1970’li yılların sonunda ASALA adındaki hain Ermeni örgütü, Avrupa’daki büyükelçiliklerimize giriyor “Büyükelçi sen misin?” diye sorup büyükelçiyi şehit ediyordu.
Onlarca suikasttan sonra yolları Yunanistan’a yolları düşer.
Oradaki sefirliğimizede suikast yapacaklardır.
Ama Yunanistan’da ASALA’nın beklemediği bir şey oldu.
Gencecik bir büyükelçi soruya “Evet benim!” dediği anda çekmecesinden silahını çıkarıp ateş etti teröriste! Yunanistan sokaklarına kadar silahla kovaladı yaralı teröristi.
Türkiye’nin yeni bir taktiği olduğunu düşünen hain teröristler bir daha büyükelçiliklerimize saldırmaya cesaret edemedi.
ASALA yılmadı.
Büyükelçimizden intikam almak için yıllar sonra Atina büyükelçiliğimizin servis aracına bombalı
saldırı düzenledi. Bu saldırıda büyükelçimiz ağır yaralandı. Uzun tedavilerin iyileşti ve görevine geri döndü.
Evet, yukarıda anlattığım büyükelçimizin adı; Ahmet Deniz Bölükbaşı’dır.
O olayda yaralandı.
Gazilik unvanı aldı.
Ama hayatının hiçbir devresinde bu durumunu kullanmadı
Hiçbir şey olmamış gibi diplomat olarak görevine devam etti.
Emekliliğe ayrılınca da siyasete girdi.
Babası gibi ülkücü hareketin önde gelenlerinden ve milletvekili oldu.
Ülkenin iktidarında kim olursa olsun devletimizin uluslarası bir problemi olunca bilirkişi olarak davet edildi.
1 Mart tezkeresi görüşmeleri vardı. AKP’nin görüşmeleri yürütecek büyükelçisi yoktu.
Deniz Bölükbaşı’nın kapısını çaldı.
Görüşmeleri o yürüttü. Irak’a girerken Türkiye’den taviz isteyen ABD askerine Bölükbaşı’nın yanıtı sert oldu: “Görüşme bitmiştir. Bizim koşullarımız belli!” diyerek ayağa kalkıp gitti kahraman büyükelçi…
O dönem verdiği mücadeleyi kendi dilinden şöyle aktarmaktadır “1 Mart’la ilgili hükmü tarih verecektir. 1 Mart tezkeresi geçseydi Kandil hariç tüm Kuzey Irak’ı kontrol edecektik. PKK kalır mıydı? Kalmazdı. Kuzey Irak’ta Barzani bağımsız devlet oluşumunda ileri bir aşamaya gelebilir miydi? Gelemezdi. Tezkerenin geçmemesinde birden fazla etken var. Onlardan biri Başbakan olan Gül’ün tutumudur. Erdoğan daha çok istiyordu. Unutmayın bugün Ankara’da kırmızı halıyla karşıladıkları Barzani, “Merak etmeyin Türk askeri gelemeyecek, TBMM’de 70-80 adamım var” demişti. 4,5 yıl sonra gizli tutanaklar açıklanacak. Kimlerin ne oy verdiğini göreceksiniz. Fazla konuşamıyorum Meclisteki o gizli oturumda ne olduğu konusunda. Acaba oylamaya geçmeden önce biri, “Müzakereleri yürüten Deniz Bölükbaşı burada, bize bilgi versin” dedi de Meclis Başkanı Arınç, bunu işleme koymadı mı? Çok ilginç şeyler yaşandı o gün. Kitapta da yazamadım gizli oturumu. “
Maalesef Bölükbaşı birçok şeyle birlikte sır oldu gitti.
Bölükbaş’ı ile ben Kıbrıs’ta birkaç kez bir araya geldim.
Kıbrıs’ta ANNAN PLANI dönemiydi ve bizler HAYIR cephesi içerisindeydik.
Rahmetli Denktaş’ı o yalnız dönemlerinde hiç boş bırakmadı.
Zaten 1974 çıkartmasından sonrada Denktaş’ın yanında ilk o olmuş ve sevincini paylaşmıştı.
O planın okunmasında ve yorumlanmasında bizlere çok yardımcı oldu.
Aynı dönemde bizlere cemaatler üzerine bilgi verdi ve tehlikeye dikkat çekti.
Bölükbaşının başarılarını ve devletimize milletimize katkısını ne kadar anlatsak azdır.
Onun bu başarılı ve vatanperver özelikleri birilerini rahatsız ediyordu..
Ermeni diasporası bu kahraman Türk’ten rahatsızdı,
ABD ve tüm emperyalizm rahatsızdı,
Başta cemaatler ve özelikle NUR cemaatinin bütün türevleri ve FETÖ rahatsızdı,
Bu efsane devlet adamını tuzağa düşürmeliydiler…
Öyle de oldu!
Hain bir kaset iddiasıyla görevinden istifa ettirdiler.
Türk dış politikası için müthiş bir değer olan bu gazi büyükelçimizi kısaca ABD-FETÖ-ERMENİ diasporası özel çabaları sonucu yok edilmiş oldu.
Onun en çok piyasadan çekilmesine kendisine dinci denen cemaatçi çevreler sevindi.
Onlara göre Bölükbaşı içki içtiği için sarhoş, islam düşmanıydı.
Ama zaman gösterdi ki onların dervişliği vatana ihanet olarak ortaya çıktı, Bölükbaşı’nın sarhoşluğu vatan sevdası olarak kendini gösterdi ve milletin duasını alarak gitti.
En üzüldüğüm şey ise o kaset skandalında Bölükbaşı’na yuh çeken kendi dava arkadaşları, onları da ahrete havale ediyorum.
Evet bu dünyadan bir AHMET DENİZ geçti,
Rahmetli babası ona DENİZ gibi çağla ve bu dünyanın pisliklerini süpür git demişti.
Bireysel hayatı bizi ilgilendirmez ama devletimize verdiği emeklerden dolayı,
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.