Siyasi partilerin büyük kongreleri, kurultayları çok önemlidir zira o kongreler, kurultaylar aslında sadece partilerin yönetici kadrolarının seçildiği yerler değil, o partilerin geleceğe dair görüş, proje ve genel projeksiyonları ile ortaya bir vizyon koydukları yerlerdir.
Hele hele bir partinin ilk büyük olağan kongresi, kurultayı çok çok daha önemlidir. Zira insanlar bu yeni partinin diğerlerinden farkını, ülke ve Dünya meselelerine bakış açısını, çözüm önerilerini, mücadele perspektifini ve vizyonunu öğrenmek için normal zamanlardan çok daha fazla dikkatle takip ederler o ilk kongreleri.
Yazıya bu şekilde giriş yapmamızın sebebi tahmin edeceğiniz üzere dün gerçekleştirilen DEVA PARTİSİ’nin ilk olağan kongresi…
Herkes AKP’den ayrılıp DEVA PARTİSİ’ni kurarak “Türkiye’nin sorunlarına çare olacak yeni partinin kendisi” olduğu iddiası ile yollara düşen Ali Babacan’ın yapacağı konuşmaya odaklanmıştı.
Öyle ya halk eskiyen siyasetçilerden ve eskiyen siyaset dilinden, eskiyen argümanlardan bıkmıştı ve Ali Babacan “Yeni bir şeyler” söylemek için yola çıkmıştı…
Ama gelin görün ki dün Babacan’ın yaptığı kongre konuşması tam bir hayal kırıklığıydı…Zira Babacan “YENİ SİYASET”, “YENİ ÇÖZÜM”, “YENİ ARGÜMAN” namına tek kelam edemediği gibi eski siyasetin kendi “Mahallesindeki” geriye kalan tek geçer akçesi olan 28 Şubat ve türban yasağı mağduriyetine oynadı…
Kız kardeşinin 28 Şubat sürecinde çektiklerini anlattı, türban üzerinden sömürü yaptı, mağdur edebiyatı yaptı bunları yaparken de Bülent Arınç “Çakması” hiç ama hiç samimi olmayan göz yaşı efektli duygusallık sosunu da işin içine eklemeyi unutmadı…
Ama mesela söz konusu “Türban” ise, tüm derdimiz bitmiş işi gücü bırakıp türban ile uğraşacaksak ve madem “Türban mücahitliğine soyunacak ise “Sn.Babacan, neden kız kardeşini anlatıp ağlarken, Türkiye’de kamuda türban krizini ilk yaratan isim olan, üniversitelerde eylem koyan ve 1968’de bu eylemleri sonucu üniversite senatosunca Hacettepe Üniversitesi’nden uzaklaştırılan halası Hatice Babacan’ın adını “unutuvermektedir”
Ve bu memlekette bunları dibine kadar sömüren,suistimal eden,”ağlayan-sızlayan” ve bu işin tabiri yerindeyse “KRALINI” yapan bir AKP varken nerede kalmıştır Sn. Babacan’ın “Yeniliği” ?
***
Babacan konuşmasında tek bir somut projeden, çözüm önerisinden bir makro siyasi ve makro ekonomik vizyondan bahsetmedi…
Ne dedi kendisi:
“Ülkenin bekası bir ailenin bekasına dönüşmüş durumdadır”
İyi güzel de Sayın Babacan daha 2 sene öncesine kadar AKP’de en önemli mevkilerde bulunmuş, kendi tabirinizle son 3 senede her seferinde “İkna edilmiş” bir kişi olarak “o ailenin varlığından ve gelinen bu durumdan yeni mi haberdar oldunuz?” diye adama sormazlar mı…
Konuşmalarda “Benim dönemimde ekonomi şöyle iyiydi böyle iyiydi” vurgusu var, normal zira “Parlatıldığı” alan bu…
Lakin Sayın Babacan “Sizin en övündüğünüz dönem olan 2002-2007 yılları arasında Kemal Derviş politikalarını bir milim değiştirmeden uyguladınız, bu yıllar arasında Dünyada bollaşan likiditenin önemli kısmına sahip olan Körfez sermayesi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulayıcısı olan AKP’nin ekonomi alanında eli güçlensin diye bizzat ABD tarafından Türkiye’ye yönlendirildi ve memlekete böylece milyarlarca dolar sıcak para girişi sağlandı,ve üzerine 3’e 5’e bakmadan Cumhuriyetin tüm ekonomik kazanımlarını da aynı süreçte “Babalar gibi” özelleştirip sattınız. O parlak tablonun sebebi bu. Sizin bu parlak tablodaki payınız nerede sorması ayıp” demezler mi adama?
