Ali Hikmet İnce yazdı: Ondokuz kardeşini boğazlatan padişah / 2

Tarihçi Bostanzâde Yahya, 3. Mehmet’i adeta kutsadı. 19 erkek kardeşine Cennet kapılarını açtığını, kendilerine ‘şehitlik’ payesi verdiğini/sunduğunu ileri sürdü. Şeyhülislam da, boğdurulan şehzadeleri ‘şehit’ ilan etmekten geri kalmadı.

'19 erkek kardeşini ‘Cennet Kayığı’na bindiren’, 13. Osmanlı padişahı, 92. İslâm halifesinin 3 nikâhlı karısı oldu. Haremine ilk giren Halime Sultan’dı. Bazı müelliflere göre Abaza kökenliydi, adı Fuldâne Sultan’dı. 2 oğul doğurdu. İlki Şehzade Mahmut, ikincisi Şehzade Mustafa - ‘Birinci Mustafa’/‘Mustafa-ı Evvel’! - idi. Büyük oğlunu, kocasının yerine geçirmeye çalıştı. Saray içinde iktidar savaşlarında taraf oldu. Safiye Sultan’ın engin deneyimini dikkate almadı.

Hatta açıktan cephe açma cesareti gösterdi. Ama hamleleri başarı yerine dram getirdi. Tebaasına ‘halim selim’ padişah diye sunulmaya çalışılan 3. Mehmet yine gazaba geldi. - Yazılanlara bakılırsa, Valide Safiye Sultan’ın tahriki ve saray içi dedikodular da etkiliydi! - Şehzade Mahmut, bir gece yarısı, derin/tatlı uykusundan kaldırıldı. ‘Dilsiz’ ve ‘sağır’ cellâtların kementlerini boynunda buldu. - Gözlerini kapattığında 16. yaşına yeni girmişti! Şehzade Mahmut, dini bütündü, Dersaadet’teki tarikat şeyhlerini ziyaret eder, evliya türbelerini gezer, dua ederdi. Saray’da yayılan dedikodu sonunu getirdi.

Söylentiye bakılırsa, güvendiği bir şeyh kahve falına baktı. Aldığı müjde, egosunu kabarttı, arzularını kamçıladı: ‘Cihan tahtına çıkması an meselesiydi! Osmanlı’nın 14. padişahı olabilecekti!’ Muştuyu, karşılıksız bırakmadı. Değerli hediye(ler) gönderdi. Ama olay duyuldu. Adı bilinmeyen müzevir, duyumunu Saray’a iletti. Sultan 3. Mehmet, gözü gibi sevdiği oğlunu ‘gözden çıkardı’! ‘Babasına çok benzer/atasının kopyası’ gibi tanımlanan şehzade, gece yarısında, adı belirtilmeden, namazı kılın(a)madan defnedildi.

Tabutunun üzerine şal örtüldü. ‘Kadın’ sanılması istendi. - Üstat tarihçi Reşat Ekrem Koçu, Şehzade Mahmut’u, ‘bön babanın erken bunamış, tımarhanelik hasta oğluydu,’ diye tanıtacaktı. -

 

- İddiaya Göre Şehzade Mahmut’un Haremindeki 30 Cariye Marmara’da Boğuldu… -


Bir başka rivayete göre de, oğlunun falına baktıran Halime Sultan’dı. Müjdeli haber kendisine verilmiş, hediye de tarafından gönderilmişti. Şehzade Mahmut’un haberi yoktu. Ama iddia büyük olunca, ilk şüpheli addedildi. İngiliz Elçisi Henry Lello’nun yazdıklarına bakılırsa, Şehzade Mahmut, 2 gün boyunca falakaya yatırıldı. Bildikleri, daha doğrusu tertibin ayrıntıları soruldu. Babası 3. Mehmet’i tahtından nasıl indirecekti? Askerin desteğini almış mıydı? ‘Ordunun çoğu unsurunun kendisini desteklediği,’ bilinirdi, kulislerde konuşulurdu. ‘Padişahın sağlığının kötüye gidişi, sefere çıkamaması da, tahta yeni isim arayışı söylentilerini artırdı!’

Şehzade’nin ağzından istenilen ‘itiraf’ dökülmeyince, Halime Sultan sıkıştırıldı. Hanım Sultan, evladını kurtarmaya çalıştı. Oğlunun tahta çıkıp çıkmayacağını öğrenmek için fal baktırdığını kabullendi. Şeyh efendi, müjde haberini pusula ile kendine iletmişti. Başkaca bilgi yazmamıştı. Hükümdarın hastalık mı yoksa darbe ile mi tahtını yitireceğine ilişkin öngörüde de bulunmamıştı! Fakat Şehzade Mahmut, kendisini bekleyen akıbetten kurtulamadı. Hizmetine bakan 30 cariye haremden çıkarıldı. İddiaya göre de, ‘Marmara’nın engin sularına bırakıldılar!’  

