Hemen hemen her insan;
çocukluğunda istediğini yaptırmak için ağladı, sızladı, tepindi. Yaptıramazsa da öfkesini içine akıttı, sıkışmış duygusunu besledi. Çünkü çocuktu, yetersizdi ve bencildi.
Çocuk bilinci zaten bencil ve histerik olur.
Ergenliğinde dünyaya meydan okudu, kurtarıcı olup kimseyi beğenmedi. Her şeyi kendi yapar kendi bilir zannetti. Egosu en tavandaydı. Çünkü ergen demek ego demekti.
Yetişkin oldu içinde yaşayamadığı ukdeleri kaldı ve şimdi onları yaşamak istedi. Hatalar yaptı, yanlışlar yaptı, kusurlar işledi. Çoğu zaman bu hatalara kusurlara sebep bulup vicdanını rahatlatmak istedi. Çünkü başka türlüsünü kendi de bilemedi.
Bu sefer tüm bu yaşadıkları kendine yük oldu kaldıramadı.
Çocuktu, istediği olmuyordu suçlu anne babası oldu. Bilmiyordu ki, anne babası da çocuk oldu ve onlar da yoksun büyüdü.
Ergendi, suçlu herkes ve her şeydi. Suçlular; öğretmendi, anne babası, arkadaştı. Bilmiyordu ki, onlar da kendi dünyalarında kavgalıydı.
Evlendi, gitti başka birini sevdi suçlu, evdeki eş oldu. Çünkü evdeki eş eksikti. Bilmiyordu ki eşi de kendi eksikliklerinin özlemi içindeydi.
Kendi ebeveyn oldu, bu seferde geçim derdi dedi suçlu hayat oldu, devlet oldu.
İnsan bu, yaşamında kendi sorumluluğunu almak yerine, kendi gücünü görmek yerine dışarıda hep suçlu bulmak oldu.
İnsan şikayet ettikçe, suçlu aradıkça içinde hep huzursuz hissetti. Çünkü vicdanı onun neyin doğru olup olmadığını biliyor, hissediyordu. Tüm huzursuzluğu, tatminsizliği de bundandı.
Bir insan kolay kolay neden yıkılmaz?
Sebebi; güçlü olmasından değil, vicdanının rahat olmasındandı.
Bu insan her ne yaptıysa ve her ne yaşadıysa yaşasın, hayatı ve insanları yargılamak ve onları suçlamak yerine tüm yaşadıklarının sorumluluğunu aldı..
Kendi haksızlığa uğrasa da, üzülse de, acı çekse de tüm bunları suçlamak yerine, “ben ona ne yaparsam o da acı çeker ve cezasını görür yerine, ben burada ne yaparsam, nasıl bakarsam kendime iyilik yapmış olurum?” diye bakmayı bildi.
Çünkü kendine iyilik yapan kollektif gereği zaten başkasına da, sisteme de iyilik yapmış olur.
Yaşamın ve yaşadıklarının sorumluluğunu almak, güçlü tutar hayatı, diri tutar insanı..
Suçlamak, şikayet etmek, mızmızlanmak insanın enerjisini tüketir, yorgun bırakır insanı.
Vicdanı rahat olan her ne yaparsa yapsın, ümit ederek ve inanarak yapar. Kendi ne kadar üzülmüş olursa olsun bilerek ve isteyerek kimsenin üzülmesine sebep olmaz.
Bu hayatta;
Akıllı olanı yenebilirsin,
Güçlü olanı yenebilirsin,
Haklı olanı yenebilirsin
Ama,
Vicdanı rahat olanı asla yenemezsin.
Çünkü onun Allah’tan ve kendinden başka kimseye verecek hesabı yoktur.