Bugün beklenen oldu ve bir televizyon kanalında Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk halleri ile ilgili eleştiri getirmesi ile birlikte başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere AKP ve MHP’den çok ciddi tepki alan ve “Rencide olan” Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç görevden “Affını talep etti”, Cumhurbaşkanı da “Af” talebini kabul etti…
Bu durum aslında ülkenin içerisinde bulunduğu durumun trajikliğini de göstermekte…Zira çok onurlu bir davranış olup, tek taraflı bir irade beyanı olma özelliği taşıyan “İSTİFA” mekanizmasının Türkiye’de “Kullanılamayacağı” zira tüm “İRADELERİN” tek bir kişiye bağlanmış olduğu açık ve net biçimde bu olayda görülmüş oldu.
Nasıl ki Berat Albayrak da “İSTİFA EDEMEMİŞ” “AFFEDİLMİŞ” ise Bülent Arınç’ın da istifa etmesine yani hani o çok övündüğü “Özgül ağırlığını kullanarak” tek taraflı irade beyan ederek kabul edilip edilmemesine bakmadan “İstifa” ederek görevi bırakmasına müsaade etmeyen Erdoğan “Herkes haddini bilsin…Siz istifa edemezsiniz, sadece görevden affınızı istersiniz. Ben uygun görürsem affederim” mesajını verdi.
Bunun tek istisnası ise kabinenin daha önce pek çok defa belirttiğimiz çeşitli sebeplerden ötürü “İmtiyazlı” Bakanı Süleyman Soylu’da yaşandı…Soylu açık ve net biçimde istifa ettiğini duyurdu. Ama hem taban sahip çıktı, hem MHP devreye girdi, Erdoğan “Kendi iradesini Erdoğan’a sormadan beyan ederek” istifa eden Soylu’ da mesajı “İstifanı kabul etmiyorum” diyerek verdi… Yani ona da “Haddini bil sen istifa edemezsin gerekirse ve öyle uygun görürsem ben seni görevden alırım. Sen bana sormadan görevini dahi bırakamazsın” dedi…
Erdoğan’ın bu tavrı “BENİM BAKANIM” söyleminde de zaten vücut bulmakta…Erdoğan biraz Soylu’nun dışında kalan bakanları “Memuru” olarak, milletvekillerini ise “El kaldırıp el indirecek kapı kulları” olarak görüyor…Herkes de “Büyük Reis” böyle istiyor diye bu duruma uyunca sistemden nemalanmaya devam edebildikleri için iradesini vestiyere bırakmış şekilde iradesini ipotek ettirmiş halde “İŞİNE GÜCÜNE” bakıyor…
***
Arınç’ın istifasının bir başka boyutu ise Arınç’ın istifası ile birlikte AKP’de aslında bir dönemin kapanmış olması. Zira bir daha Arınç’ı aktif olarak AKP içerisinde göreceğimizi düşünmemenin yanı sıra, belki orta vadede parti üyeliğinden de istifa etmek “Zorunda bırakılabilir”.
Bu durum AKP’yi kuran 4 isimden Erdoğan dışındaki 3 kişi olan Abdullah Gül, Abdüllatif Şener ve Bülent Arınç isimlerinden 3’ÜNÜN Erdoğan tarafından tamamen tasfiye edilerek partinin “KURUCU” kadrosundan artık geriye hiç kimsenin kalmaması anlamına gelmekte…
Bu durum aslında AKP’nin de yolun sonuna geldiğini, artık yapacak birşeyi, söyleyecek yeni bir sözü olmadığı için kendi kurucularını tasfiye eden bir parti oluşunu gösteriyor.
Öyle vahim bir tablo ki bu, AKP Erdoğan’ın mutlak güç ve kontrol isteği ile giderek kan kaybını durduramamanın verdiği agresiflik ile ve tabii buna “Su almaya başlayan gemiyi terk etmeye başlayan tayfaların” eklenmesi ile birlikte 1 Cumhurbaşkanlığı,1 Meclis Başkanlığı,1 Başbakanlık,1 Ekonomi-Dışişleri-AB Bakanlığı yapmış ismi tasfiye etti…
AKP’nin ilk kurucu kadrolarından “Etkin vekil” pozisyonunda olan isimler ise şimdiye kadar çoktan tasfiye edildiler hatta bunlardan bazı önemli isimler son dönemde “Günah çıkarma” röportajları veriyorlar…
AKP nasıl yeni bir söylem, yeni bir icraat üretemiyor, yeni fikri bir açılım yapamıyor, yeni bir vizyon ortaya koyamıyorsa yeni siyasal kurmay kadrolar da üretemedi, kendisini yenileyemedi…
Bugün gelinen noktada söylem 18 sene öncesinin AB ile birlikte yol yürüme söylemine dönerken Erdoğan’ın yanında birlikte yola çıktığı tek bir yol arkadaşı bile kalmadı…
Bu Erdoğan’ın tercihi… Ama Erdoğan öyle söylendiği gibi “Çok vefalı,siyasi yol arkadaşlarına sahip çıkan” bir isim değil… Bu 18 sene sonunda yola çıktıkları ile yolda bulduklarını değiştirmiş olması başka bir şey ifade etmiyor.
Ama insanların “İSTİFA” iradelerine dahi ipotek koyarak yarattığınız korku ortamında bir süre sonra değil yola çıktıklarınızı, yolda bulduklarınızın da yanında kalmadığını görürsünüz…
Erdoğan geçtiğimiz günlerde kongrede ilk kez alkışlanmadı ve sitem etti “Eskiden salonlar alkışlar ile inlerdi” diye…
Erdoğan kendi tercihi olan şekilde yalnızlaşmakta ve ayağının altındaki zemin her geçen gün biraz daha kaymakta…
O nedenle dolu ve kendisini çılgınlar gibi alkışlayan meydanların yerini kısa süre sonra boş ve sessiz sokaklarda “YALNIZ YÜRÜDÜĞÜ” bir güzergahın almasına kendisini şimdiden hazırlasa iyi olur…
O zaman geldiğinde –ki bu çok uzun sürmeyecektir- Erdoğan yalnız başına yürüdüğü o sokakta “SİZ İSTİFA EDEMEZSİNİZ” diye bağırsa da duyacağı tek ses kendi sesinin yankısı olacaktır.
Erdoğan açısından kabullenmek zor olabilir ama deniz bitti, yol tükendi, arkadaşlar gitti harç bitti…
“YAPI PAYDOS” vakti için ise zaman çok da uzak değil…