Tanju Okan - asıl soyadı Okanlı’ydı! - ; Türkçe Sözlü Hafif Müzik ekolünün öncülerindendi. ‘Kadınım’, ‘Öyle Sarhoş Olsam ki’, ‘Bir Falcı Vardı’, ‘İçkim Sigaram’, ‘Koy Koy Koy’, vb. çok sayıda hit/cover şarkıya can verdi. Melankoli yüklü tok sesi, kusursuz tekniği ile ülkemizin önemli erkek seslerindendi. Kısa sayılacak hayatına 12 tane 45’lik plak sığdırdı; 3 müzik albümü yaptı; 20 sinema filmine adını yazdırdı.
Tanju Okan; İzmir’den yetişmiş ve şehrine hep bağlı kalmış sanatçıydı. 27 Ağustos 1938’de Tire’de doğdu. Müzik öğretmeni Mehmet İlhan Okanlı ile ev hanımı Bedia (Sarıalp) Okanlı’nın tek evladıydı. Küçük yaşında ailesinin dağılmasını/parçalanmasını yaşadı. Anne ve babası boşandı. Küçük Tanju da iki arada bir derede kaldı; hayatı boyunca ayrılığın acısını çekti. Yaşamı inişli çıkışlıydı; sevgileri, özlemleri, hedefleri hep yarımdı. Mutluluğu şarkı sözlerinde, içkide ve sigarada aradı. Çok sevdiği 2 kadına eş, bir oğula baba oldu.
Hayatının şekillenmesinde, meslek seçiminde babasının etkisi tartışılmazdı. Mehmet İlhan Bey; çok iyi keman ve piyano çalardı. Tanju Okan’ın ilk öğretmeniydi. Bateri ve davulda da başarılıydı. İlk ve ortaokulu Manisa’da - babasının yanında! - bitirdi. Lise eğitimini Balıkesir’de tamamladı. Balıkesir’de donanımlı sayılabilecek, Moulin Rouge adlı orkestra kurdu. Hem okulda, hem de değişik mekânlarda konserler verdi. Müzikten para kazanabileceğini düşündüğünden/planladığından, Manisa’ya ailesinin yanına döndü. Şehrin antik çağdaki adını taşıyan Magnesia Orkestrası’nı kurdu. Kısa dönem İtalya’ya gitti; müzik bilgisini/görgüsünü artırmayı denedi.
- Tanju Okan; Ankara Orduevi Orkestrası’nda davul/bateri çalıyordu... -
Askerlik görevini Ankara Orduevi’nde - 1958 - 1960 yılları arasında! - yaptı. Dönemin ünlü caz müzisyenlerinden Selçuk Sun ile tanıştı. Ankara Orduevi Orkestrası’nda davul/bateri çalıyordu. Sun’un desteği ve ısrarıyla şarkı söylemeyi, solistliği ön plana aldı. Orduevi’nin 4. katındaki geniş salonda, ‘I Only Have Eyes For You’, ‘Guarde Che Luna’, ‘Whispering’, vb. gibi günün moda/popüler şarkılarını yorumladı.
Hafta sonlarında Orhan Sezener Orkestrası ile Göl Gazinosu’nda çalıştı; ilk profesyonel denemesinden 50 TL yevmiye aldı.
Askerlik sonrası; Selçuk Sun Orkestrası’na katıldı. Ankara’nın en popüler Türkçe Pop Müziği solistleri arasına girdi. Ancak arkadaşlarına göre bir kusuru vardı: Biraz tembeldi; şarkı sözlerini zor ezberli(yebili)yordu.
Tanju Okan’ı Türkiye’ye tanıtan ilk yazı; 21 Nisan 1960 tarihli, Melodi Dergisi’nin 1.inci sayısında yayınlandı.
