Bilindiği üzere Atatürk’ün vefat raporu ile alakalı çok çelişkiler meydana çıkmıştır.
Şimdi ben de asrın dâhisi büyük devlet adamının nasıl bir anda çöküşe hazırlandığını ve etrafında yumak yumak olan hainlerin onu nasıl kıstırdığını bir nebze olsun raporlar ile belirtmek istiyorum
Gazi Paşa’nın vefatının hemen ardından hazırlanan “bilinen” üç rapordan birisi olan “Fenni Rapor” –Tıbbi Rapor- Müdavi ve Müşavir hekimler tarafından yazılarak, ertesi gün basında yayınlanmıştır.
Bu konuda bilgi veren Dr. Asım Arar şunları söylemekte;
'Yukarıdaki kattaki bir salonda Sayın Bayar ile Şükrü Kaya millete hitaben yayınlanacak beyannameyi hazırlarken, biz hekimler de ölüm sebebini bildiren fenni raporu hazırlamakla meşguldük. Müdavi tabiplerle görüşerek bir rapor müsveddesi hazırladım ve bütün hekimler imzaladık. Ertesi gün basında yayınlanan bu beyanname ile rapor aynen şöyledir.'
1-ATATÜRK’ÜN VEFAT RAPORU(Tam Metni)
12: ikinci Teşrin 1938
Reisicumhur Atatürk’ün bu sabah elim vefatlarıyla neticelenen mümin hastalıklarının ilk arızaları Kânunusani 1937 sonunda Yalova’da müşahede edilmiştir. O zaman kendileri bilhassa etrafı süfliye de fazla olmak üzere bütün vücutlarında kaşınmadan, hafif ve mükerrer burun kanamalarından ve biraz yorgunluk hissettiklerinden şikâyet etmektedirler.
Yalova’da Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Dr. Nihat Reşat Belger tarafından yapılan muayenede gayr-i tabi olarak görülen başlıca araz kazıb dililari; üç parmak tecavüz eden bir kebet dehamesinden ibaret idi.
Bu dehama umumi yani nahiyeyi sersufiyeden hypochondre nahiyesinin sağ ve son hududuna kadar hissedilmekte ve kebet biraz sert olmakla beraber, sathı emles ve kenarı keskin idi. Fakat cidari batında kollateral deveran şebekesinden eser müşahede edilmediği gibi, münhat nahiyelerde matite bulunmamış idi.
Tahal kabili ces fakat fazla büyük değil idi.
Etrafı sufliyede kaşınmadan mütevellit küçük ve sathi cilt leziyonlarından maada bir gayri tabiliğe tesadüf edilmediği dikkatle aranılan ödem malleolarie yok idi.
Sıkletleri 75 kg geliyordu. Hulasa, bu tarihte Reisicumhurda gıdahıfzıssıhha meselesi ile alakadar olması çok muhtemel görülen bir kebet dehamesinden başka bir şey görülmemiş idi.
Bilahare, Reisicumhur Yalova tarihi ile ve otomobil ile Bursa’dan İstanbul’a dönerken soğuk alarak Dolmabahçe Sarayında on beş gün kadar süren bir rie-ihtikanı geçirmişler idi.
Oldukça yüksek bir hararetle seyr eden Bucongestion kendilerini çok yormuş ve İstanbul’dan, Ankara’ya avdetleri zamanında bariz bir takatsizlik zayıflama husule getirmiş idi.
Ankara da 28 Şubat’ta, Dr. Asım Arar, Dr. Hüsamettin Koral, Prof. Dr. Akil Muhtar Özden ve Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Dr. Ziya Naki arasında yapılan Tıbbi istişarede büyük ve biraz sert kebet büyükçe bir Tahal bulunmuş ve o zaman da ne asit ne de bacaklarda ödem görünmüştür.
Bir müddetten beri arasıra zuhur eden küçük burun nezifleride kaydedilerek lazım gelen tedavi ve rejim tespit olunmuştur. Biraz sonra Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Prof. Dr. Frank ile bir istişare yapılmış ve evvel ki teşhis kabul edilerek, aynı tedaviye devam edilmiştir.
Mart iptidalarında Paris’ten celbedilen Prof. Dr. N. Fissinger ile Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp arasında Ankara’da bir tıbbı istişare daha yapılarak büyük bir kebet ve büyükçe bir Tahal bir kere daha müşahede edilmiş ve aynı teşhis konularak hastalığın bir “HEPATİTE SCLEROCONGESTİVE ETHYLİGUE” olduğu tespit edilmiştir.
