Size verilen görevi başınızdan savarcasına yapmayın. Ne iş yaparsanız yapın yaptığınız işi istikrarlı adımlarla ve ciddiyetle yapın. İnsanoğlunun sahip olabileceği güç ve kapasiteyle elinizden gelenin en iyisini yapın. Üzerinize aldığınız ya da size verilen göreve sıkı bir şekilde sarılın ve mümkün olduğunca en mükemmel şekilde görevinizi yapın. Ve sorumluluğunuzu yerine getirirken onunla boğuşmayın. Umutsuz olmayın, yaptığınız işe güvenin ve ibadet şekli almasına izin verin ancak bağlanmayın.
Öğrencisiyle birlikte bir yerden başka bir yere seyahat eden bir hoca vardı. Öğrencinin yanında devesi vardı. Hoca ve öğrencisi, gecenin bir vakti yorgun argın bir kervansaraya ulaştı. Deveyi bağlamak öğrencinin göreviydi ama o hiç bir endişe duymadan, kaygısızca deveyi kendi haline bırakıp dua etti, “Tanrım, deveyi koru.” ve ardından da uyumaya gitti.
Ertesi sabah uyandıklarında deve ortada yoktu. Kayboldu mu, yoksa çalındı mı? Hiç kimse bilmiyordu. Hoca öğrencisine sordu, “Deve nerede?” Öğrencinin cevabı, “Bilmiyorum. Tanrı’ya sormalı” oldu. “Ben net ve açık bir şekilde O’ndan deveyi korumasını istedim. Bu nedenle sorumlu ben olamam. Dahası, siz bize Tanrı’ya tevekkül etmemizi öğretmiştiniz. Ben de tam dediğinizi yaptım, tevekkül ettim.” Hoca bunun üzerine, “Tanrı’ya tevekkül et, ama önce deveyi bağla.” dedi, “Çünkü Tanrı’nın senin elinin dışında başka bir eli yok. Tanrı, senin ellerini kullanarak deveyi bağlar. O’nun başka elleri yok. Üstelik bu deve senin ve Tanrı için en iyi, en rahat ve en kısa yol, senin ellerini kullanmasıdır.”
Bir şey yapıyorsanız, elinizden gelenin en iyisi neyse onu yapmalısınız. Ardından herhangi beklenmedik bir şey olursa onu olduğu gibi kabul edin.
“Deveyi bağlamak” şu anlama gelir: elinden geleni en iyi şekilde yapmak, sorumluluktan kaçmamak ve ardından bir sorun çıkmaması için Tanrı’ya tevekkül etmektir. Beklenmedik herhangi bir sorun çıktığında ise, bunu memnuniyetle kabullenmektir.
Hakiki fail, Tanrı’dır. Siz onun elinde bir araçsınız. Gerçek müminler insanoğlunun sahip olabileceği kapasite ile elinden geleni yaparlar ve bu nedenle bir sorun da çıkmaz. Çünkü işleri ibadet şekli almıştır, iyi/uygun bir sonuca ulaşmak için hiçbir istekleri yoktur.
Tevekkül ettiğinizde artık umutsuzluk yok olur. İnsani görevinizi yerine getirmek, sizin zinde ve canlı kalmanıza yardım eder, gerçekten canlı.
Tembel olmak ve aynı zamanda Tanrı’ya tevekkül etmek çok rahat ve kolay bir yoldur. Tembellik, ki bu yanlış ve negatif bir tutumdur, kişiye yavaşlama hissi, enerjisiz kalma, uyuşukluk ve ölüm hissi verir. Eylem içinde olduğunuzda ise, enerji dolu olursunuz, ki bu pozitif bir tutumdur. Uyuşuk değil, tam tersi, enerji dolu, farkında ve güçlü algılamaya sahip. Ölü değil, gerçekten cap canlı.
Zihin sizi, akla hayale gelemeyecek şekillerde kandırabilir, tembelliğiniz konusunda size binbir mazeret sunabilir. Size şöyle söyleyebilir, “Sen artık bir üstatsın”, “Sen artık gerçek oldun.” Ya da “Tabi ki sen haklısın.”, “Çok işin var.” “Boş vaktin olduğunda yaparsın.” Bu türden düşüncelerle hiç kimseyi kandıramazsınız. Tam tersi, sadece kendinizi, tam bir bilinçle kandırdınız.
İşi yarına bırakmak ahmaklıktır. Neden bugün olmasın ki? Yarın için yarın karar vermeniz gerekecek.
Gerçekten yarının bugünden daha iyi olabileceğini kim bilebilir ki? Zannediyor musunuz ki, yarın bugünden daha canlı ve daha zinde olacaksınız? Zannediyor musunuz ki, yarın bugünden daha güçlü ve daha aktif olacaksınız?
Yarın bugünden daha yaşlı olacaksınız, daha tecrübeli, daha hesapçı, daha uyanık, daha kurnaz, daha şüpheli, daha tereddütlü, daha korkak ve yarın ölüme bugünden daha yakın olacaksınız.
Hiçbir işi asla yarına ertelemeyin. Kim bilir? Belki de yarın hiç bir zaman gelmeyecek. Eğer bir karar verecekseniz, hemen şimdi verin. Zekanızı mükemmelleştirin ve işlerinizi erteleyip yarınlara bırakmayın.
Ramaray (HakdanAgun)
Kaliteli Yaşam Danışmanı ve Performans Direktörü
info@ramarayhakdanagun.com
+90 (312) 441 58 57