Kıbrıs’ta uzun süredir 'Ankara yakamızdan elini çek, ne seni, ne paranı, ne memurunu' diyenlerle, 'Bize para gönder yoksa bunlar gelecek' diyenlerin getirimci (rantiye) kavgası var…
'Bize para gönder yoksa bunlar gelecek' diyenlerin yiyiciliği kandırana kadardır, ondan sonrasında ülkelerine ihanet pek gözükmez.
Ama 'Ankara yakamızdan elini çek, ne seni, ne paranı, ne memurunu' midelerinin genişliği, ruhlarının satkınlığına tarif yoktur.
Bunlar hem Ankara’dan yiyorlar, hem AB fonlarından, hem Rum tarafından.
Yani bir eylem giderken altlarındaki arabayı Türkiye’nin verdiği paralardan almışlarsa, üstlerindeki kıyafetler Rum tarafından, cep telefonları, takıları ve ceplerindeki paralar ise AB fonlarındandır.
Bunların mamasını kesse her üç taraf ortaya nasıl bir çıplaklık çıkar bilmem.
Hayvan türleri arasında böyle tipler var mı onu da bilemem ama insan türlerinde var işte.
Geçen gün Kıbrıs’ın önemli yazarlarından Sebahattin İsmail bazı tespitler yapıp rakamlar vererek bir yazı kaleme almıştı, o yazıyı referans kılarak bende durumu aktarayım:
Bakınız!
'Ankara yakamızdan elini çek, ne seni, ne paranı, ne memurunu' diyenler her ayın son tıpış tıpış gidip Türkiye’den gönderilen destekle maaşlarını alan tipler. Üstelik 12 Ay maaş ek 13 maaş hediyeli. Üstelik asgari ücret Türkiye’den çok fazla.
Bakınız!
- Bunların arasında her ay 5000-10000 TL arasındaki emekli maaşlarını alanlar var. Emeklilik ikramiyeleri 200-400 bin TL tutarında. Bu rakamlar karşısında Türkiye’deki emeklilerin durumunu ve ikramiyeleri versem orana şaşırırsınız.
Üstelik; Ankara’nın gönderdiği o paralarla yoksulluk maaşı alan yaşlıları, fakirler, yardıma muhtaç insanlar hayatlarını idame etmektedirler.
Üstelik; Ankara’nın gönderdiği o paralarla elektrik, su, kamu hizmetleri yürümektedir.
Üstelik; Ankara’nın verdiği destekler ile dada 20’ye yakın üniversite ayakta durmaktadır. Bu üniversitelerin istihdam ettiği insanları, eğitim alan öğrencileri bir düşünün.
Kısacası; Ankara gönderdiği o paralar ile elektriğinden suyuna, okulundan hastanesine, çiftçisinden, memuruna her kesimde ve her alanda vardır.
Üstelik Ankara Rum ve Yunan mezalimine karşı orada tüm dünyaya verdiği mesajla güvendir.
'Bu söylemleri bırakın' deyip olaya hümanist yaklaşan tipler varsa lütfen 15 Temmuz gecesi Rum, Yunan ve İngilizlerin nasıl harekete geçtiklerini bir incelesiler.
Lafı fazla uzatmayayım!
Ortada bir gerçek var o güzelim ada da yıllardır Ankara’nın sırtından geçinen ve geçindiği halde Ankara’ya kin kusan bu kesimin ihanete varan boyutlarına artık bir son vermelidir.
Demelidir ki, 'madem yardımlarımı istemiyorsunuz şimdilik geçiminizi AB fonlarından ve Rum tarafından kazanın” deyip yol gösterilmeli.
O pankartları açan, o sloganları atanlar çok net ve sabittirler.
Bunlar şahsiyetsiz haramzadelerdir.
Onların haram yemeye yüzleri varsa devletin onlara yedirtmeme gücü olmalıdır.
Ve belki de KKTC Meclisi bu konu için çıkarılmalı, Türkiye Cumhuriyetine ahlaksızca saldırı yapanların kamudan tasfiyesi sağlanmalıdır.
Herkes gitmesi gereken yere net olmalıdır.
Orası artık tarihsel bir miras olarak Türk yurdudur ve öyle kalacaktır.
Orası Ankara’nın dolayısı ile Türk milletinin namusudur.
Ankara ve Türk Milleti bu namusa yaptığı hizmetleri yardım olarak görmez, namus borcu telakki eder.
Türk milleti Anadolu’da aç gezer, susuz gezer, onların 3’de biri asgari ücret, 5’de biri emeklilik ücreti alır ama verdiği vergilerin oraya gitmesinden asla rahatsız olmaz.
Çünkü Türk Milleti Selahi Şevket’ide şehidi sayar, Cengiz Topel’ide ve her ikisinin ruhunu tek bedende taşır.
Üç beş haramzade iki şahadette birleşmiş bu tek bedeni parçalayamadı, parçalayamaz da.