Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın işgaldeki Azerbaycan topraklarının kurtarılması dolayısıyla Bakü'deki Azadlık Meydanı'nda düzenlenen Zafer Geçidi Töreni'nde yaptığı konuşmada bolca şiir okuması ve bir halk türküsünden aldığı “Aras'ı ayırdılar/Lil ilen doyurdular/Men senden ayrılmazdım/Zor ilen ayırdılar/Ay Laçın, can Laçın/Men sene kurban Laçın” dizeleri en az Karabağ Savaşında kullanılan SİHA'lar kadar etkili oldu!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yurtiçi mitinglerinde de sıkça şiir okuduğu bilinir. Mitinglerde şiir okunması 7 Ağustos 2016 Pazar günü İstanbul Yenikapı’da yapılan 15 Temmuz Demokrasi ve Şehitler Mitingi'nde adeta doruğa ulaşmıştı; Nazım Hikmet’in, Ahmed Arif’in, Necip Fazıl’ın, Ahmet Cevad’ın, Arif Nihat Asya’nın, Orhan Şaik Gökyay’ın şiirleri -eh biraz eksik de okunsa, yanlış da okunsa- televizyonlarda yayınlanmasıyla birlikte belki de ilk kez on milyonlarca insanla tanışmıştılar.
-Belki bundan cesaret alarak- Azerbaycan özelinde Türk cumhuriyetlerle kuracağımız ilişkide kültürel alanın önemine değinmek istiyorum.
Bilindiği gibi bu tür ilişkide sorun yaşıyoruz: SSCB dağıldığında nasıl hazırlıksız olduğumuz ortaya çıkmış, özellikle MHP'li işadamları bu cumhuriyetlere yavrukurt muamelesi çekmiş, tatsız olaylar yaşanmış ve bu da bize on yıllar diyeceğimiz geri çekilme olarak pahalıya patlamıştı.
Oysa Türk Cumhuriyetleriyle kurulması gereken esas ilişki kültürel ilişkidir. Kültürel ilişkilerin temelinde sanat alışverişi yatar.
Sanatın temelinde de edebiyat birinci sırayı alır.
Marksist kuramda "Altyapı-üstyapı" hiyerarşisi önemli yer tutar. Klasik marksizme göre altyapı (üretim ilişkileri/maddi yaşam) üstyapıyı (devlet ve hukuk, ahlak, ideoloji) belirler.
Yani ekonomi "son kertede" her şeyin belirleyicisidir.
Ancak Fransız marksistlerinden Louis Althusser bu "topik" şemalaştırmaya, toplumların yapısını yalnızca bir bina gibi mekana ilişkin mecaz olarak tasarlanmasına karşı çıkar.
Marksist devlet teorisinin bu yüzden eksik olduğunu ve ona bu eksiklerin eklenmesini İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları adlı ünlü broşüründe dile getirir.
Eksik olan "Devletin ideolojik aygıtları"dır. Birbirinden ayrı ve özelleşmiş kurumlar biçiminde dolaysız olarak ortaya çıkan gerçekliklerden oluşan bu aygıtlar, devletin baskı aygıtından (yönetim, ordu, polis, mahkemeler) çok daha görünmez ama çok daha etkilidirler.
Althusser'e göre bu ideolojik aygıtların (DİA'ların) başında din, aile, basın radyo televizyon ve edebiyat, güzel sanatlar, spor vs. gelmektedir.
Bence Türk cumhuriyetleriyle, özellikle Azerbaycan'la ilişkilerde bu teze uygun "ideoloji" üretecek aygıtlarla yaklaşılmalıdır.
İlk iş dünyanın en zor işlerinden olan Türkiye'den Azerbaycan'a seyahat kolaylaştırılmalıdır! Mevcut durumda Berlin'e gitmek Bakü'ye gitmekten hem daha kolay hem daha ucuz durumdadır çünkü!
Azerbaycan halkıyla, sanatçı, yazar ve şairleriyle, Türkiye halkı sanatçı ve yazar şairlerinin yüz yüze ilişkisini sağlayacak ulaşım kolaylığı bir an önce yaratılmalıdır.
Ancak, yazar ve şairlerin birbirlerini tanıyacakları toplantılar, karşılıklı gidiş gelişlerin kolaylaşması, devlet/ler/in soğuk kurumlarıyla değil, arka planda görünmez bir kolaylaştırıcı olarak yerine getirilmelidir.
Azerbaycanlı yazar ve şairler sanatçılar dünyaya açılacak kapı olarak Moskova'yı, Paris'i değil, Türkiye'yi görebilmelidirler.
Yayıncılığımız kendini buna göre yapılandırmalı, Azerbaycanlı şair ve yazarlar kendi yayınevleriymiş gibi bu yayınevlerimizden faydalanabilmelidirler.
Maalesef yayıncılık dünyamız, yayıncılık örgütlerimiz Türk adına bile alerji duyan, edebiyatımızın adını Türk edebiyatı değil de Türkiye edebiyatı olarak değiştirilmesine çalışan, çoğu Batı muhipliği derecesinde Batı hayranı ve dolaysıyla Türk cumhuriyetine Fransız Senatosu kadar yabancı kişilerin yönetimindedir.
Kültür Bakanlığı bu ilişkilerin önünde set olmuş Türk değil "Türkiye edebiyatı" diyen yayınevlerinin kitaplarını almayarak bir hizaya getirme yolu deneyebilir; Yayıncılar Birliği bu konuda aslında kilit önemdedir.
Türkiye Yayıncılar Birliği bir an önce Türk cumhuriyetlerindeki yazar ve şairleri baş tacı edecek düşünceye ikna edilmeli, körü körüne Batı'ya dönük yüzlerini bu kez Doğu'ya dönmeleri, tanıtım araçlarını bu yönde kullanmaları sağlanmalıdır.
Türkiye'den Bakü'ye kimi yazar örgütleri gitmekte, Azerbaycan devletinden de hatırı sayılır yardım almaktadır; ancak çok iyi bilinmektedir ki gidenler söz ettiğimiz "ideolojik" perçinlenmeye katkı sunacak gerçek yazar ve şairler değillerdir.
Bu ilişki her türlü miadı dolmuş ideolojik mülahazalardan bağımsız olmalı ve çeşitlik içermelidir.
Gerçek yazar ve şairlere rahat ortam sunulduğunda, kimin kim olduğunu anlayıp ona göre ilişki kurabilecek niteliktedirler.
İki büyük Türk devletinin ve giderek tüm Türk devletlerinin bir daha ayrılmaz biçimde perçinlenmesinin yolu rahat ucuz sık seyahatten, turizmden, sanat ve edebiyat ilişkisinden, yani birliğin ideolojik aygıtlarının yaratılmasından geçmektedir.
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Özdemir Asaf'ın Bakü'de sonsuz sevgiyle karşılanması tabana yayılmalı Türkiye'den ve Azerbaycan'dan yazarlar şairler arasında toplantılar yapılması, yüz yüze tanışmaları bir an önce kolaylaştırılmalı, önü açılmalıdır.
Bakü'ye yurdun her havaalanından her gün uçak kalkabilecek duruma gelmeden, diğer birlik beraberlik istekleri temenni olarak kalır korkusundayız.
Ahmet Yıldız