Türkiye’de gündem o kadar hızlı değişiyor ki çok değil 1-2 gün önce tüm Türkiye’nin konuştuğu olaylar yine 1-2 gün sonra gündemde kendisine yer dahi bulamıyor çoğu zaman.
İşte bunlara son örnek de Alaattin Çakıcı’nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu bir tehdit mektubu ve bu mektuptaki hakaret dolu ifadeler ile tehdit etmesi olayıydı…
Bu olay sadece “Alaattin Çakıcı’nın CHP Genel Başkanı’nı tehdit etmesi” olarak değerlendirildiğinde olayını kabul edilemez olduğunu söylemek ve gerekli en sert tepkiyi vererek konunun tartışılması mümkün olabilirdi.
Ancak Alaattin Çakıcı’nın Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit olayı,birbirinden bağımsız gözüken bazı başka açıklamalar ile de birleşince karşımıza çok daha farklı bir tablo çıkıyor…
***
Öncelikle belirtelim ki Alaattin Çakıcı’nın bu tehdit mektubunu Devlet Bahçeli’nin bilgisi ve onayı olmadan yazdığını düşünmek ancak saflık olur.
Zaten mektupta yapılan Bahçeli övgüsü ve vurgusu ile mektubun hemen arkasından Bahçeli’nin Çakıcı’ya sahip çıkan açıklamaları da bunu net biçimde göstermekte.
Çakıcı, Türkiye’nin %50+1 sistemi ile yeni siyasal sisteminde AKP’yi siyaseten kendisine mahkum eden MHP’nin, siyasetin dışında AKP’nin “Sokak hakimiyetini” kırmak adına sahaya sürdüğü bir hamledir ve bunu Türkiye’de ilk yazan da daha Çakıcı için “Tahliye” nin “T”si ortada yokken gelişmelerin bu yönde olacağını kaleme alan bu satırların yazarıdır…
Şimdi bu temel tespiti bir köşeye not ederek devam edelim…
***
Geçtiğimiz hafta içerisinde AKP’li Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan resmi sosyal medya hesabı üzerinden yeni bir “Kürt partisi” kurulacağını,bu parti'nin muhafazakar,devlete bağlı Kürt siyasetçilerden oluşacağını ve Cumhur İttifakına katılacağını açıkladı…
Savcı Sayan’ın bu açıklamasının hemen ardından Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi ve eski TBMM Başkanı Bülent Arınç katıldığı bir televizyon programında “Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk halini” eleştirdi, iddianame için “Bunu çocuklar yazmaz” dedi.
***
Çakıcı’ya Bahçeli’nin sahip çıkmasının ardından AKP Grup Başkanvekilki Bülent Turan ise Çakıcı hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı.
AKP kanadı “Kimse kimseyi tehdit edemez” açıklaması yaptı.
Bu açıklama aslında Bahçeli’ye gönderilen mesajdı ve AKP içerisinde MHP ile gerçekleştirilen ittifaktan rahatsız olan,bu ittifakın partiye zarar verdiğini savunan grubun sesinin artık çok daha gür çıktığını da bize gösteriyordu.
***
Şimdi etrafa bir puzzle parçası gibi saçılan bu gelişmeleri şöyle bir toparlayalım…
AKP,MHP’nin kendisini %50+1 sistemi ile kilitleyerek kendisine mahkum ettiğinin farkında ama bu sistem ile MHP’siz de tabiri yerindeyse “Adım atamıyor” Ve artık AKP ciddi ciddi MHP’den “KURTULMAK” istiyor.
İşte Erdoğan’ın son dönemlerde geliştirdiği “Reform” söyleminin ve “Sistemde bir değişiklik yapılacaksa da biz yaparız” söylemlerinin altında MHP’den kurtularak kendi iktidarını devam ettirmenin bir formülünü araması yatmakta.
AKP MHP olmadan ancak 2 şekilde iktidarını sürdürebilir.
Bunlardan ilki MHP yerine ve en az MHP kadar oya sahip 2. Bir “İTTİFAK ORTAĞI” bularak…
İkincisi ise sistemde reform yapıp Erdoğan’ın “PARTİSİZ” Cumhurbaşkanı olacağı şekli ile yeniden parlamenter rejime dönerek.
Ama burada çok kritik bir nokta var; AKP BU İKİ SEÇENEĞİN HANGİSİNİ TERCİH EDERSE ETSİN KAYBETTİĞİ KÜRT OYLARINI GERİ KAZANMAYA MECBUR.
Ve yanında MHP olduğu müddetçe bu Kürt oyların AKP’ye gelme şansı yok.
İşte tam da burada Savcı Sayan’ın “Yeni Kürt Partisi kurulacak” açıklamaları ile Arınç’ın “Demirtaş’ın tutukluluğu haline” getirdiği eleştiri anlam kazanıyor…
Zira yine bu satırların yazarı bundan 2 sene önce Demirtaş’ın hapisten çıkarak, arasına PKK ile net çizgi koyan,7 Haziran seçimlerinde HDP’nin çizdiği ve toplumda karşılık bulan “TÜRKİYE PARTİSİ” şeklinde özetlenen bir siyaseti benimseyecek,HDP’nin içerisinde bulunan “GÜVERCİN KANAT” olarak adlandırılan ve Kandil’e “İrademiz” demeyen önemli kadrolar,Kürt aydınlar ve sosyalist bir taban ile yeni bir parti kuracağını kaleme almıştı.
Süreç bizi şimdi tam da bu noktaya doğru götürüyor…
***
AKP,başında Demirtaş’ın olduğu yeni bir Kürt partisi ile ittifak yaparak hem yeniden “Açılım ve Barış” sürecini gündeme getirmek ve halka “Yeni dönemde,yeni bir vaadde bulunabilme” şansını yakalamak,hem MHP prangasından kurtulmak hem de Kürt oylarını geri kazanmak isteyecektir.
Bakınız bu “AKP’nin hesabı” diyorum bu partinin kesinlikle kurulacağını ön görsem de yeni kurulacak Demirtaş liderliğindeki parti bunu kesinlikle kabul eder demiyorum.,
Ama AKP bu seçeneği “ZORLAYACAK” …Bunu zorlayan AKP başarılı olursa ne ala… Başarısız olursa “Ben denedim,teklif ettim bakın onlar kabul etmiyor,sizi “Ben Kürt partisiyim” diyenler değil biz düşünüyoruz” diyerek Kürt oylarını geri kazanmanın yolunu arayacaktır.
AKP, böylesi bir yeni Kürt partisi desteğini saplarsa %50+1 sisteminden vazgeçmez… Ama bu desteği tam olarak sağlayamazsa MHP prangasından kurtulmasının tek yolu eski sisteme dönüş olacaktır.
Zira ittifaklar sistemini de kaldıracak eski sistemde AKP konsolide ettiği %30-34 bandındaki oyu ile karşısındaki parçalı muhalefet bloğu nedeni ile tıpki 2002,2007 seçimleri gibi aldığı oyun çok daha fazla bir yüzdesi ile TBMM’deki sandalyelerin çoğunluğunu kazanıp en az 10 sene iktidarını sürdürecektir.
Ancak bunun olabilmesi için de (Özellikle Kürt seçmeni yeniden kazanamazsa) “Dar bölgeli” yahut “Daraltılmış” bölgeli seçim sistemi getirilecektir zira AKP parlamenter sisteme dönülse de bu değişikliği yapılmazsa ciddi manada zorluk yaşayacaktır.
Burada AKP’nin vereceği taviz Erdoğan’ın adeta “Padişahı” andıran yetkilerinin “Tırpanlanması” ve “Partili Cumhurbaşkanı” olmasının mümkün olmaması olacaktır.
***
Peki MHP?
MHP ise AKP içerisinde uzun zamandır var olan kendisine karşı rahatsızlığın artık önlenemez boyuta geldiğinin farkında…
Daha da ötesinde MHP, AKP ile ortaklığının fiili olarak bittiğinin de farkında…
İşte bu aşamada Bahçeli “Masayı deviren adam” olmak istemiyor o nedenle de AKP’yi zora sokacak hamleler yaparak masayı Erdoğan’a yıktırmak istiyor.
Çakıcı’nın mektubu tam da bu stratejiye yönelik bir adım… Tıpkı AKP’ye büyük darbe vuran “Askıda ekmek” kampanyası gibi…
Bahçeli ve MHP,AKP’nin “Sabrını test etme” aşamasını geçti AKP’yi bilinçli biçimde “İktidarı bozup,erken seçime giden ve ülkedeki sistemi bozan parti” konumuna düşürmeye çalışıyor, bir yandan da varlığı ile AKP’yi her taraftan kilitliyor.
Bahçeli kurduğu ve bugüne dek sabırla işlediği stratejisi ile AKP’yi kendisine mahkum hale getirdi, ülkücü kanat eli ile İYİ PARTİ içerisinde önemli bir gruba hala “Nüfuz edebiliyor”, HDP’nin AKP’ye yaklaşmasını bloke ediyor ve mucidi olduğu İTTİFAKLAR SİSTEMİ İle aslında AKP'nin sonunu hazırlarken partisini ise tarihinin en güçlü ve etkin konumuna getiriyor.
Şimdi son bir aşama kaldı…
Ya Bahçeli AKP açısından son derece kabul edilemez bir hareket yapacak ve AKP ipleri koparıp masayı devirecek, ya AKP MHP prangasından kurtulmanın bir yolunu formüle edip MHP ‘den kurtulacak,ya da Bahçeli o alışkın olduğumuz sürpriz çıkışlarından birisini yaparak “Haydi buyurun erken seçime” diyecek…
Ama her halükarda ülkenin seçim için 2023’ü beklemesi de, AKP’nin bu seçimden istediğini alması da çok mümkün gözükmüyor.