Tatbik edilen müdavat sayesinde hastalık bir derece salah bulmuş gibi görünmüş ise de Hakikati halde marazın seyrinde ciddi hiçbir tevakkuf husule gelmemiş ve inkişafı devam etmiştir. Ankara’dan İstanbul’a avdetlerinden hastalığın yeni bir safhaya girdiği ve etrafı süfliyede ödemler, batında ascide tahassul ettiği Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Dr. Nihat Reşat Belger tarafından müşahede edilerek ASCİTOGENE BİR CİRRHOSE teessüs ettiği anlaşılmıştır.
İkinci defa olarak Paris’ten gelen Prof. N. Fissinger ile Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Dr. Nihat Reşat Belger arasında yapılan istişarede aside ve ödemlere karşı tayin edilen tedavi ve rejimin devamına karar verilmiştir.
13 Temmuz 1938’de hastalık birden bire zuhur eden ve 39.1 dereceye çıkan bir hararet ile hummavi yeni bir safhaya girmiş ve otorite itibaren, maraz bazen çok hafif, bazen yüksek hararetle müterafik olarak seyre başlamış ve hastalığa pek ciddi ve subaigue bir manzara vermiştir.
Bunun üzerine Paris’ten iki defa daha Prof. N. Fissenger getirildiği gibi, Berlinden Prof. Dr. Von Bergmann, Viyana’dan Prof. H. Epinger celbedilerek gerek bu iki ecnebi mütehassıslar ile ve gerekse bunların muvasalatlarından evvel Prof. Dr. Akil Muhtar Özden, Prof. Dr. Süreyya Hidayet, Dr. Asım Arar, Dr. Abravaya Marmaralı, Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Dr. M. Kamil Berk, Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Dr. Nihat Reşat Belger, Prof. Dr. Hayrullah Diker ile mükerrer istişareler yapılmış ve teşhisi maraz ile tedavi bakımından husule gelen bir ittifakı tam ile icabatı fenniye tatbik olunmuştur.
Yapılan çok itinalı mudavata her türlü sayı ve gayrete rağmen hastalık asla tevakkuf etmeksizin seyrine devam ederek tevlit ettiği kaşeksi yavaş yavaş artırmış ve son iki ay zarfında üç defa zuhur eden ve büyük kebet ademi kifayesine matuf olan vahim arazı asabiye ile hastalık son derece istidat etmiş ve inzar çok muzlim bir hale gelmiştir.
Bu asabi teşevvüşlerden birisi 16 Teşrinievvele tesadüf eden Pazar günü zuhur edip, 20 Teşrinievvel 1938 Perşembe sabahına kadar devam ederek açılma ile nihayet bulan bir koma olmuştur.
En nihayet 8 Teşrinisani 1938 Salı günü bir kere daha zuhur eden ve bütün takayyüt ve ihtimamlara rağmen, terakkisine mani olunamayan ve büyük bir süratle inkişaf eden ikinci bir büyük koma içinde 10 İkinci Teşrin 1938 Perşembe sabahı (10 Kasım 1938), saat dokuzu beş geçe muazzez ve büyük hasta terk-i hayat etmiştir.
10 İKİNCİ TEŞRİN 1938
İMZALAR;
Prof.Dr. Nihat Reşat Belger
Prof.Dr. Mim Kemal Öke
Prof.Dr.Neşet Ömer İrdelp
Prof: Dr.SüreyyaSertel
Dr. M. Kamil Berk
Dr. Abrevaya Marmaralı
Prof.Dr. Hayrullah Diker
Prof.Dr. Akil Muhtar Özden
Dr. Asım Arar .
2-RAPORU ÖZETLEYECEK OLURSAK
Hastalığının ilk teşhisinin 1937 sonunda Yalova’da konulduğu ve bu teşhisi koyanların Yalova’da Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Prof. Dr. Nihat Reşat Belger olduğu belirtilmiştir.
Hastalığının genel çerçevesi çizilmiştir.
Yalova dönüşü zatürree geçirdiği belirtilmiştir.
