ANADOLU ALEVÎLİĞİ!

Tevfik Fikret TAŞKIN

ANADOLU ALEVÎLİĞİ!

 

Anadolu Alevîliği, Türkiye’de Sünnîlikten sonra en yaygın olan İslâmî itikadî bir mezheptir. Şia anlayışından gelen Anadolu Alevîliğinde, Hz. Muhammed(S.A.S) son peygamber, Hz. Ali ise velidir(imamdır).

 
Alevîlik, dört büyük halife sıralamasından farklı olarak Hakk, Hz. Muhammed, Hz. Ali sıralamasını, Ehl-i Beyt ve On İki İmam sevgisini esas alır.
 
Horasan Melametiliğinden Hoca Ahmed Yesevî’nin kurduğu Yesevîlik tarikatından, Fatimîler döneminde Nasır Hüsrev’in kurduğu Pamir Alevîliğinden, İsmailiyye mezhebinden etkilenmiş, Anadolu’da gelişimini tamamlayıp ortaya çıkmış bir inanç yapısıdır.
 
Alevîliğin içerisinde Kızılbaş, Dazalak, Kalenderiyye, Bedriyye, Bektaşiyye, Camiyye, Şemsiyye, Edhemiyye gibi birçok Batinî tarikat bulunur.
 
Bunların içinden enyaygını olan Anadolu kaynaklı Bektaşilik tarikatı, 13.yüzyılda Babailikten, 14. yüzyılda Hurufilikten yoğun olarak etkilenmiş ve yeniden şekil almıştır.
 
Şeriat, tarikat, hakikat ve marifet olmak üzere dört kapı ve kırk makam düzeniyle kamil insan ilkelerini Hacı Bektaş-i Veli’nin oluşturduğuna inanılır.
 
Her bir kapının on makamı bulunur. Toplam, kırk makamla insan Allah’a ulaşır. Böylece kamil insan olur.
 
Alevîler, ibadetlerini cemevinde yaparlar. Kadir Gecesi’ne bağlı olarak üç gün, Muharrem ayında on iki gün, Muharrem’den sonra da üç gün Hızır orucu tutarlar. Ayrıca, Muharrem orucundan önce üç gün Masum-ı Paklar orucu tutarlar.
 
Anadolu dışında, Rumeli, Balkanlar, Arnavutluk, Batı ve Kuzey İran, Kuzey ırak ve Azerbaycan bölgelerinde Alevî Türk nüfusu bulunmaktadır.
 
Şah İsmail Safevî, Alevî inancının Anadolu’da yayılmasında çok önemli bir rol oynamıştır.
 
Büyük Selçuklu Devleti zamanında Anadolu’ya yerleşmeye başlayan Alevîlik inancı, Anadolu Selçuklu Devleti zamanında da iyice yaygınlaşmıştır.
 
Osmanlı Devleti döneminde de Alevîlik inancı hoşgörüyle karşılanmış ve varlığını sürdürmüştür. Fakat, Osmanlı Devleti’nin duraklama döneminde, vergilerin fazlalığı, tımar sisteminin bozulması ve devlet baskısının artması gibi sebeplerden Alevîler, Celâlî ayaklanmaları başlatmışlardır.Dönemin yöneticileri tarafından bu isyanlar kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bu isyanların arkasında İran’daki Şia yönetimi bulunmuştur.
 
Sivas valisinin emriyle Pir Sultan Abdal’ın asılmasından sonra Sivas, Amasya, Tokat başta olmak üzere Anadolu’nun farklı yerlerinde ayaklanmalar devam etmiştir. Sonraki zamanlarda da Tunceli ve civarında bu ayaklanmalar devam etmiştir. Cumhuriyetin ilan edilmesiyle de son bulmuştur.
 
Tarih boyunca varlığını Anadolu, İran ve Azerbaycan’da  sürdüren Türk Alevîleri, aynı inançları paylaştıkları Sünnî Türklerle iç içe yaşamışlar, kültürel kimliklerini bugüne kadar koruyabilmişlerdir.
 
Anadolu’da yaşayan Türk Alevîleri, siyasî ve ekonomik nedenlerle zaman zaman yönetime baş kaldırsalar bile her zaman akl-ı selim galip gelmiş ve barış içinde yaşamaya devam etmişlerdir.
 
Yaşanan bu isyanların çoğunun arkasında ise İran Şiiliğinin yayılmacı zihniyeti bulunmuştur. Bu zihniyet günümüzde de aynı şekilde çalışmalarını sürdürmektedir. Azerbaycan’da yaşayan soydaşlarımızla bile aramıza girmeye çalışmaktadırlar.
 
Ermenistan’la da işbirliği yapıp ikili oynayarak Azerî Türklerini yalnız bırakmaya uğraşmakta, Türkiye ile de yakınlaşmalarını engellemeye çalışmaktadırlar.
 
Bu olaylar olurken Anadolu Türkleri iyice kaynaşmış, birbirlerinden kız alıp vererek ayrılmaz bir bütün olmuşlardır.
 
Yapılan oyunlara rağmen Sünnî ve Alevî Türkler, barış ve kardeşlik anlayışı içinde yaşamayı başarmışlardır. Bundan sonra da Allah’ın izniyle sonsuza kadar da birlikte, huzur içinde yaşayacaktır. Çünkü, biz aynı soydan gelmekteyiz, kardeşiz. Yeter ki kardeş olduğumuzu yeni nesillere öğretelim, bizi birbirimize düşman etmek isteyenlere fırsat vermeyelim.
 
Türk milleti, ister Anadolu’da ister Azerbaycan’da ister Orta Asya’da ister Balkanlar’da yaşasın; ister Sünnî ister Alevî ister Hristiyan olsun, aynı kardeşlerin çocukları olduğunu, aynı kandan geldiğini unutmasın ve millet olma şuurunu kaybetmesin!
 
İşte o zaman Türk milleti sonsuza kadar varlığını sürdürebilir, düşmana korku salıp dosta güven verebilir.
 
Bu inanç ve duayla Anadolu Alevîliği hakkında kısaca bilgi vermeye çalıştım. Unutmayın, “Elhamdülillah Müslümanım” diyen herkes, aynı zamanda da Alevîdir. Çünkü, Müslüman olup da Hz. Ali’yi sevmemek olmaz, olamaz. O hâlde, hepimiz Ali severiz, yani Alevîyiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.