MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
İşte Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkan satır başları:
'İliç'te, altın üretimi yapılan sahadan çıkarılan toprağın kayması ile milletimizi hüzne boğan felaket yaşandı. Maalesef 9 işçimiz toprak altında kaldı. Kazanın tüm yönleri ile araştırılması amacı ile Anayasa'nın 98 maddeleri kapsamında meclis araştırma komisyonunun kurulmasının yanında duruyoruz. Facianın her boyutunun araştırılması, hiçbir sisli noktanın bırakılmaması sorumluluğumuz. Bazı yorumcular, uzmanlar, rant devşirme peşinden koşanlar meclis araştırma komisyonu aracılığı ile dinlenmesi doğru tercih olacak. Herkes eteğindeki taşı döksün de öğrenelim.
Adeta uzaya çıkar gibi özel kıyafetler üstüne maskeler takan, siyanür atıklarının akıtıldığını, sulara karışarak Fırat'a karıştığını söyleyenler iddiasını ispatla mükelleftir. Tahammül sınırlarını aşmışlardır. Bakanlığın paylaştığı açıklama ortada iken dedikodu üretmenin ahlaken tutarlı yanı var mıdır? canları kurtarma çabası sürüyorken, bunların amacı üzüm yemek değil bağcı dövmek için mevzi almaktır. Bu pis bir fırsatçılıktır. Kayan toprak elbet kaldırılacaktır, peki insanlığını kaybedenler eski haline nasıl dönecektir. Karşımızda ciddi bir sorun vardır. Hesap vermeleri acil ihtiyaçtır. Dünyanın pek çok ülkesinde maden kazalarına şahit olundu.
'MURAT KURUM GÖREVİNİ LAYIKIYLA YAPMIŞTIR'
İliç'te tehlikeli bir sızıntı tespit edilmemiştir. Altın madenciliğinde kimyasallarla değerli madenlerin kazanılmasında kullanılan siyanür ve ağır metallerin olumsuz etkilerinin olduğu bilinen husustur. Firmaların her türlü tedbiri almaları istenen, zorunlu olması gerekendir. İhmaller zincirinin 13 Şubat'taki faciada payını yok saymak mümkün değildir. Tedbirlerin göz ardı edildiği çatlaklara karşı müdahalenin yapılmadığı, ikazlara karşı alanlara solisyon basılması felaketin alt yapısını hazırladığı iddiası vardır. Bilirkişi raporunu tekrar ele alması akla en uygun seçenektir.
Çöpler Altın Madeni felaketiyle birlikte Cumhur İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sayın Murat Kurum ne hikmetse hedef tahtası haline getirilmiştir. İliç’i konuşuyorken konunun Sayın Kurum’un bakanlık dönemine geçiş yapması, nihayetinde haksız ve hayasız eleştirilerin sökün etmesi sinsi bir propagandanın tedavülde olduğuna işaret etmiştir.
İstanbul’da havlu atacaklarını şimdiden fark eden müflis zihniyetler Sayın Kurum’u yıpratmak için devreye girmişlerdir. Bir defa Çöpler Altın Madeninin yüklenici firmasına ÇED raporunu veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı değildir. Söz konusu bakanlık yalnızca çevresel etkileri değerlendirip denetlemektedir.
Bahsi geçen altın madeni geçmişte defalarca denetlenmiş, 21 Haziran 2022 tarihinde de 20 metreküplük siyanür sızıntısı nedeniyle sorumlu görüldüğünden bu madeni işleten firmaya Çevre Kanunu’nda belirlenmiş en üst sınırdan para cezası verilmiştir. Dahası ilgili firmanın faaliyetleri geçici süreyle durdurulmuştur. Anlaşılacağı üzere, Sayın Murat Kurum görevini layıkıyla yapmıştır. Verilemeyecek bir hesabının olmadığı ortaya çıkmıştır.
'DEM'LENMİŞ CHP'NİN DOĞRUSU YANLIŞIYLA KARIŞMIŞ'
Bölücü terör örgütü PKK’yla DEM’lenerek bağ kurmak, FETÖ’yle taşeronlar eliyle bağlantıya geçmek ülkemize ve milletimize yapılabilecek en vahim kötülüktür. CHP sadece kendi içinde kavgalı değil, Türk milletiyle de sorunludur. Bu CHP’nin yerel yönetimlerde yedek kulübesine çekilmesi, ıslah ve terbiye edilmesi milli bir görevdir.
DEM’lenmiş CHP’nin doğrusu ile yanlışı birbirine karışmış, milli ve manevi aidiyeti kalmamıştır. DEM’lenmenin maskesi kent uzlaşması, sandık uzlaşması, Türkiye ittifakı olarak açıklanmaktadır. DEM Parti, artık CHP’nin karar ve kumanda odasına kadar nüfuz etmiş, kimin aday yapılıp yapılmayacağını tayin eden vesayetçi bir konuma sahip olmuştur.
Esenyurt’tan Kadıköy’e ve Mersin’in bazı ilçelerine kadar görünen çarpıcı gerçek budur ve aslında her seçim çevresinde adı konulmamış kokuşmuş ittifak ilişkisi DEM’lenen ve boyunduruk altına alınan CHP’nin iç yüzünü deşifre etmiştir.