Ankara’da 28 Şubatta Dr. Asım Arar, Dr. Hüsamettin Koral, Prof. Dr. Akil Muhtar Özden, Prof Dr. Neşet Ömer İrdelp, Dr. Ziya Naki arasında yapılan tıbbi istişare…
Mart iptidalarında Paris’ten celbedilen Prof. Dr. N. Fiessinger ile Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp arasında Ankara’da bir tıbbi istişare daha yapılarak… hastalığın bir “hepatite selerocongestive ethyligue olduğu tespit edilmiştir” denilmiştir.
13 Temmuz 1938 de hastalık birden bire zuhur eden ve 39.1 dereceye çıkan bir hararet ile hum mavi yeni bir safhaya girmiş ve o tarihten itibaren, maraz bazen çok hafif, bazen yüksek hararetle müterafik olarak seyre başlamış ve hastalığa pek ciddi ve subaigue bir manzara vermiştir.”
3 Ağustos 1938 Konsültasyon raporunun doktorları ve sonuçları
Komalara giriş tarihi ve büyük hastanın terki hayatı verilmektedir.
İmzalar içerisinde, Atatürk’ün tedavisinde sadece hükümete bilgi vermekten sorumlu olan Dr. İ. Asım Arar’ın imzasına eklenerek rapor tamamlanmıştır.
Atatürk’ün Yalova’ya gidişi hastalığıyla değil, bir tesadüfle ilgili, kaza yüzünden yolun kapalı olmasıyla ilgili, kaldı ki Atatürk’ün hastalığı için Yalova’ya gittiği üstüne hiçbir kanıt yok.
Asım Us anılarında ‘…Sonra Atatürk tesadüfiolarak Yalova’ya gitmişti!’ diyor.
Mazhar Leventoğlu/Atatürk Yürür – Otururken, Ajans Türk tarih Yayınları Serisi:3,1971 sf,19
'20 Ocak 1938’de…
Özeltren, 14.55’te Ankara Garından hareket ediyordu.
Trende , İnönü, Kaya,Aras,Tahsin Uzer, Bozok, Ahmet Ediz, Z.N.Yaltırım, İ.M.Mayakon, İ.H.Kavalalı da vardı. Yol kapalıydı. Gece İnönü İstasyonunda geçirildi. 61 sayılı marşandiz treni 20 Ocak günü , İnönü ile Bozöyük arasında giderken vagonlardan birinin dingili kırılmış ve iki vagon yoldan çıkmıştır. Bu yüzden demir yolunun önemli bir kesimi bozulmuştu.
Özel tren, saat 15.00’te hattın açılmasıyla kalktı.
22 Ocak’ta 02.30’da Derinceye varıldı. Akay vapuru saat 03.30’da Yalova’ya doğru yola çıkıyordu. Termal Oteli’nin açılışı, gelişine denk düşüyordu.
Yalova’da 1937 yılı Ekim ayında inşasınabaşlanan TermalOtel 1938başında bitmişti. Otel termal adını almış olan bu müessese 1938 yılı Ocak ayının 22nci günü açılmıştır…
21 Ocak sabahı, 09.30 ‘da vardığıtermal Otel’de hemen dinlenmeye çekildi.
23 Ocak’ta öğleye doğru kendisi için yaptırılan özel banyo dairesindeydi.
Doktor Nihat Reşat Belger’i çağırttı.
Dr. Belger, 1936 Ekiminden beri 'Yalovakaplıcaları Müdürlüğünü ve Uzman hekimliğini yapmaktaydı'
Mazhar Leventoğlu/Atatürk Yürür – Otururken, Ajans Türk tarih Yayınları Serisi:3,1971 sf,90-91
Bu raporla (ilk bakışta) dikkat çeken bir şey yoktur.
Ama yıllar geçip ortaya çıkan bilgi ve belgeler arttıkça bu raporun hazırlanıp sunulmasının ortaya çıkartacağı tartışmalar, tam olarak zamanında düşünülmüş müdür bilinmez ama tam bir çelişkiler yumağı olduğu kesindir.
Bu tartışmaların ana merkezini oluşturan, teşhis tedavi ve kullanılan ilaçlar olarak sıraladığımızda bu rapor, Atatürk’ün birçok konusunda olduğu gibi vefatının arkasında da karanlıkta bırakılmış olan birçok konuyu tam yansıtmadığı, şüpheler içerdiği açık ve alenen maalesef ortaya koymaktadır. Atatürk’ün “Fenni Raporu” gerçekleri tam olarak yansıtmamaktadır.
Kaynak: Ogün DELİ
Yazının ikinci kısmı 17.01.2020'de yayınlanacaktır...