Halime Sultan’a ilişilmedi. Eski Saray’a sürgün edilmekte yetinildi. Diğer oğlu, Şehzade Mustafa’ya da dokunulmadı. Safiye Sultan’ın tavsiyesi üzerine küçük şehzadenin bakımı ve eğitimiyle Handan Sultan görevlendirildi. ‘Osmanlı Sülalesi’nin inkıtaya/‘kesintiye’ uğraması tehlikesine karşı tedbir alındı!’ Ama küçük Şehzade Mustafa, tahta çıkacağı müjdesini alana kadar, boynuna geçirilebilecek kemendin korkusuyla yaşadı! ‘Akli dengesi bozuldu. 2 defa tahta çıktıysa da, iktidarı kısa sürecekti!’

 

- Saraydaki Rüşvet Çetesinin Başında Safiye Sultan Vardı… -


3. Mehmet’in ikinci eşi: Handan Sultan’dı. Bazı iddialara göre Rus asıllıydı ve adı da ‘Helen’ idi. Venedik Elçilerinin raporlarına göreyse, Cerrah Mehmet Paşa’nın cariyeleri arasındaydı. Bir başka sava bakılırsa, Boşnak asıllıydı. Veliaht Şehzade Mehmet’in Saruhan Sancak Beyliği sırasında kendisine hediye edildi. Bazı tarihçilerin kayıtlarında ise, ‘Türk’ asıllı gösterildi. Yüzünden tebessüm eksik olmazdı. Kendisine ‘güleç yüzlü’ anlamında ‘Handan’ adı verildi.

Hanım Sultan, temiz kalpliydi, saray dalaverelerinden uzak durmaya çalıştı. Hayatını çok sevdiği oğlu Şehzade Ahmet’e - Birinci Ahmet! - adadığı, eğitimi, görgüsü ve terbiyesiyle ilgilendiği yazılacaktı. Ama kayınvalidesi Safiye Sultan ile ittifak etmekten de geri durmadı. Efendisi, 3. Mehmet’in diğer eşi Halime Sultan’dan doğma evladı Şehzade Mahmut’un tahta çıkmasını engelleme operasyonlarında taraftı.

3. Mehmet, Handan Sultan’dan 3 erkek - Şehzade Ahmet, Şehzade Cihangir ve Şehzade Selim! - ve - adları tarihi kayıtlara geç(irile)meyen! - 2 kız çocuk sahibi oldu. Şehzade Selim, kızıl hastalığından vefat etti. Şehzade Cihangir de bilinmeyen illetten öldü. İlk kızını Davut Paşa ile ikincisini de Kaymakam Mustafa Paşa ile evlendirdi.

Ünlü Osmanlı tarihçisi Hammer, 3. Mehmet dönemini anlatırken, - valide sultan, sadrazam, vezir, beylerbeyi, vb. gibi! - yönetici sınıfın devleti bırakıp şahsi ikbal ve servet peşinde koştuklarına işaret etti/dikkat çekti. Tek amaçları: ‘Bol rüşvet alıp zenginleşmekti!’ Halkın açlığına, sefaletine gözleri kapalıydı. Saray ve çevresi, ‘irtişa’ karşılığı her şeyi yapabilirdi. ‘Cellâdın elinden hükümlü kurtarılabilirdi!’ 

 

- Yahudi Tüccarlar, Safiye Sultan’ı Saraya Resmen Şikâyet Etti… -


Saraydaki ‘rüşvet mekanizması’nın başında, Valide Safiye Sultan bulunurdu. Yardımcıları: Harem Kilercisi, - Yahudi asıllı! - Esparanzo Malchi ‘Kira Kadın’ ile Baş Kalfa Canfeda Kadın’dı.

Kira Kadın, asker, özellikle de sipahiler tarafından düşman bilindi. Kendilerine teslim edilmesi istendi. Dilekleri yerine getirilmedi. Aramalar sonucunda, Sadaret Kaymakamı Halil Paşa’nın konağında saklandığı öğrenildi. Boğularak öldürüldü. Cesedi, ibret alınması için ağaca asıldı ve iki gün bekletildi. Sonra da parçalara ayrıldı ve yüksek memurların hane kapılarının önüne bırakıldı.
İstanbul’da gümrük işleri yapan bir grup Yahudi tüccar, Divan-ı Hümayun’a dilekçe verip, Safiye Sultan’a ilettikleri rüşvet miktarını açıkladı ve şikâyetçi oldu. İddialarına bakılırsa, 10 ayda 12 bin altın ‘haraç’ ödenmişti. Başlatılan soruşturma yarıda kaldı. 3. Mehmet’in iradesiyle Valide Safiye Sultan ‘kurtarıldı’!