Okan; 1961 yılını Ankara’da geçirdi; çeşitli gece kulüplerinde çalıştı. Orhan Sezener, Vasfi Uçaroğlu, Müfit Kiper gibi tanınmış orkestraların solistiydi. Ünlü şair Bekir Sıtkı Erdoğan’ın sözlerini yazdığı; müziği George Moustaki’ye ait ‘Le Metaique’yi ‘Hasret’ adıyla okudu; çok büyük sükse yaptı.
Yazı ve yayın kurulunda Sezen Cumhur Önal, Fecri Ebcioğlu gibi dönemin önemli müzik adamlarının bulunduğu Popüler Melodi Dergisi, 29 Kasım 1962 tarihli nüshasında Tanju Okan’a geniş yer ayırdı. Genç sanatçının, ‘Ela Gözlerin’, ‘Manha de Carnaval’, ‘Til’ ve ‘Angustia’ gibi şarkılarla Ankaralı dinleyicilerin ve müzikseverlerin kalbini kazandığını yazdı. Başkentin parlayan yıldızı; İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca… gibi pek çok Batı dilinde popüler ezgileri seslendir(ebil)iyordu.
Bir dostu; sesini ve tavrını Frank Sinatra’ya benzetti. Sinatra şarkılarının başarı getireceğine inandırdı. Tanju Okan; öneriyi dikkate aldı; sonuç başarının çok ötesindeydi, harikaydı.
‘Cüppeli Gelin filmi ile sinemaya adım attı. 1964 yapımı filmde, Öztürk Serengil, Filiz Akın ve Nilüfer Aydan’la başrolleri paylaştı. Reha Yurdakul, Hüseyin Baradan, Mürüvvet Sim ve Mualla Sürer diğer rollerdeydi. Filmin senaristi Sadık Şendil’di; rejisörü de Sırrı Gültekin’di.
- İlk Plağının Adı: ‘İbibikler Öter Ötmez Oradayım’dı… -
1964’de, Balkan Ülkeleri Müzik Festivali’ne Millî Orkestra ile katıldı. Orkestranın şarkıcıları arasında Erol Büyükburç ve Tülay German bulunuyordu. Okan da diğer solistti. Festival konserlerinde 4 şarkı seslendirdi. Başarısı sonuç verdi; Türkiye birincilik kürsüsüne çıktı. Yugoslavya’dan bir teklif aldı; 4 şarkıdan oluşan bir albüm yayınladı.
Aynı yıl içindeki son başarısı: ‘İbibikler Öter Ötmez Oradayım’ adlı 45’lik Türkçe ilk plağıydı. Şarkının sözleri Bekir Sıtkı Erdoğan’a aitti.
Bilgi ve görgüsünü geliştirmek için 2. defa Avrupa’ya gitti. Ünlü şarkıcı Patricia Carli’nin davetini kabul edip Fransa’da şansını deneyecekti. ‘İbibikler Öter Ötmez Oradayım’ adlı şarkısıyla Batılı müzik çevrelerinde de tanınıyordu. Dönemin bir başka popüler şarkısı, Berkant’ın okuduğu ‘Samanyolu’nun Fransızca versiyonunu seslendirmesi önerildi.
Tanju Okan’ın kabul etmediği öneri, Hollandalı orkestra şefi/şarkıcı David Alexandre Winter’e şöhret kapılarını sonuna kadar açtı. Metin Bükey’in bestesi, ‘O Lady Mary’ ismiyle plağa okundu. Tam 16 Batı diline çevrilip seslendirildi; Türkiye’den çıkan en önemli müzik eseriydi; ülkemize ve bestecisi Bükey’e uluslar arası ün getirdi.
Yeterli parası yoktu; Fransa’daki masraflarını karşılayamıyordu; Türkiye’ye geri dönmek zorundaydı.
