BORALTAN FACİASI ve UYGUR TÜRKLERİ
`Zalim tahtını kurmuş, Uygur`un vatanına
Ağıt yakar gök bayrak, Türk olan gardaşına!`
Selçuk Düzgün
1945 yılında Stalin zulmünden kaçan 146 Azerbaycan Türkü Türkiye'ye sığınmıştı.
Boraltan komutanı durumu Ankara'ya iletmiş ve "Geri teslim edin" cevabını almıştı.
Bunun üzerine komutan Azerbaycanlıları Rus askerlere teslim etmiş ve ardından 146 Azerbaycanlı Türk Boraltan Köprüsü'nde şehit edilmişti
Bu hiç kuşkusuz devrin yöneticileri tarafından Türkiye tarihine vurulmuş şiddetli utanç tablolarından biridir.
Tarihler değişti ve şimdi Türkiye dolayısı ile tüm Türk Milleti Boraltan olayına benzer bir olayla karşı karşıyadır.
Olay şudur!
Bundan yaklaşık bir yıl önce 300 kişilik Uygur Türk'ü insan kaçakçılarının yardımıyla Tayland'a geçerler. Çoğu kadın ve çocuktan oluşan bu insanların amacı önce Malezya'ya ulaşmak daha sonrada bir yolunu bulup dünya üzerinde kendilerini en güvende hissedecekleri Türkiye'ye geleçmekti.
Ama hürriyete yol alan hayalleri umdukları gibi gitmedi!...
Tayland polisi onları 9 ay önce ormanda aç ve susuz halde buldu.
Çin vatandaşı oldukları için şimdi geri gönderilecekler.
Bu ise kısaca ; Ölüm demektir.
Oradaki insanlarımızın tek istedikleri Türkiye'de yaşamak zaten başkada çıkış yolları yoktur.
Evet Taylan`ta 300 TÜRK var !
Taylan`ta 300 Türk var; İnsanlığın yüz karası bir zülüme karşı hergün İMDAT diye ağlamakta
Taylan`ta 300 Türk var; Komunist Çin tarafında idam edileceğini bile bile Çin`e teslim edilecek. O Çin ki, 1949 yılından beri aynı vahşete devam etmekte
Taylan`ta 300 Türk var; ` İmdan ` diyorlar . Onların altını, petrol, kimsesi yok diye dünyada seslerini duyan olmuyor…
Türkiye Hariç!
Bu sese en başta Çin`in yarım asırdır Uygur Türkleri üzerinde uyguladığı politikaları bilen ve kandaşlarının acısını yüreğinde hissedenler kulak verdi ve özelikle sosyal medya aracılığı ile olayı anlatıyorlar.
Bu sese kim ne derse desin Türkiye Cumhuriye`ti hükümeti de gerek başbakanlık, gerek dış işleri bakanlığı aracılığı ile dikkat kesildi ve bizzat Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun beyanatı ve girişimleri ile Mültecileri Türkiye’ye almak istiyoruz” denildi.
Buna hemen Çin`den tepki geldi Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hua Chunying, “Bu konu Çin ile Tayland arasında bir mesele ve ‘ilgili ülke’ artık konuya müdahale etmeyi bırakmalıdır” dedi ve ülke ekledi: “İlgili ülkeden (Türkiye) konuya müdahil olmayı hemen bırakmasını, söyledikleri sözlere ve yaptıklarına dikkat etmelerini ve de illegal mülteci aktivitelerini destekleyebilecek yanlış sinyaller göndermemelerini istiyoruz.” denildi.
Açık açık Türki`ye uyarıldı ve hatta diplomatik dille devletimiz tehtit edildi.
Uygur Türkleri geri verilirse ne mi olacak?
Hiç kuşkusuz gözlerinin yaşına bakılmadan kurşuna dizileceklerdir.
Zaten Komunist Çin tarafında 1949 yılından beri işgal edilen vatan topraklarında varoluş mücadelesi veren Uygur Türklerinin bedenleri sokaklarda ceset tarlasına dönmüştür.
Her gün zalim Çin`in zulmüyle can çekişen, imdat dilenen bu soydaşlarımızın tek suçları Türk ve Müslüman olmalarıdır.
Ve malesef kahramanlığı ve müslamanlığı elinden bırakmayan başta biz olmak üzere hiç kimse bu insanlık ayıbına yeterli cevabı vermemektedir.
Evet bu vakaa tipik bir BORATAN vakasıdır.
Esirlerin biz de olması şart değildır, bizden yardım istemeleri yeterlidir.
Eğer; Müslümanlar ve Türkler olarak Bedir’de, Uhut’ta, Hendek’te şehit olanların huzuruna rahat varmak istiyorsa, bu sese kulak vermelidirler.
Ve Eğer; Mazargir`te, Niğbolu`da, Kanije`de, Çanakkale`de, Sakarya`da Dumlupınar`da şehit olanları evladıyız diyorsak, bedeli ne olursa olsun o 300 masum insan Türkiye`ye getirilmelidir.
Bunun için özelikle Çin`in güç kaynağı olan ekonomik sahada bazı işlemler yapılmalıdır.
-Örneğin; Çin`in kendi gibi zehir saçan mallarına yasak getirilmeli ve satışları, ihracatları yasaklanmalıdır.
-Bu malları satanlarada Türk Mallarını koruma açısında vergi artırımı getirilmelidir. En azından kendi mallarımızın piyasaya çıkışı ile onların mallarının ihracatı aynı ekonomik seviyesine getirilmelidir.
-Kamu oyu insanlık namına daha çok uyarılmalıdır.
Ve Çin malı almanın bu zulme ortak olma anlamına geldiği konusunda herkesin vicdanına seslenmelidir.
Özetle;
Taylant`taki Uygur Türk`leri Azerbaycan Türklerine karşı işlediğimiz günahın en azından ufak bir sevaba çevirme olayı, bizim onur ve namus meselemizdir.
Bu meselede diplomatik, uluslarası ilişkiler bedelleri hesaba alınmadan insanlık ayıbı açısından bakılmalı ve insanlık için bedel ödenmelidir.
Çin`e korkudan o seddini yaptıran Göktürk`lerin Kürşad torunlarına yakışan budur… vesselam.
Selçuk Düzgün