Geçtiğimiz günlerde Esad Rejiminin sözde Halk Meclisi’nin yayınladığı hadsiz bildiri de Hatay mesajı gündem olmuştu. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç tepki göstermiş, Savunma Bakanı Hulusi Akar, Esad’a gözdağı vermek için Hatay’a kadar gelmişti.
Hatay’da ikamet ettiğimden dolayı girdiğim her dost meclisinde de bu konu konuşuluyor. Kimisi hamaset yapıyor kimisi mülteciler üzerinden bu hadsiz bildiriyi konuşuyor.
Bu bildiriyi ben hiç dikkate almadım. Çünkü dikta rejimler, ne zaman toplumu bir araya getirmek istese karşıda bir düşman yaratma politikası izler. Kaldı ki Hafız Esad, 1971 yılında darbeyle iktidara geldikten ölümüne kadar en az yılda bir defa Hatay konusunu gündeme getirirdi. 2000 Yılında Esad babasının yerini aldıktan sonra bu konular gündeme gelmiyordu ancak 2011 yılında başlayan iç savaş sonrası ya Hatay’ı içine alan Suriye Haritası ya da açıklamalarla Hatay üzerinden Türkiye’yi tehdit etme cüretinde bulunuyordu.
Burada ki asıl sorun tarihi geçmişte değil. Göz ardı ettiğimiz ülkemizde yaşayan Hulusi Akar’ın da sayısını verdiği 9 Milyon Suriyeli. Ülkemizde oluşturdukları demografik ve ekonomik tehdit, Esad’ın sözde meclisinin bildirisinden daha büyüktür.
Çünkü, Topraklarını işgal eden PKK’ya ses çıkaramayan üstüne üstlük Afrin’de ki Türk varlığını bilen Esad’ın, Türkiye’yi tehdit etmesi yok hükmündedir. Zaten Esad Rejimi ’de bu bildirideki emellerinin gerçekleşmeyeceğinin farkında. O yüzden Bakan’ın meydan okumasına, bakan sözcüsünün ciddiye alıp açıklamalarda bulunmasına gerek yoktur.
Hatay’ın herhangi bir mahallesinin muhtarı bir tweet atsa Esad Rejimine tokat gibi gelecektir. Geçelim…
Asıl tehdide değinecek olursak, Hatay nüfusunun %35’ine yaklaşan Suriyeli Mültecilerin hemen hemen çoğunda “Hatay bir gün bizim olacak” düşüncesi hakim
Yine Hatay’da gözlemlediğim durumlardan biri de mültecilerin asgari ücretin altında çalışmayı kabul ederek, Türk işçisinin işsiz kalmasının önünü açıyor
Bu durumda Türkiye genelindeki işsizliği artırıyor. İşsizliğin üstüne mültecilere harcadığımız 90.8 Milyar Doları sayarsak, maalesef Suriyeli sığınmacılar Türkiye’de kaldığı sürece ekonomik istikrar mümkün görünmüyor.
Bunlar Suriyeli mültecilerin yarattığı sadece ekonomik sorunlar.
Türk kimliğini yitirmeye başlayan sınır kentlerimizi düşünürsek sorunun ne kadar büyük olduğu ortaya çıkacaktır.
Ekonomik ve sosyal sorunların daha vahim durumlara gelmeden, mülteciler konusunda iktidar derhal politikasını gözden geçirmelidir. Devamlı ve sistematik bir şekilde Suriyeli, Afgan ve Orta Doğunun çeşitli yerlerinden Türkiye’ye gelenlerin sayısı 10 milyonun üzerinde.
Korkarım, bugünün mültecileri, önce vatandaşlık alıp daha sonra “eşit vatandaşlık” söylemiyle ülkenin bölünmez bütünlüğüne kastedecek.