- Türkiye’nin Güzel Kadınlarından, Model Nur Erbay İle Hayatını Birleştirdi… -
1967’de şöhretinin doruğunda önemli bir karara vardı. Yalnızlığına son verecek, evlenecekti. 29 yaşındaydı; sevmek ve sevilmek istiyordu; sıcak aile yuvası özlemi içindeydi. Akşamları evinin kapısını açacak, sıcak yemekler sunacak bir kadını arzulardı. İçki ve sigarayı azaltabilirdi; düzenli hayata kavuşabilirdi. Mayıs ayında, dönemin en güzel kadınlarından, model Nur Erbay ile hayatını birleştirdi. Mutlulukları kısa sürdü; eşinin aşırı güzelliği, bitmeyen dedikodular, azalmayan alkol kullanımı/alışkanlığı sonu getir(iver)di. Tansu adını verdikleri biricik oğulları da beraberliği kurtaramaya yetmedi.
Hayat, bir demet saadeti çok mu görmüştü?
Ajda Pekkan’ın söyleyip ünlendirdiği ‘İki Yabancı’ adlı şarkının müziği Charles Singleton ile Bert Kaempfert’indi; Türkçe sözleri Fecri Ebcioğlu yazmıştı. Tanju Okan da aynı besteye yazılan farklı sözleri plağa okudu; ama Pekkan kadar başarı sağlayamadı.
Hasret (1970), Öyle Sarhoş Olsam ki (1972), Koy Koy Koy (1972) ve Kadınım (1974) ile asıl patlamasını yaptı. Sevgi arayışı, melankoli, sigara ve içki şarkılarının ana temalarıydı.
Plaklarının yanı sıra çoğunluğu siyah/beyaz filmlerde de oynadı: 20 Yeşilçam yapımında hem göründü, hem de şarkılarını seslendirdi. Şöhretini katladı. Cüppeli Gelin (1964), Şekerli Misin Vay Vay (1965), Yalancının Mumu (1965), Fakir Bir Kız Sevdim (1966), Aşkın Kanunu (1966), İçimdeki Alev (1966), Berduş Kız (1970), Ah Bir Zengin Olsam (1971), Cımbız Ali (1971), Kaynanam Kudurdu (1973), Şiribim Şiribom (1974), Ne Haber (1976), Gazap Rüzgârı (1982), vb. gibi filmlerde önemli rollerdeydi.
- En Verimli Döneminde Mutsuzdu… -
Basın, sanatı kadar özel hayatını da didikleyip durdu; hatta ‘alkolik!’ yaftasını vurmaktan çekinmedi/geri durmadı. Sürekli içiyordu; şarkılarının sözleri hayranlarının ezberindeydi, dillerindeydi. Şarkılarını seslendirirken adeta yaşıyordu. Hep arayış, hep meçhul sevgiliye hasret ve hep kanayan kalp vardı. Şarkıcı en verimli döneminde mutsuzdu. Bunalımdaydı; yüreğinin boşluğunu dolduracak, yalnızlığını sonlandıracak güzelin hayalindeydi. ‘Öyle Sarhoş Olsam Ki’ gibi şarkılar psikolojisinin aktarıcıydı.
Hiç beklemediği bir anda Leyla’sına kavuştu. Aşk mektubunu getiren postacı, gönül kapısını ikinci kez çaldı. Tarabya’da oturan, İstanbul’un köklü, zengin, aristokrat ailesinin biricik kızı Zerrin Doğan’a gönlünü verdi. Vahada su bulmuş yolcu gibi, sevincinin sınırı yoktu. Mutluydu; sanki rüyalarının prensesi ete kemiğe bürünmüştü; önüne çıkıvermişti. Zerrin Doğan lise mezunuydu; 18 yaşındaydı. Okan; sevgilisinden 11 yaş büyüktü. Ailesi, biricik kızlarının üniversite eğitimi yapmasını istiyordu; evliliğine razı değildi. Şarkıcının kötü şöhretinden etkilenmişlerdi. ‘Öyle Sarhoş Olsam Ki…’, ‘Koy… Koy… Koy…’ gibi şarkı sözlerinde dahi alışkanlıkları belliydi. Şarkıcıdan uzak durmasını arzuluyorlardı. Ama gençlerin büyükleri dinlemeye niyeti yoktu. İlişkileri ilerledi; birbirlerine iyice bağlandılar. Gizlice buluştular, âşklarını yaşadılar.
