Üniter yapılarda ekonomi, milletin imkânlarını milletin özlemleriyle örtüştürmenin matematiğidir. Kullandığı argümanlar reel, ortaya koyduğu sonuç kaçınılmazdır. Matematik dışı enstrümanlarla formüle edilebilecek bir ekonomik dünya yoktur. Beşeri ilimlerden biliyoruz ki gündüzü çalınmış insanların gecesine rüya ilave etmek; siyaset sirkinin “cambaza bak” müsameresidir.
Ekonominin dili rakamlar, muhatabı eşya ve oluşlardır ve son tahlilde her ekonomik faaliyet bir dış dünya algısının dışavurumu ve bir mantığın kendisini, rakamların dünyasında ifade edişidir.
Ekonomik hakikatler, sonuçları ertelenemez beşer faaliyetleridir ve derindeki iktisadi zihniyeti ifşa eder. Yine beşeri bilimlerden biliyoruz ki hamasetin iğdiş ettiği arabesk bir zihniyetle ekonominin matematiğini inşa etme imkânı yoktur.
Bütün bu ön bilgiler ışığında söylemem gerekiyor ki; Türkiye’miz on küsur yıldır rakamların, siyaset kurumunun arabesk diliyle yer değiştirdiği çarpık bir ekonomik denklemin sahasında perişan vaziyettedir. Zihniyetin rantçı, zihniyetin benimci, zihniyetin ‘ben yaptımcı’ olduğu iktisadi düzlemlerde iktisaden başarı hikâyesi üretmek bir SİYASET ARABESKİNİ işaret eder. Ne kullandığı dil aklın dilidir ne ulaştığı sonuç matematiğin sonucudur; cepçidir, istifçidir, yancıdır, iktisadi bir riyadır…
“1 Dolar eşittir 1 Türk Lirası” hamasetiyle dalınan iktisadi sığlık siyaseten pazarlanan arabesk umutları kıyıya sürüklemiş; 500 küsur milyar Dolar’lık dış borcu iş yerinde, fabrikada, sokakta, mutfakta, tarlada, bankada suratımıza vurmuştur.
Yasaya rağmen siyasi rant elde edebilir ama matematiğe rağmen ekonomik sonuç elde edemezsiniz. Her ay ortalama 4 milyar Dolar cari açığı olan bir ekonomide duble yol kandırmacasıyla perdelenebilecek bir ekonomik yalan yoktur. Hamaset sirkinde rakam cambazlığı yapanlar unutmasınlar ki alkışlayanların çokluğu kurulu sistemin niyet defosunu haklı çıkarmaz.
Bugün devletin verdiği krediyle yandaş tacirlere yaptırılan her köprü, her yol, her havaalanı; milletin borçlandırılmasıdır, yandaş tacirlere rehin bırakılmış geleceğimizdir. Mutfakta başlayan yangını dış mihraklara ve papaza ihale etmenin siyaseten karşılığı “beceremedik” hükmünün Sanskritçesidir.
Görünen odur ki çocuklarımızın geleceği; geçmediğimiz köprülerin, uçmadığımız havaalanlarının borçlarına ipoteklidir. Bunun Türkçesi yarınki hayatımızın bugün ödenmesi zorunlu taksitlere rehin edilmiş olmasıdır. Borcu, borçla taksitlendirmek; çocuklarımızın geleceğini şimdiden taksit taksit kullanmak demektir. Cebinde, son taksitini on sene sonra ödeyeceği kredi kartıyla hayatını kotaran insanların ülkesi olmak, son on yılın ayıbıdır.