Dalton kardeşler; birçoğumuzun çocukluğunda yer alan Redkit’in hatta köpeği Rintintin'in sürekli dize getirdiği çizgi film kahramanları değil miydi? Ne kadar kurnaz olurlarsa olsunlar, ne kadar kapalı kapılar ardında planlar yapsalar da yapsınlar oyunu bozan bir Redkit her zaman var olmuştur.
Ah bizim altılı masa ah…
Toplanıp duruyorlar bir masanın etrafında, gülücükler dağıtıyorlar, poz veriyorlar sonra kapıları kapatıp bu ülkeyi nasıl perişan eder, nasıl yıkarız hesapları yapıyorlar. Yapıyorlar değil yaptırıyorlar. Kimler bunların başını çekiyor herkes biliyor ama “Kral çıplak” diyemiyorlar. Neyse nedir bu altılı (6) masa hikâyesi. Ne yapmak istiyorlar? Çözümleri var mı? Kamuoyuna nasıl güven verecekler? Veya kamuoyunu oyalıyorlar mı? Daha ilerisi seçim takvimine kadar sadece toplanıp “altın günü” yapar gibi çay içip pasta mı yiyorlar? Kısacası bu altılı masa ne yapmak istiyor?
Çok basit bir cümle ile bu masa sadece masa olarak kalacaktır. Bu masanın dili yok ama yeri geldi mi oda huzurda şahitlik edecektir. Sadece kamuoyunu oyalamak ve gündemde kalmak için planlanan bir oluşum. Bunların derdi ne seçim ne de ülkeyi yönetmek. Zaten ülkemizi yönetecek cesaretleri de yok kabiliyetleri de. Toplantı masasının bir analizini yaparsak; zoraki bir araya gelen kişiler olduğunu yüz hatlarından görebilirsiniz. Davutoğlu’nun yüzüne bakıyorsun kıpkırmızı, ne işim var burada der gibi bağırıyor.
Babacan’a bakıyorsun kendini gülmeye zorlayan bir surat ifadesi. Akşener’e bakıyorsun; nasıl getirdim sizi dize der gibi emin kendinden. Kılıçdaroğlu’nun zaten siyaset veya iktidar gibi bir kaygısı olmadığından; sabah katlığında bugün nerde kahvaltı yapsam porsiyonunda. Uysal ve Karamollaoğlu sevinçli, adam yerine konmuş edasıyla mutluluk oyunu oynuyorlar. Emir geliyor ve bu emri yerine getiriyorlar o kadar.
Bildiri yayınlıyorlar; 15 Temmuzu yok sayıyorlar, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş sinyalini veriyorlar, seçim güvenliği hakkında görüş yayınlıyorlar. Bir tane ülke ekonomisi ve ya gelecek ile planlarımızda bu diyemiyorlar. Bireysel olarak zaten öyle yetenekleri de yok ama bir umut grup olarak belki bir birlerini tamamlar dersiniz ama oda yok. Kısaca milletimizin duyguları ve umutları ile oynamaya devam ediyorlar. Yazık değil mi size inanıp yolunuzu gözleyen bu insanlara. Ama seçim zamanı bu toplantılar unutulup “dün dündü bugün bugündür” mantığına bürüneceklerdir. Biz zaten millet olarak balık hafızasına sahip olduğumuz için bunları da unutacağız inşallah.
Ülkemizin etrafında dönen dolaplardan bir haber değiller. Dış politikadan bir haber değiller. İç politika dertleri değil. Ne yapmaya çalıştıklarını kendileri bile anlamış değiller. Hükümet Finlandiya, İsveç gibi ülkelerin NATO’ya girmemesi için uğraş verirken onlar ters açıklama yapmaktan geri durmuyorlar. Hükümet süte AK diyor onlar hayır o ak değil KARA’dır diyor. Ne olursa olsun ülke yönetimine talip olan şahıslar dış politikada aynı birliktelikle hareket etmeleri gerekir.
Bizde öyle değil şikâyet etme moda olmuş. İmamoğlu Avrupa ülkesinin birinde Tv konuşmasında Erdoğan yeniden seçilirse beni görevden alır şikâyetinde bulunuyor. Hayırdır İmamoğlu kimi kime şikâyet ediyorsun? Amacın ne? Seçimsiz iktidar olmak mı? başka oyunlar peşine gitmeye gerek yok İmamoğlu gerek yok. Son “Dodurga” ilçesi seçimlerinde yine AK parti kazandı. Bu kadar karalamaya bu kadar yerden yere vurdukları hükümet sildi süpürdü seçimi. Demek ki boşa kürek salladıklarının farkındalar. Bunları ne altılı masa kurtaracak ne de Dış güçler. Yerinizde olsam doğru siyaset ile halka inerim ve dürüst siyaset yaparım. Ama o yürek de onlarda yok.
Bu kadar ekonomik sıkıntıların tavan yaptığı ve krizin üst limit olduğu bir dönemde bile siyaset yapamıyorlar. Anlayın artık bunların dertleri ülke değil? Bunların dertleri dış güçlerin eline ülkemizi düşürmek. Bunlarda ülkeyi yönetecek, dik duruş sergileyecek yürek de yok bilek de. Kısacası bunlar ülkemizin başına gelmiş en ağır fatura.
Nasıl mı?
Siyaset yapamıyorlar ki? Hükümetin daha verimli çalışmasına sebep olsunlar. Siyaset yapamıyorlar ki? Hükümetin ufkunu daha ileri bazda açsınlar. Siyaset yapamıyorlar ki? Hükümetin uyuşmuş bürokrasisini harekete geçirsinler. Kısacası bunların işi değil bu siyaset. Bunlar olduğu sürece Hükümet devam edecektir. Takdir halkımızındır ama görünen köyde kılavuz istemez.
Altılı veya altısız ne fark eder ki? Bunlar sayesinde siyasi parti kurulumları arttı. Her gün parti kuruluyor artık. Parti cenneti ülkesi olduk. Her kurulan partinin altılı masa gibi bir hayali var artık. Bu yüzden bu altılı organizasyonun bile ülkemize zararı had safhaya ulaştı. İnsanlar cesaretlendi bunlar sayesinde.
Kısaca her tarafı şer olan bu altılı masanın ülkemizde başka ufukların habercisi oldu. Bu gidişle seçime kadar birkaç tane daha altılı masa oluşacaktır.
İnsanlarımız o kadar çaresiz bir konumda iken bile bunlara destek vermeye çalışan seçmenlerinin duygu ve umutlarıyla oynayan bu şer odaklı altılı masanın kısa bir süre sonra vazgeçtik demesi olay olmayacaktır. Zaten bir şey olsa da ayrılsak diye de mücadele ediyorlar içten içe. Ülke siyasetinde yerini alan altılı masa darmadağın olacağı gün masa başındaki o psikolojileri düzelmiş vaziyette oh kurtulduk demek için can atıyorlar. Sadece bu değil kendi öz benliklerini de geri gelecektir. Ama şer odaklı dış güçlerin tekelinden şimdilik kurtulma gibi bir dertleri de olduğunu zannetmiyorum.
Bayram arifesinde inşallah ülkemiz güzel duygular içinde bayramını geçirir. Kimsenin umurunda değil altılı veya siyaset artık. Herkes geçim derdine düşmüş bir vaziyette. Allah yar ve yardımcımız olsun. İyi bayramlar.