Aile; son ve etkin sözü söylemekte kararlıydı. Biricik kızları önemliydi; istikbaline ilişkin kararlarını uygulamalıydılar. ABD’deki bir okula kayıt yaptırdılar; kızlarını ülke dışına gizlice çıkarmayı başardılar. Okan; bir süre sevgilisine ulaşamadı. Telefon etme şansı yoktu: Zerrin Doğan’ın ailesine ait köşke gidince gerçeği öğrendi. Morali bozuldu; yıkıldı; evine kapanıp - her zamanki gibi! - teselliyi içkide aradı. Bütün programlarını da iptal etti. Yanındaki tek samimi arkadaşı, besteci ve müzisyen Mehmet Teoman’dı. Teoman da eşinden yeni ayrılmıştı; Okan’ın ruh halini, kırgınlığını anlayabiliyordu. Hayata tutunması için elinden gelen desteği verdi. İtalyan asıllı Fransız şarkıcı/aktör Serge Reggiani’n plak yaptığı ‘T'as L'air D'une Chanson’ adlı şarkının üslubunu, melodik yapısını çok beğenmişti. Parçaya Türkçe sözler yazdı; adını da ‘Kadınım’ koydu. Parçanın teması, Okan’ın yaşadığı olay(lar)ın hülasasıydı. Şarkı; ‘Eşyalar Toplanmış Seninle Birlikte; Anılar Saçılmış Odaya Her Yere…’ diye başlıyordu. Okan’a çok büyük şöhret getirecekti.
- ‘Yeniden Doğdum! İçkiyi Ve Sigarayı Da Bıraktım…’ -
Okan; Teoman’ın aşırı ısrarıyla önce müziği dinledi; ardından da Türkçe sözleri - provasız! - ilk defa okudu. Arkadaşı kayıttaydı. Duygu yoğunluğu, hafif alkol ve gönül yorgunluğu şarkıya farklı tat, gerçeklik kattı. Teoman; hemen ertesi gün kaydı plak şirketine gönderdi. ‘Kadınım’, çıktığı ilk gün patladı; Okan’a çok büyük ün getirdi; gündemde kalmasını sağladı. Ve Okan’ın ilk kaydı üzerinde hiç oynanmadı; yeni albümlerde hep kullanılageldi.
Tanju Okan’ın iki dostu: İçkisi ve sigarasıydı. Çalıştığı bütün mekânlarda şarkısını söylerken, ikisini de yanından ayırma(z)dı. Hayata küskündü; yaşadıklarını, yitirdiklerini kabullenemiyordu. Kendisiyle ilgili haberlerde kullanılan fotoğraflar ruh halinin dışa yansımasıydı. Çalışma hayatı da etkilendi. Program öncesi provalara geç geldi; bazen de gelmedi.
Piyanist Şevket Uğurluel, Tanju Okan’ı çok severdi; destek olmaya çalışırdı. Okan’ın müziğe yatkın yapısı, provasız çalışmalarını kısmen kapatırdı. Piyano parçaya hangi notadan girerse; Okan istenilen sesi ver(ebil)irdi.
Zerrin Doğan’ın ABD macerası 1.5 yıl sürdü. Genç kız kendisi için yazılan/söylenen şarkılardan etkilenmişti. İstanbul’a döndü; aşkları kaldığı yerden devam etti. Sonra da nikâh kararı geldi. Son derece sınırlı tutulan davetlilerin huzurunda dünya evine girdiler. Okan; davet ettiği gazetecilere, ‘Yeniden doğdum! İçkiyi ve sigarayı da bıraktım; bundan böyle sadece sanatımla anılacağım,’ şeklinde konuştu.
