Balina Ye, Papağan Besle, Maymun Oynat!

Veysel BOĞATEPE

Mizahın izahı olmaz fakat mizah analitik, kıvrak zeka gerektirdiği için bu kriterin altında kalan, zeka seviyesi düşük olanlara bir kez daha izah etmek gerekiyor. Çünkü siyasette normalleşmeyi gündeme sakız gibi sokan bizzat Erdoğan’ın kendisi olmasına rağmen Özgür Özel’den sonra Meral Akşener’de saç rengini, makyajını yenileyip Erdoğan ile görüşmeye gittiğinde “Siyaset zaten normaldi. Gerginleştiren, kavga, dövüş, küfüre, hakarete eviren de sizsiniz” demedi veya diyemedi. İşte bu komik değil, gülünç olma durumudur. Yani hiçbir çaba harcanmadan içine düşülen durumdur.

Diğer yandan kendilerinin değilse de çocuklarının geleceğine yön verecek kararlar bir gecede alınıp ertesi gün yasal hale getirilirken, büyük çoğunluk kurban bayramının telaşına düşmüş. Kurban kesecek, sevabını bir kaç kat arttıracak, günahları affedilecek. Oysa aynı kitle açlıkla terbiye edildiğinin, cenneti de cehennemi de burada yaşadığının ayrımında bile değil. Çoğunluğunu asgari ücretlilerin, emeklilerin, düşük gelirlilerin, sosyal yardıma muhtaçların oluşturduğu kitle değil sağlıklı beslenmek, karını bile doyuramazken parmak hesabıyla kurban parasını nasıl denkleştireceğini hesaplıyor. Açlıkla sınandığına koşulsuz, sorgusuz inanmıştır da karun gibi zenginleşenlerin neden açlıkla sınanmadığını asla sorgulayamıyor. Gerekirse kredi çekecek, borçlanarak kurban kesecektir çünkü cennete girme şartlarından, günahlarının affedilme nedenlerinden birisi de budur. Fakat aynı yaratıcının birisine domuz eti ile şarabı helal, diğerine neden yasak ettiğini, kendisini fakirlikle sınarken diğerini neden karun gibi zenginleştirerek kulları arasında ayrım yaptığını sorgulayamayacak kadar yaratıcı imgesine körü körüne tutunmuşlardır. Toplum sorgulayamaz hale geldiğinde yönetmek, yönlendirmek, kandırmak, aldatmak çok daha kolay hale geliyor ki AKP siyaseti de bunun üzerine inşa edilmiştir.

Din maskesi altında Arap milliyetçiliği

Doğru bir tarım politikası uygulandığında Türkiye’nin kendi ihtiyacını karşılayacak ve hatta ihraç edecek kadar ürün yetiştirecek verimli topraklara sahip olduğunu herkes biliyor. Fakat bugün turşuluk hıyarın tohumunu, buğdayı bile ithal ediyor. Evet bir tarım politikasından bahsediyorsak Türkiye tarımını yok etmek, dışarıya bağımlı hale getirmekte bir politikadır. İdeolojik olarak gerçekte arap milliyetçiliğini savunan AKP’nin özellikle de arap göçmenlere kapıları açmakla kalmayıp imtiyazlar tanıması ve yine arap ülkeler başta ekonomi olmak üzere şbirliği anlaşmaları yapması arap milliyetçiliği yaptığının en somut kanıtlarıdır. Zaten Türk milliyetçiliğini ayaklarının altına aldığını alenen söylemesi, milli bayramları, marşları yasaklaması, anayasadan Türklüğü çıkartma girişimleri vb. Arap milliyetçiliğini teyit eden gerçeklerdir. Yani AKP, Türk topraklarında Arap milliyetçiliği yapmakla kalmıyor, Türk halkının emeğinden, hakkından, hukukundan istifade ederek Arapları ihya ediyor. AKP’nin Arap ülkelerinden Sudan ile yaptığı “Türkiye Cumhuriyeti ve Sudan Cumhuriyeti Arasında Ticaret ve Ekonomik Ortaklık Anlaşması” Türkiye tarımı ve topraklarının nasıl işlevsiz hale getirilerek dışarıya bağımlı hale getirildiğini gösteren en çarpıcı örnektir.

