararası Af Örgütü’nün mü İnsan Hakları’nın mı, bir dünya haritası asılıydı. Haritada yerküre üzerinde, son on yılda, siyasal çatışma bölgeleri ve verilen kayıplar yazılıydı. Tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye’nin Güneydoğusu da bu haritada işaretliydi. Bazen kafamı kaldırıp bu haritaya bakar manasını çözmeye çalışırdım. Acaba ne demek istiyordu?

Herhalde savaş, çatışma kötüdür, kimse ölmesin, barış iyidir gibi bir mesajı vardı. Hani vardır ya “Barış, demokrasi, özgürlük” gibi sloganlar. Kulağa hoş gelir de tam olarak ne anlama geldiğini çözemezsin. Öyle bir şeydir herhalde diye düşünür, işime devam ederdim.

Yaşım ve tecrübem arttıkça, slogan atanların ağızlarından çıkanın manasından habersiz olduğunu fark ettim. Mesela “Halkların Kardeşliği” diye bağıranların halkın geneline basbayağı düşman olduklarını gördüm. Oysa bu slogandan hiç haberdar olmayan milletimiz binlerce yıldır kardeşçe yaşamayı beceriyor. Yaşadığım bir örneği aktarayım:

Aslen Karadenizliyiz. Büyük Babam okuma yazmayı İkinci Dünya Savaşı yıllarında askerlik yaparken öğrenmiş. Asker ocağında bir de ağır vasıta ehliyeti almış. Beş yıllık vatani hizmeti bitince de 45 yıl kamyon şoförlüğü yapmış. Doğu, Güneydoğuda kim var, hangi aşiret nerede yaşar iyi bilirdi. Bir de babaannemin kardeşi Temel dayımız vardı. Allah rahmet eylesin, köyün en emekçi, en namuslu insanıydı. Çok sevdiği eşi öldükten sonra yirmi yıl evlenmedi. Sonunda bir gün büyük Babam kızdı “ Ne böyle köylük yerde tek başına yaşıyorsun” dedi. Kalktı Van tarafında bir Kürt aşiretinin yanına gitti. Dayımızın durumunu anlatmış, yaşına da uygun bir eş aradığını söylemiş. Onlar da aşiretin Adana’da ki kolunda hiç evlenmemiş yaşı da dayımıza uygun bir hanımın olduğu bilgisini vermişler. Uzun hikaye bu hanımla bizim Temel dayıyı “everdiler”. Fakat hanım tek kelime Türkçe bilmiyor. Köyümüze ilk Kürt gelin işte böyle geldi. Köylülerin ona koyduğu isimle “Kürt kızı” kısa sürede Türkçeyi öğrendi. Çok zeki, çok çalışkan dört çocukları oldu. Yazları Adana’da ırgatlık yaparak çocukların hepsini okuttular. Şimdi hepsi üniversite mezunu, dürüst, kişilikli, vatanını seven bireyler oldular.

İşte halkların kardeşliği budur. Halkın değerleri var. Kendini lafla, sloganla değil üreterek çoğaltıyor. Hayatı ve toprağı işliyor. Kimin hangi dili konuştuğuna bakmıyor. Kimin namuslu kimin yiğit olduğuna bakıyor. Eşini dostunu ondan seçiyor.

Haritadan bahsediyordum: Bugün o haritayı gözümün önüne getirdiğimde fark ediyorum ki gösterdiği tüm noktalar son 30 yılda emperyalizmin müdahale ettiği yerlerdi. O haritalar Pentagon’da yapılıp ABD ve İngiltere merkezli insan hakları örgütleri aracılığıyla dağıtılıyordu. Harita aslında emperyalist merkezlerde çizilen bir stratejinin hepimizin beynine kazınması olayıydı. Tek bir mesajı yoktu. Mesela ABD yıllarca Kolombiya’da FARC örgütünü düşman saydı. Operasyonlar yaptı, liderlerini tek tek öldürdü. FARC ABD’ye düşmanken kötüydü. Şimdi hizaya getirdiler “iyi örgüt” oldu. PKK Suriye kontrolündeyken kötüydü. 1991’de “Çekiç Güç” bölgeye geldi. Şimdi açıktan yasayla silah yardımı yapıyorlar.