- Kendi İsteğiyle İnziva Hayatını Tercih Etti… -
Doğan’ın ailesi nikâha karşı çıktı. Okan; tipik bir Yeşilçam filminin senaryosunu oynuyordu. Eşinin ailesi üzerlerinden ellerini çekmiyordu. Olumsuz buldukları/gördükleri her türlü hareketi/davranışı dillerine doluyorlardı. Okan hakkında aşk dedikoduları çıkmıyordu; fakat çalıştığı mekânlar, içkisi ve sigarası hep göze batıyordu.
Tanju Okan’ın kalbini çalan, hayatını derinden etkileyen 2. kadının macerası da kısa sürdü. Evlilikleri ancak 14 ay dayanabildi. Doğan ailesi hedefine ulaştı; kızlarını geri almayı başardı. Her ikisi de ayrılış sebebini açıklamadı. Ama Okan; Zerrin Doğan’ı hiç unut(a)madı. Sonradan söylediği şarkıların sözlerinde aşkının derinliği görülebilirdi.
Zerrin Hanım ayrılıktan sonra bir evlilik daha yaptı. Sonraki yıllarda kamuoyundan/sansasyondan uzak hayat biçimini seçti; bildiği şekilde yaşadı.
Tanju Okan; 1980’li yıllarda eski şöhretinden uzaklaştı. Birkaç albüm çalışması yaptı. - 1980’de ‘Yorgunum’u, 1995’te de ‘Tanju Okan 95’i çıkardı! - Arabesk müzik piyasaya hâkimdi. TRT de eski ilgiyi göstermeyince; İzmir’e Urla’ya yerleşti. Kendi isteğiyle bir tür inziva hayatını tercih etti. Mahalli lokallerde, otellerde, içkili mekânlarda şarkı söyledi. Yine her zaman bir elinde sigarası, öbür elinde içki kadehi hazırdı. Urla halkının ve hayranlarının ilgisinden memnundu.
Ama Urla öncesinin hızlı yaşam biçimi vücudunu yıpratmıştı. 22 Nisan 1995’te kalp yetmezliği ve aşırı kilo kaybıyla hastaneye kaldırıldı. Siroz hastalığına yakalanmıştı. Sol bacağı - kangren belirlenince! - diz kapağının üzerinden kesildi. Ağrıları hiç dinmedi; tanıdıkları, hayranları masaj yapabilmek için sıraya girdi. Biricik oğlu Tansu’yu da affetti; yanına aldı; son günlerinde beraber olabildi. Neden küsmüştü; bilinmiyordu.
Ölümünden bir hafta önce emekli maaşı almayı hak kazandı. Yürümekte zorlandığından, oğlu Tansu’yu bankaya gönderdi. Tansu eve döndüğünde, Tanju Okan gözlerini kapatmıştı. İlk maaşını harcamayı çok istiyordu. Ama nasip ol(a)madı. 58 yaşındaydı. Mezar taşına, 23 Mayıs 1996 tarihi/kaydı düşüldü.
Urlalılar; sanata ve sanatçıya vefalıydı. Tanju Okan’ı İskele Kabristanı’nda annesi Bedia Hanım’ın yanına defnettiler. Anne ve oğlu, son uykularında beraberdi. Okan’ın adı bir parka verildi; heykeli dikildi.
Urlalılar hemşerileriyle övünürdü. Yunan şiirinin önemli ismi, 1963 Nobel Edebiyat Ödülü Sahibi Yorgo Seferidis de Urla doğumluydu. 1948-1950 arasında diplomatik görevi dolayısıyla Türkiye’de bulunmuştu. Anılarını ‘Anadolu’ adlı kitapta toplamıştı.
Urla Belediye Başkanlığı; 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü ile işbirliği yaptı; 2016’da Tanju Okan Pop Müzik Beste Yarışması düzenledi. Yarışma geleneksel hale getirilip, her yıl tekrarlandı.
ALİ HİKMET İNCE
SİYASETCAFE.COM