Cumhurbaşkanına doğrudan yetkiyi veren ve TBMM Dışişleri Komisyonu’nda kabul edilerek yürürlüğe giren anlaşmanın “Kota Tavizleri Ek1-2-B” belgesinde yer alan maddelere göre Türkiye, Sudan’dan 50 bin büyükbaş, 2 bin küçükbaş hayvan, 8 bin ton et, 2 bin ton tereyağı, 2 milyon yumurta, 500 ton bal, 5 bin ton patates, 5 bin ton domates, 5 bin ton sarımsak, 2 bin ton üzüm, her biri 5 bin ton olmak üzere mısır, buğday, arpa ithal edecek. İthal edilecek ürünler listesinde ayrıca taze veya dondurulmuş 500 ton at, eşek, katır sığır, domuz, koyun, keçi etleri ile sakatatı da (bardo) var. Üstelik gümrük vergisi de alınmayacak. Oysa tarım ve hayvancılık ülkesi Türkiye’nin bu ürünleri ithal etmesine gerek yoktur çünkü tamamı yetiştiriliyor veya üretiliyor. Türkiye ise Sudan’a balina, fok balığı, maymun, papağan ve bazı hayvanlar ihraç edecek. Soruyu tersten soralım; Dünyanın 50 fakir ülkesi içinde yer alan Sudan, Türkiye’den ithal edeceği fok balığı ve balina ile karnını doyuracak, papağan besleyecek ve maymun oynatacak öyle mi? Halbuki Sudan’ın ithal ettiği yani en çok ihtiyaç duyduğu ürünler arasında şeker, buğday unu, kuru baklagiller, ayçiçek yağı, plastik ambalaj, ayakkabı, kahve, aşı, ilaç kadın kıyafetleri vesaire...

Soruyu düzelterek soralım; Sudan’ın ihtiyaç duyduğu bu ürünlerin tamamı Türkiye’de olmasına rağmen neden fok balığı, balina ve papağana ihraç ediyor? Nedeni açık ve net; maksat formalite anlaşmalarla Türk halkının vergilerini Sudan’a aktarmak, çiftçisini ihya etmek, ekonomisini kalkındırmaktır.

Sudan’da şirket var, arazi yok!

Ekonomiden siyasete, eğitime kadar her alanda Araplara büyük imtiyazlar tanıyarak Türkleri kendi yurdunda azınlığa düşürmek için yoğun çaba harcayan AKP’nin gerçekte Arap milliyetçisi olduğunu yazı içeriğinde belirtmiştik. Arap ülkeleriyle gizli, saklı ne gibi anlaşmalar yapıldı bilmiyoruz ancak sorulduğunda “devlet sırrı” bahanesiyle geçiştireceklerini çok biliyoruz. Bizim vergilerimizi, emeğimizi formalite anlaşmalarla yabancılara aktaran AKP, 2014 yılında yine Sudan’da “Türk-Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık” adıyla bir şirket kurduğunu ve tarım ürünleri yetiştirmek için bir milyon dönüm arazi kiraladığını kamuoyuna ballandırarak anlatmıştı. Soru saçma hatta zırvadan ibaret olacak ama yine de soralım, Türkiye topraklarına ne olmuştu da Sudan’da tarım yapmak için arazi kiralanmıştı? Kendi topraklarında tarım yapmanın maliyeti daha düşük olur yoksa Sudan’da mı? Sorular çoğaltılabilir, hatta soru bankası dahi oluşturulabilir. Biz gerçeğe bakalım; mesele anlatıldığı gibi değil, aksine gerçeklerin üzeri kapatılmak istenmişti. Çünkü sadece şirket kurulmuştu, arazi kiralandığı ise yalandı. Fazla değil dört yıl sonra 2018’de şirket batmasına rağmen 2023’e kadar kapatılmadı. Zarar eden şirket kapatılır değil mi? Peki neden kapatılmadı da açık tutuluyor dersiniz?

Bu sorumuzun yanıtını da Sayıştay’dan alıyoruz. Ortada kiralanan arazi yok ama kurulan hayali, işlevsiz şirket kurulduğu 2014’ten 2023’e kadar yani yedi yıl boyunca faaliyetteymiş gibi açık tutuluyor, şirketin yönetim başkanı ile üyelerine huzur hakkı ve ikramiye adı altında 2021 yılında 419 bin 965 lira ödeniyor. Tabi bu rakam ödenen tutar ancak bu süre zarfında yol, yemek vb. gibi ne kadar ödenek yapıldığı belli değil. Yani hayali şirket, hayali arazi ve hayali yönetimin ücretleri bizim vergilerimizle ödeniyor. Tarihlere dikkat edilirse fazla değil, şirketin kapatılmasından yaklaşık bir yıl sonra bu defa yine Sudan ile yukarıda detaylarını açıkladığım formalite bir ticaret anlaşması daha yapılıyor. Ülke ekonomisinin, toplum emeğinin nasıl sömürüldüğüne sadece bir örnek oluşturan bu gerçek, AKP’nin Arap ülkelerine neden bu kadar taviz verdiği sorusunu akla getiriyor ancak sorunun yanıtını yazı içeriğinde zaten vermiştik. Bir kez daha hatırlatmak gerekirse; müslüman maskesi altında arap milliyetçiliği yapan AKP, fahiş zamlarla Türk halkının sırtındaki yükü daha da ağırlaştırıp fakirleştirirken, halktan topladığı vergileri arap ülkelerine aktarmak için de formalite ticaret anlaşmaları yapıyor, Türk halkına tanımadığı imtiyazları tanıyor. Hedef ve amaç; Türkleri öz yurdunda azınlığa düşürmek, her alanda tamamen dışarıya bağımlı hale getirerek zayıflatmak ve demografik yapısını bozarak bölünmeyi kolaylaştırmaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.