Irak ordusu ile İran destekli Haşdi Şabi’nin ortaklaşa giriştikleri Kerkük’ün Barzani’den geri alınmasından sonra bu sürecin bir numaralı kaybedeni kuşkusuz tüm itibarını yitiren Barzani oldu. Onu destekleyen İsrail’in de hayal kırıklığı yaşadığına dikkat çekiliyor.
Kaybedenler ve kazananlar tarafına göz atacak olursak:
ABD hem bir müttefikini hem de güvenilir müttefik olmayarak bu anlamda itibarını kaybetti. Türkiye Irak’ın kuzeyinde önemli bir ticari ortağını kaybetti gibi görünüyor ama diğer taraftan istemediği bir devlet oluşumunu önleyerek kazanan tarafta da yer alıyor.
İran da kazananlar arasında. Irak’taki etkisini kuzeye yayma imkanı elde etti. Türkiye ile konu odaklı da olsa işbirliği imkanını test etti. KYB Kürt siyasetinin kazananı olarak öne çıkabilir. Irak Türkmenleri ve Araplar Kerkük’te kazananlar safında. Ama olayların hızla geliştiği bölgede kazanan/kaybeden dengesinin her türlü değişime açık olduğunu da söyleyelim.
Barzani’nin yaşadığı bozgun kendi iktidarını iyice tehlikeye attı. Görünüşe göre bundan sonra Kürt liderliği için yeni bir mücadele başlıyor. Muhtemelen IKBY’nin başına KYB ya da KYB-Goran koalisyonu gelecek. Bu durum otomatikman İran etkisinin Kuzey Irak’ta artması anlamına geliyor. Türkiye Barzani ile kurduğu ilişkileri şimdi KYB ve Goran ile kurmayı deneyebilir. Buradaki etkinliğini arttırabilir. İran ile rekabete girebilir. Sonuç olarak Türkiye Kürt bölgesinin önemli bir komşusudur ve etkinliği hafife alınmayacak kadar da güçlü bir yapıya sahip bulunuyor.
Kerkük bozgunu yaşanırken Barzani’nin ABD’nin ve diğer Batılı müttefiklerin desteğe geleceği hesabıyla hareket ettiği, Trump’ın tarafsızlık ilan etmesiyle yaşanan hayal kırıklığı ile ortaya çıktı. ABD bir kez daha Kürtleri yüz üstü bırakmış oldu. Özetle Barzani yalnız bırakıldı. Etrafı bir anda boşaldı.
Tüm bu gelişmelerin sadece Irak’ta değil bölge genelinde ciddi sonuçları mutlaka olacaktır. Bundan sonra muhtemelen gelişmelere de kısaca göz atalım:
Geçtiğimiz aylarda Suriye muhalefetine desteği çeken ABD’nin ne kadar güvenilir bir müttefik olacağını Suriye’deki PYD de değerlendirecek. Rusya bu durumu kullanarak PYD’yi yine kendi safına çekmeye çalışacak. Kürt siyasetinde de ABD’ye kuşku ile bakılacak. ABD’nin tavrı Irak-Suriye sınırlarının ötesinde tüm müttefikleri yeniden değerlendirmeye yapmaya zorlayacak. Almanya’nın da peşmergeye eğitimleri durdurması Kürt kartının Batı için umulduğu kadar güçlü bir kart olmadığı düşüncesini açıkça ortaya koyuyor.
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Sözcüsü ve Kerkük İl Meclis Üyesi Ali Mehdi yaşananlardan sonra yaptığı açıklamada bakınız neler söyledi kendisini dinleyelim:
“Biz Türkmenler 10 sene önceki projeyi savunuyoruz. 10 sene önceki proje uygulanmış olsaydı Kerkük bu duruma düşmezdi. Bizim önerimiz Kerkük için ortak yönetim projesidir. Kerkük Kürt, Türkmen ve Araplarla beraber yönetilsin. Bunun olması için de Kürtlerin, Arapların ve Türkmenlerin oturup konuşması lazım. Türkiye’den de beklentimiz bunun oluşturulması için girişimlerde bulunulmasıdır. Hiçbir zaman sadece bir etnik grup Kerkük’ü yönetemez. Ortak yönetimle Kerkük’ün yönetimi başarılı olur. Şu anda Kerkük içinde Peşmerge varlığı söz konusu değil. Şu anda Irak Ordusu Kerkük- Erbil arasındaki Altınköprü’ye kadar olan bölgeyi kontrol altına aldı. Petrol yatakları da Irak ordusunun eline geçti. Irak ordusu Başika, Kerkük, Geyyara gibi bütün anlaşmazlık bölgelerini kontrol etme çabası içerisinde. Kerkük’ten Erbil’e göç eden Kürtler bugün yarın geri dönecek. Asıl bundan sonraki süreç önemli. Bu iş burada bitmeyecek. Son dönemde yaşananlar bölgede silah davasını artırabilir. Kerkük ve tartışmalı bölgelerde Haşdi Şabi kalıcı olarak yerleşirse o zaman mezhep çatışmaları olabilir. Irak ordusu ile hiçbir vatandaşın bir problemi yok. Irak ordusu Iraklıları temsil ediyor. Kerkük’te olması normaldir. Ama Kürtler ve Sünni Araplar Haşdi Şabi’yi tehdit olarak görüyorlar”
İngiliz Independent Gazetesinin ünlü Ortadoğu muhabiri Patrick Cockburn, konu ile ilgili yazısında yazısında Barzani ve Talabani ailelerinin Kerkük'e ilerleyen Irak ordusu karşısında çekilmek için anlaştıklarını yazdı.
Cockburn yazısında şu ifadelere yer verdi:
"Kürtler Bağdat'la aralarında uzun süredir tartışma konusu olan alanlardan çekildikleri için, son üç gün içinde topraklarının yüzde 40'ını kaybetmiş olabilirler. İki ana Kürt partisi olan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) Pazar günü yaptıkları toplantıda, çekilmekten başka seçenekleri olmadığı konusunda anlaştıkları netlik kazanıyor. İlerleyen Irak güçlerine karşı savaşmak için çok zayıf olduklarını biliyorlardı ve yardım isteyecekleri bir müttefikleri yoktu. Kürt liderler şimdi bu fiyaskoyla ilgili birbirini suçluyor. Bu, Kürtlerin tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak kayda geçecek. Peşmerge, Kerkük kenti yakınlarında elinde tuttuğu iki petrol sahasını da terk etti. Böylece, 2003'teki ABD işgali ve Saddam Hüseyin'in devrilmesinden bu yanaki tüm toprak kazanımlarını teslim etmiş oldu. Birçok Kürt, İranlıların ve İran Devrim Muhafızları'nın Bağdat hükümetini manipüle ettiğini ve Kürt partilerinin de ortaya bu sonucu çıkardığını düşünecek. İran, Bağdat hükümetinin güçlenmiş, Mesud Barzani'nin ise zayıflamış olmasından memnun kalacak. Ancak komplo teorilerine gerek yok. Gerçekte olan şuydu ki, Barzani kazanamayacağı bir meydan okumaya girişti."
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz