`Atatürk`ü Sevmek!`
Henüz Lise birinci sınıfa gidiyorum!...
Edebiyat dersindeedebi sanatlardan`Mersiye` konusunu işliyoruz...
Ders konusu; Kanuni Sultan Süleyman`a yazılan bir mersiye şiirinin analizi.
Edebiyat öğretmenimiz sürekli yılın öğretmeni seçilen bir eğitimci.
Kendisini `KEMALİST` olarak tanımlıyor...
12 Eylül biteli yaklaşık 7-8 yıl olmuş ama biz daha çocuk sayılacak yaşlardaki insanlar halen 12 eylülün gölgesinde bir eğitim alıyoruz...
O dönem Lise ve orta okullarda TBMM`de dahi olmayan siyaset guruplar vardı.
`Solcu öğretmenler, sağcı öğretmenler. Solcu öğrenciler, sağcı öğrenciler` gibi
Solcular her şeye rağmen solcuları, sağcılar sağcıları korurdular...
İşte bu ideolojik kavramlar labirentinde bir gençlik yetişiyor ve bu gençlikten herkes çok şeyler bekliyordu...
Bizim lisede bu kavgalar pek görülmese de biz gizliden gizliye siyasetin ağırlığını hissederdik ve o ideolojilerin mahkumu olurduk...
Öğrenciler okul dışında bu ideolojileri tetikleyen derneklere gider ve orada başka türlü eğitim alırlardı...
Üzülerek söyleleyim ki, Atatürk`ü tekeline `KEMALİSTLİK` olarak alan sol kesim yüzünden sağ denen kesimde anti Atatürk kavgası hep kendini göstermiştir.
Oysa bu `Sol` da `Sağ`da bize yabancı kavramlardı.
Ve biz `Sol ve sağ`ı sadece işarek sıfatı olarak dilimize yerleştirmiştik.
Nasıl olduda ruhumuz dejenere edip bizi birbirimize düşman ettiler?
İşte böyle zor dönemlerde edebiyat dersimizde bir tartışma çıktı ve bir arkadasımızın sorduğu soru yüzünden hocamız bizi `ATATÜRK DÜŞMANI` diyerek dersten attı.
Öğretmenin bir genelleme üzerine beni dersten atmasına üzülmüştüm, kırılmıştım ve en önemlisi öğretmen çocuğu olarak durumu babama nasıl izah edecektim?!
Bu Atatürk düşmanlarını ve onu tekeline alanları gördükçe çocukça aklımla ne yapacağımı şaşırmıştım.
Dersten kovulup okul koridorlarında bunları düşünürken birden panoda bir yarışma ilanı dikkatimi çekti` Atatürk`e Şiir yazma yarışması`
Birşey yazmalıydım ama öyle `Atam sen kalk ben yatam!` cisinden olmamalıydı.
Akşam babama okuldaki durumu anlatım ve dedim ki,` Baba biz Atatürk`ü nasıl anlamalıyız, sevmelimiyiz veya sevmemelemiyiz? Kimisi sarhoş diyor? Kimisi ilahlaştırıyor?`
Bana aynen şu cümleleri kurdu,` Oğlum! Tarih çağlarına ve sonuçlarına göre değerlendirilir. Bu yüzden çağda bellidir sonuçta. Sonuç; açık açık Türkiye Cumhuriyetidir. Atilla`yı, Alparslan`ı, Fatih`i nasıl seviyorsan Atatürk`üde onların son temsilcisi olarak öyle seveceksin. Sen etrafa bakma faziletli ol, erdemli ol, birlik ve bereberliği savun , bayrağı o doruğa çıkarana dua et.`
İşte babamın bu sözler üzerine o gece şu şiiri yazdım ve yarışmaya katıldım;
``O fazilet,
O erdemlik,
O gençlik.
O var olmak,
O birlik ve beraberlik.
O devraldı;
Atilla`dan, Alparslan`dan, Fatih`ten
Miras gelen damardaki cevheri!
O baktı,
O gördü,
O aldı yürüdü,
O diktiği bayrağı taa doruğa``
Yarışmanın sonu ne mi oldu?
Bu şiir birinci oldu.
Bunları niye mi anlattım?
`Belki beni anlayan birileri vardır `diye.
Kalın sağlıcakla!
Selçuk Düzgün