Asıl önemlisi, o haritada seçilen tüm çatışma noktaları zengin enerji kaynaklarının da olduğu yerlerdi. Kolombiya’da barış hikayesinin altında yatan şey, orada Körfez ülkelerinden daha çok petrol rezervi bulunmasıdır. Buna karşılık Venezuela’ya uygulanan kuşatmanın sebebi de aynıdır. Fakat orada bağımsızlıkçı bir yönetim var. Ulusal kaynaklarının yağmalanmasına izin vermediği için her türden iç çatışma emperyalizm tarafından kışkırtılıyor. Yan yana bu iki ülkede barış da savaş da aynı anlama geliyor.

Tüm canlı toplulukları içinde adalet için kavga veren tek tür insandır. İnsan olan adalet için, özgürlük için savaşır. Emperyalist çıkarlara hizmet eden sahte barışlar daha büyük savaşların habercisidir. Kolombiya bugün Güney Amerika’da NATO’nun ortağı olan tek ülkedir. Bilinen sekiz ABD üssü vardır bu ülkede. Irak’a, Afganistan’a giden ABD askerleri Kolombiya’da eğitim görmektedir. ABD’nin paralı askerini yetiştiren Blackwater’in eğitim yeri yine Kolombiya’dır. Bu yüzden Kolombiya’da “barış”, komşusu Venezuela’da savaş anlamına gelmektedir. Ve bu savaş tüm kıtayı tehdit etmektedir.

Biliyor musunuz Fidel Castro öldüğünde, merkezi ABD’de olan insan hakları örgütü “Human Rights Watch”  “Diktatör Öldü!” diye yayınlar yaptı. Sebebi Fidel’in anti emperyalizmden ve sosyalizmden vazgeçmemesiydi. Çünkü Fidel, ömrünün sonuna kadar adalet ve hürriyet için savaştı.

1975-80 yılları arasında Türkiye’de “sağ-sol” çatışması adı verilen bir dönem yaşandı. Beş yılda çatışmalarda beş bin yurttaşımız hayatını kaybettik. Bir insanımızın kaybı bile çoktur. Fakat sırf trafik kazalarında senede beş bin kişi ölüyor. Her yıl iş kazalarında iki bin emekçiyi yitiriyoruz. Daha bir trafik sorununu halledemeyen bir sistem nasıl oluyor da bütün gücüyle siyasal çatışmayı ortadan kaldırmaya yönelebiliyor?

Kanıtlı, belgelidir 12 Eylül darbesinin bir NATO projesi olduğu. Türkiye’ye vahşi kapitalizmi böyle getirdiler. Komşuluğu, dayanışmayı ortadan kaldırdılar. İnsanımızı birbirine düşman ettiler. 12 Eylül öncesi, evet, sağ-sol çatışması vardı. Ama sağcı da olsa solcu da memleketlisini, akrabasını, sıra arkadaşını korurdu. Yanılmış da olsalar her iki taraf da vatanı ve milletini savunuyordu. Aynı değerlere sahipti. O yüzden gün geldi hepsini aynı hücrelere kapattılar.

Hatırlayın o sıralarda 12 Eylülcüler FETÖ ile izdivaç ediyordu. FETÖ 15 Temmuz darbesine dek yarım asır hiçbir siyasal çatışmada taraf olmamıştı.

Peki sağ-sol çatışmasını bitirmek için gelen 12 Eylül, siyasal çatışmayı sona erdirdi mi? Tüm siyasal analizlerin ortak değerlendirmesi, PKK’nın bir 12 Eylül ürünü olduğudur. PKK 1980 öncesi ortaya çıkamazdı. Çünkü onun girebileceği bir siyasal alan yoktu. PKK, yani o dönemin ifadesiyle “Apocular” gibi Kürt milliyetçisi gruplar gerici, şoven olarak değerlendirilir ve hiçbir platforma alınmazdı. Bugün PKK’nın egemen olduğu köylerde-kentlerde o zamanlar Deniz Gezmiş’in izinden gidenler hakimdi. O köylere PKK giremezdi. Bugün sendikalardan derneklere sınırsız bir siyasal alan, bu emperyalist iş birlikçisi örgüte bırakılmış durumda.

Sağı-solu bitireceğim diye gelen Kenan Evren bu milletin elini kolunu kırdı. Çakallara karşı bu ülkeyi savunmasız hale getirdi. Bugün her köy mezarlığında PKK terörüne şehit verdiğimiz binlerce genç evlatlarımız yatıyor.

Öyleyse siyasal çatışmaların durdurulması bir emperyalist projedir ve daha çok kan akması için zemin oluşturmaktadır. Toplumlar kendi iç çelişkilerinden doğan çatışmaları tamamlayıp aştıkça gelişir. Yoksa daha büyük bir güç tarafından, çatışan kesimler ezilince değil.

 

    

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (19)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.