CHP ile DEM iç içe geçmiş, birisini diğerinden ayırt etmek zorlaşmıştır. Özgür Beyin irade ve siyasetinin şifreleri DEM’in eline geçmiştir. Kuklalar belli, kuklacılar bilinmektedir. 31 Mart’ta Türkiye’yi DEM’lemeye ve devirmeye çalışanlara Türk milleti müsaade etmeyecek, müsamaha göstermeyecektir.
Cumhur Bizim Türkiye Hepimizindir. Aziz Atatürk’ün adını ve anılarını hiçe sayanları, elleri öpülesi ecdadımıza hakaret edenleri, Türklüğü rafa kaldıranları, İstanbul’u Ermenilerin şehri olarak gösterenleri Türk milleti affetmeyecektir. Bu zillete aziz milletimiz müstahak değildir ve olmayacaktır. Sırf oy avcılığı uğruna, sırf bazı odaklara şirin ve sevimli görünmek adına milli varlığımızı tartışmaya açmak, etnik ve mezhep ayrımcılığını kamçılamak düşman dilidir, milliyetsizlerin ağzıdır.
CHP, DEM’lenmekle ekseninden kaymıştır. CHP kayış koparmış, dingil kırmış, dengeyi kaybetmiştir. DEM’lenmiş CHP sakat ve skandal bir siyasetin pençesinde kıvrana kıvrana tükenişe ve inişe geçmiştir. Nihayet yerel yönetimleri Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefleriyle buluşturma vakti gelip çatmıştır. Malum yerel yönetimleri düştükleri zillet çukurundan çekip çıkarmanın zamanı yaklaşmıştır. O zaman 31 Mart 2024 tarihidir.
DANIŞTAY KARARINA SERT TEPKİ
Özellikle Anayasa Mahkemesi ile Danıştay’ın verdiği bazı kararların doğrudan devlet onuruna, milli varlık ve güvenliğimizin ruhuna zarar verdiği açıktır. Sosyal, siyasal ve ekonomik istikrarın güvencesi hukuktur.
Milletimizin sinir uçlarını tahriş eden, FETÖ’cülerle PKK’lılara alan açan sözü geçen yüksek mahkemelerin, sıra fiyat istikrarını hedef alan fiyat anarşistleriyle ilgili önleyici kararlar almaya geldiğinde üç maymunu oynaması işgüzarlık ve ikiyüzlülüktür.
Ekonomik büyümenin dizginlenmesi, istihdamın geriletilmesi, cari dengenin bozulması için el ovuşturan, fiyat etiketlerini sürekli olarak yukarı yönlü güncelleyen fırsatçıların, azgın fiyat anarşistlerinin ve bunların arkasındaki FETÖ’cülerin hukuken hesabı sorulmadan sosyal ve ekonomik huzur nasıl temin edilecektir? İnsanımızın ekmeğine ve cüzdanına ambargo koyanların yakasından adalet ne zaman tutacaktır?
Danıştay 5.Daire’nin FETÖ’den ihraç edilen 387 hakim ve savcıyı tekrar mesleğe iade eden kararı çok tehlikelidir, çok sakıncalıdır, hukuki bir temeli yoktur.
Bu dairenin göreve iade kararı verdiği kişiler arasında ankesörlü hatlarla haberleşen, mahrem imamlarla irtibatı olan, ByLock yazışmalarında adı geçen, terör örgütüne bağış yapan, hakkında örgüt üyeliğinden işlem yapılan isimlerin olması nasıl izah edilecektir? Danıştay 5.Daire nereye hizmet etmektedir?
Bu karar alınırken 5.Daire üyeleri maklube mi yiyorlar, haşhaşilerin vaazlarını mı dinliyorlardı? FETÖ’cüleri aklamak vatana, millete ve adalete ihanet değil midir? FETÖ’cüleri göreve iade etmek cinayet değil midir? FETÖ’ye merhamet şehitlerimize hakaret değil midir? Danıştay 5.Dairesi adalet ve hukuka göre karar vermemiştir.
Allah’tan Hakimler ve Savcılar Kurulu devreye girmiş ve mesleğe iadesi yapılan 387 kişi hakkında yeni bir inceleme başlatmış, aynı zamanda Danıştay İdari Davalar Genel Kurul’una da gerekli itirazlar yapılmıştır.
DİLİPAK'A 15 TEMMUZ TEPKİSİ
Tam da böyle bir zamanda ahı gitmiş vahı kalmış bir yazar müsveddesi sosyal medya hesabından 15 Temmuz ile ilgili demiş ki: “Hükümet 4 ay önceden darbe olacağını bütün ayrıntılarıyla biliyordu. Halk ne olduğunu bilmeden darbeye karşı meydanlara çıktı. Sonuçta olan bu ülkeye oldu…”
Şayet bu şahıs iddialarının ispatını yapmazsa, şerefli bir Türk savcısının huzurunda yazdıklarını tevsik etmezse dünyanın en namert insanıdır. FETÖ’nün propagandasına çanak tutulması, 15 Temmuz’a tiyatro denilmesi alçaklığın dibidir.
Aynı anda Danıştay 5. Daire’nin kararı, işbirlikçilerin iddiaları, ülkemize giriş yaparken 4 FETÖ’cünün yakalanması ve Pensilvanyalı hainin Yusuf Suresi üzerinden gizemli mesajlar vermesi gizli bir toparlanmanın emaresidir. Fakat o günler geçmiştir. Gelecekleri varsa görecekleri de vardır.'
Siyasetcafe.com