Ülkemizde çoğu idarecinin bilmediği, hiç karşılaşmadığı ve işine gelmeyen bir kuramdır.
İdareciler bilmez ama, yönetim ve işletme lisansı okuyan çoğu işletmenin veya yönetici adayının hayranlıkla öğrendiği bir metottur.
Uzun bir süre teorik olarak üzerinde çalıştığım bir konudur "Bilimsel Yönetim." Günümüzde "gelişmiş diye" imrendiğimiz ülkelerde 1900'lü yılların hemen başında uygulanmaya başlanıp, Ülkemizde hala uygulanmamış olmasını ne yazık ki büyük bir kayıp olarak görüyorum. Bilimsel Yönetim Kuramının babası Frederick Winslow TAYLOR' dur. 1856 yılında dünyaya gelmiş, makine teknisyeni olarak başladığı meslek yaşamını makine mühendisi olarak devam ettirmiştir. İş-eylem ve zaman ve görev-yetki ve sorumluluk alanlarında tamamen bilimselliğe dayanak kuralları kabul eder. Yazdığım gibi Ülkemizde bazı sorunların hala var olmadı ne yazık ki böyle bir yönetim kuramından haberdar olmayışımızdandır.
Bu kuramın ana görevi, bireysel iş gücünün katkısını aşan toplam bir üretkenlik elde etmek için insanları bilimsel olarak seçmek, hazırlamak, onlara bazı teşvikler sağlamak ve iş ve kişiyi genelleştirmek.
F. Taylor'ın "yönetimin babası" olarak temel değeri, bilimsel yönetim okulunun kurucusu olması, emek rasyonunun metodolojik temellerini geliştirmesi, yönetim devriminin başlangıcı olan işçi emeğinin seçimi, yerleştirilmesi ve uyarılması için bilimsel yaklaşımların pratik kısmına yol açmasıdır.
Gelelim asıl konuya:
Taylor'ın “bilimsel yönetim sanatının bir buluş değil evrim olduğunu” ve piyasa ilişkilerinin kendi yasaları ve kalkınma mantığı olduğunu, bunun için birleştirilmiş çözümler ve yaklaşımların bulunmadığı ve olamayacağı iddiası. Taylor, sanayi içi ilişkilerin ve her şeyden önce, tabiiyetin, yani sıradan işçilerin ve yönetim personelinin davranışları ve iletişimi, emek verimliliğinin büyüme oranı üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Tüm bu ifadeler yönetim ilkelerinin oluşturulmasına yol açmıştır.
Frederick Winslow TAYLOR'un işletme ve yöneticiler için:
Bu dört hüküm, bilimsel yönetimin ana fikrini ifade eder: her insan aktivitesi için teorik bir temel geliştirilir ve daha sonra eğitimi (onaylanmış yönetmeliklere uygun olarak) gerçekleştirilir ve bu sırada gerekli çalışma becerilerini kazanır. Bu yaklaşım, yöneticilerin ve çalışanların görevleri açıkça ayrılmadığında, istemli kararlar yöntemine karşıdır. Taylor, daha verimli bir emek organizasyonu yoluyla toplam mal miktarının artırılabileceğine ve her katılımcının payının başkalarının payını azaltmadan artabileceğine inanıyordu. Bu nedenle, hem yöneticiler hem de çalışanlar görevlerini daha verimli bir şekilde yerine getirirse, her ikisinin de gelirleri artacaktır. Her iki grubun da bilimsel yönetimin yaygın kullanımı mümkün olmadan önce Taylor'ın "zihinsel devrim" olarak adlandırdığı şeyi deneyimlemesi gerekir. "Zihinsel devrim", ortak çıkarları tatmin etme temelinde liderler ve işçiler arasında karşılıklı bir anlayış ortamı yaratmayı içerecektir.
Yani!
"Birisini hakketmediği bir göreve getiriyorsanız; yetki alanı, sorumluluk alanı ve nerde duracağını mutlaka kendisine bildirmeniz gerekir. Çünkü bir işyerinde alt yönetici pozisyonlarındaki insanlar bulundukları durumun doğası gereği süper yetkilerin kendilerinde Toplandığını düşünürler" demektedir.
Taylor'un bu deyimini Anadolu dilinde tercümesi "çingeneye valilik verirsen, ilkönce babasını asar." Demektir.
Bu konuda bizim idarecilerin en büyük zayıflıkları yönetim bilimini bilmeden yönetici olmalarıdır.
Taylor'un söylediği gibi "yönetim bir sanat, iyi yönetim sanat eseridir."
Ne yazık ki; ülkemizde bu sanat eserini yapan çok az yönetici var.
KALIN SAĞLICAKLA!.