AZERBAYCAN BAYRAĞI VE MEDENİYET!
Hüseyin Cavit “Türk`e Turan`dan daha keskin kılıç, medeniyet, medeniyet “ diyordu.
9 Kasım Azerbaycan`da “Bayrak Günü” dür.
Ben de bu yazımda size Azerbaycan Bayrağını tanıtacağım ve günün öneminden bahsedeceğim.
Özelikle Türkiye`de Türklüğün ötekileştirildiği bir zamanlarda Azerbaycan barağında Türklüğün izlerini sizlere anlatmayı bir kültür meselesi, bir vatanperverlik olarak görmekteyim.
Azerbaycan`ın barağı üç renkli, orta da ay yıldız şeklindedir.
En baştaki renk gök mavisi, ortadaki kırmızı, alttaki ise yeşil renktedir.
Kırmızı rengin ortasında hilal şekli ve sekiz köşeli yıldız vardır.
Bunların anlamları şöyledir;
Mavi renk:
Azerbaycan halkının Türk kökenli olduğunu ve Türkçülük felsefesine bağlı olduğunu vurgular.
Türkler`de gök maviye önem verilmesinin birçok sebebi vardır.
Bunların en önemli sebebi Türkler hiçbir zaman putperest olmamışlar ve yaratanı hep göklerde kabul etmişlerdir.
Bu ise Türkler`de “Gök Tanrı” inancı doğurmuş. Bu inançlar göğün rengi hem kutsal, hem de millet rengi olarak kabul edilmiştir.
Bu açıdan eski Türk abideleri, Türk sembollerinde hep mavi kullanılmıştır.
Bu renk aynı zamanda Türklerin zafer rengi anlamını da taşımaktadır.
Kırmızı Renk:
Muasırlaşma anlamı taşımaktadır. Muasırlaşmadan anlatılmak istenen demokrasinin gelişmesini sağlamaktır.
Azerbaycan`ın bayrağındaki renler 1918`in Kasım ayının 9`unda Tarihte kurulan ilk Türk Cumhuriyeti olarak kabul edilen Azerbaycan Halk Cumhuriyeti bakanlar kurulunda kabul edilmiştir.
Yani 19. Asrın başlarından bu karar alınmıştır.
O asırlar ise tüm Türk dünyasının Avrupalaşma yani aydınlanma zamanlarıdır.
Bilindiği üzere 18. Asrın sonlarından Fransa’daki Burjuva inkılâplarının sonrası kapitalizmin doğma zamanlarıdır.
Bu yıllarda kırmızı renk Avrupa`nın sembolü olmuştur.
Ali Bey Hüseyinzade Azerbaycan`ın Avrupalaşma, yani muasırlaşma hikâyesini şöyle özetlemektedir: " Biz Avrupalıların sanayisine, gelişmesine, teknolojisine önem veriyoruz. Ama onlar gibi olmak istemiyoruz”
Yeşil Renk: İslam dinine mensubiyeti bildirmektedir.
Bayrağın en önemli şekli ise hilal ve sekiz köşe yıldızıdır.
Hilal İslamiyet’ten öncede Türkleri sembolüdür.
Bunu mezar taşlarından, destanlarından, abidelerden keşfedebiliriz.
İslamiyet’ten sonra ise hilal Türk-İslam medeniyetinin sembolü olmuştur.
Mehmet Emin Resulzade devletin temel prensiplerini oluştururken 8 temel üzerine kurmuştur bunlar: Türkçülük, İslamcılık, Çağdaşlık, Devletçilik, Demokrasi, Birlik ve Beraberlik, Azerbaycancılık ve Medeniyetçilik.
Bu da 8 köşeli yıldızı anlatmaktadır.
Ayrıca bu yıldız Türk tarihinde hep kullanılmış ve TURAN YILDIZI anlamına da gelmektedir.
Dikkatle incelenirse görülecek ki, Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin temellerini bu felsefe üzerine inşa etmiş ve 6 ok şeklinde özetlemiştir
İşte her hali ile Türklük medeniyeti fışkıran bu bayrak detaylarını 1918`de kurulan ilk Türk Cumhuriyeti olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti zamanında almıştır.
O devletin kurucusu Mehmet Emin Resulzade bir meclis konuşmasında aynen şunları demiştir: “Bizim kaldırdığımız bayrağın üç rengi: Türk Medeniyetinin, İslam`ın ve muasır medeniyetin sembolleridir”
Bu devlet daha sonra SSCB yönetimine geçmiş ve bu bayrak bir süreliğine indirtmiştir göklerden.
SSCB döneminde 6 defa değişen bayrak nihayet SSCB`den kurtulunca 1918`deki haline geri dönmüştür.
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 17 Kasım 2009 tarihinde imzaladığı kararnameye göre, her yıl 9 Kasım tarihinin, Azerbaycan'da "Devlet Bayrak Günü" olarak kutlanmasına karar verilmiştir.
Bu tarih, Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin 9 Kasım 1918 tarihinde aldığı karar ile üç renkli Azerbaycan bayrağını, devletin resmi bayrağı olarak ilan etmesiyle ilgilidir.
Cafer Cebbarlı "Azerbaycan bayrağına" adlı şiirinin son cümlesini şöyle bitirmektedir
“Yürəyimdə bir dilək var, o da doğru kəsilsin,
O gün olsun bir göy bayraq Turan üstə açılsın.”
Ben de bu gün dolayısı ile kardeş ülkemizin bayrak gününü tebrik ederek sözlerimi Türklüğün unutulmaz devlet adamı Resulzade`nin şu cümleleri ile bitirmek isterim “Bir kere yükselen bayrak, bir daha yere inmez”