Unkapanı, Osmanlı İstanbul’unun buğday gümrüğü olan ve bu sebeple de un fabrikaları ve fırınları ile öne çıkan semti...
Bu semt, Cumhuriyet dönemi ile başlayan yeni imar yolları açılması projelerinde eski işlevlerini kaybedince oradaki un fabrikaları yıkılır…
Un fabrikaları ortadan kalkınca ortaya bir fare türü çıkar.
Bu fare türüne ahali daha önce rastlamamıştır.
Bir kedi büyüklüğünde olan farelerden binlercesi şehre yayılır.
Semt sakinleri tedirgindir…
Meydanlarda cirit atan fareler bir süre sonra önüne kim gelirse, hangi nesne çıkarsa saldırmaya başlarlar.
Fakat fareler sadece saldırıp ısırıp kaçıyorlarmış.
Yetkililer ne önlem alırlarsa alsınlar fareler bir türlü etkilenmiyorlardı.
Farelerin önüne zehir koymuşlar zehir fareyi etkilememiş.
Dış ülkelerden bilim adamları bu durumu incelemeye başlamışlar.
Bu durum haftalarca sürmüş fakat kimse bu farelerin nasıl öldürülmesi gerektiği konusunda bir yol bulamamış.
Hal böyleyken birden fareler kendi kendilerine ölmeye başlamışlar.
Sonradan anlaşılmış ki bunun sebebi farelerdeki bağışıklık sistemi.
Yani fare doğduğundan ölene kadar hayatı boyunca tahıl ambarında ve unla beslenmiş.
Un fabrikaları yıkılınca onların evleri de yıkıldığı için serbest kalınca karınlarını doyurmak için un aramaya devam etmişler.
Undan başka bir şey yiyemedikleri için, un bulamayınca da dolayısı ile kendi kendine ölmeye başlamışlar.
Bu tarihi olayı niye mi anlattım!?
Şu sebepten;
Atatürk’e düşmanlığı kazanç kapısı olarak görenler ve “Atatürkçülüğü” kazan kapısı yapanların aralarındaki haysiyetsizlik savaşlarına değinmek için.
İsimlerini zikretmeme gerek yok.
İster unvanının önünde PROF yazsın ister yazmasın, bu tiplerin beyinlerine giden oksijen eksikliğinden dolayı sorunları yok, sorunları ceplerine ve kanlarına karışan maddeler yüzünden.
Ve bu maddelerden beslendikleri için kalemleri, kelamları haysiyetsizliğe bağışıklık kazanmış.
Haysiyetlerini ne kadar düşürürlerse okadar pirim yapıyorlar.
Bu yüzden biri ATATÜRK’e dil uzatıyor, diğeri tanrıma dil uzatamazsın durumuna getiriyor olayı.
Biri Atatürk’ü övüyor, öteki sanki tanrısına küfür edilmiş gibi salyalar akıtıyor.
Aslında ikisi kardeş!..
Atatürk üzerinden kavga yapmasalar yaşam alanları yok.
Bunların unu ATATÜRK!
Bunları ciddiye almayalım ne derlerse desinler görmemezlikten gelelim, göreceksiniz ki bir süre sonra başka yok olacaklar.
Gelin bu tiplere engel koyalım, hiç kimse yazdıkların tepki vermesin…
Göreceksiniz ki fabrikaları başlarına yıkılmış fareler gibi herkese saldıracaklar.
Bırakın fabrikalarından dışarı çıksınlar.
Sorun kendiliğinden çözülecektir.