“Demokrasi” dedi Sn.Babacan, fikir özgürlüğü dedi, düşünce suçlularından bahsetti.
Sn.Babacan’a sormazlar mı “Bakanlık yaptığınız yıllarda bu memlekette onlarca kişi kumpaslara kurban gitti, gazeteciler zindanlarda çürütüldü, insanların muhalif tek kelime ettikleri anda terörist ilan edildiği günümüzün en güzide uygulamaları sizin AKP bakanı olarak etkili ve yetkili makamlara oturduğunuz dönemlerdeydi… Sorması ayıp o zaman neredeydiniz?” diye
***
Bunlar koca bir olağan kongreden akılda kalabilen 3 başlık…Aslında bu bile durumun vehametini ortaya koyuyor…
Türkiye’de tüm sistemin çürüdüğünü ve bu sistemi değiştireceğinizi, kendinizin yeni ve farklı bir parti olarak tüm dertlere “DEVA” olacağınızı söyleyerek iddialı biçimde yola çıkacaksınız ama tüm Türkiye ilk kongrede sizden gelecek o mesajları beklerken tabiri yerindeyse konuşmuş olmak için konuşacak, genel geçer yuvarlak laflar ile konuşmanızı tamamlayacaksınız ve ertesi güne samimiyetsiz ağlamanızın dışında o konuşmadan haber değeri olan,gündem yaratacak tek bir açıklama kalmayacak…
***
Yani bu iş pahalı PR çalışması yapmakla olmuyor…Bunun bir çarpıcı örneğini de Kemal Derviş-İsmail Cem-Hüsamettin Özkan'ın Yeni Türkiye Partisi’nde görmüştük…
Aynı Babacan gibi bir “Ekonomi” kurtarıcısı, yanında 2 kurt siyasetçi, ortaya saçılan çok ciddi PR parası, Meclis’te cayır cayır kendilerine katılan milletvekilleri ile bir anda gazete manşetlerinde bir sonraki seçimin tek başına iktidarı diye “Parlatılan” YENİ TÜRKİYE PARTİSİ seçimde %1 alıp, siyasi meftalar arasında katılmıştı…
Keza Cem Boyner’in YENİ DEMOKRASİ HAREKETİ birebir bu senaryoyu yaşamıştı…
Şimdi de Ali Babacan diyor ki bize “Siz politikayı, vizyonu falan bırakın. Ülkenin derdi ekonomi. Bu AKP borç para bulamaz ama benim küresel sermaye ile aram iyi garanti de aldım ben gelirsem o borcu bulur getiririm”
Yani diyor ki Sn. Babacan “BEN SİZİ DAHA KOLAY KÜRESEL TEFECİLERİN ELİNE VERİRİM”
O nedenledir ki Babacan çok da fazla çıkış yapmıyor bekliyor ki kriz daha da derinleşsin, mutfaktaki yangın evi sarsın ki normal şartlarda %2-3 oy alabilecekken bir anda “KURTARICI” olarak milletin “Gül döktüm yollarına” şarkısı ile “KURTAR BİZİ BABACAN” sesleri arasında iktidara yürüsün…
***
Tabii Babacan’ın “Hayali” güzel kendince…
Kendisinin hayalidir saygı duyarız, gerçekleşir mi gerçekleşmez mi bilemeyiz ama buradan görünen ve kesin olan bir şey var ki Babacan hiçbir derdin “DEVASI” olamaz…
Zira eski yünden, yeni kazak olmaz…