3. Mehmet’in - Şeyhülislam Mehmet Efendi’nin oluruyla! - görevden aldığı ve Yedikule Zindanları’nda boğdurulması emrini verdiği Sadrazam Hadım Hasan Paşa’nın Safiye Sultan hakkındaki ithamları/suçlamaları ‘yenilir yutulur cinsten’ değildi. Divan toplantılarında, ‘Valide Sultan, beni de takside bağladı,’ cümlesini tekrarlaması sonunu getirmişti. ‘Rüşvet salgınının hangi noktalara kadar uzandığının ‘ibret veren itirafı’ şeklinde yorumlanmıştı!’
Kayıtlara göre Safiye Sultan’ın günlük harcırahı 3 bin akçe idi. Yaz ve kış mevsiminin başında, hediye adı altında 360 bin akçe alırdı. Tahsisatını yetersiz bulunca, ‘Poşmak’ - terlik parası! - kaleminden 1 milyon akçe tutarında zam yapıldı. 

 

- Safiye Sultan’ın İnşasını Başlattığı ‘Yeni Cami’ye Halk Arasında ‘Zulmiye’ Denildi… -


Safiye Sultan, halk nezdindeki olumsuz imajını düzeltebilmek için mabet yaptırmaya karar verdi. 3. Mehmet’in buyruğu ile Eminönü’de istimlâk çalışmaları başladı. Yahudi mahalleleri ve sinagog yıkıldı. Mülk sahiplerine rayicin 2 katı ödeme yapıldığı kayıtlarda yer aldı. 1598’de, deniz kenarında büyük caminin temeli atıldı. Ama ahaliyi kandıramadı. Rüşvet gelirleriyle inşa edildiği için, - günümüzde ‘Yeni Cami’ diye bilinen muhteşem abideye! - ‘Zulmiye!’ adı konuldu. - İddianın sahibi Üstat tarihçi Reşat Ekrem Koçu idi! - ‘Valide Sultan, ibadethanenin açılışını da göremedi. Ömrü vefa etmedi. Yeni Cami, 60 sene sonra tamamlanabildi!’

3. Murat’a hediye ettiği, devrin en uç işret âlemlerinin düzenlendiği ‘İncili Köşk’ün sahibi, bazı tarihçilerin ‘Büyük’ diye de nitelediği - 6 kez sadaret makamına getirilmiş! - Sadrazam Sinan Paşa’nın müsadere edilen/’zorla el konulan’ servetinin dökümü rüşvet hastalığının boyutlarının haritasıydı: ‘20 sandık dolusu külçe altın, yirmi kavanoz dolusu altın, altı yüz bin adet duka altın, iki milyon gümüş akçe, 29 yük kıymetli taş, 20 çekmece dolusu zeberced, 61 ölçek inci, 20 miskal altın tozu, otuz parça elmas, iri inci tanelerden 15 tesbih, altın ve gümüş ibrikler, yakut işlemeli 32 zırh, kıymetli taşlarla süslü 140 miğfer, 32 tane kıymetli taşlarla süslü kalkan, 30 adet inci işlemeli eyer, 34 adet altın üzengi, 20 adet altın ibrik, kıymetli taşlarla süslenmiş pazubentler, gümüş yemek takımları, ipek ve simden dokunmuş 200 parça kumaş, 600 samur ve tilki kürkü, tilki kürkü ile kaplanmış 30 kaftan, 900 adet Rus sincabı derisi, vb.’

 

- 3. Mehmet, Askerin Baskılarından, Ekonominin Bozukluğundan Etkilendi… -


3. Mehmet, haremin, yöneticilerin ve askerin baskılarından, olumsuz tavırlarından etkilendi. Psikolojisi bozuldu, vücudunda hastalıklar arız oldu. Dermansız düştü. Saray hekimlerinin ve annesinin verdiği ilaçlar/macunlar fayda etmedi. Edirne’ye geçip dinlenme kararı aldı. ‘Dersaadet’ten ayrı kalır, başını dinlerse, eski sıhhatine kavuşabilirdi. Ama kararını uygulayamadan, Hakka yürüdü. Vefat sebebi olarak, ‘mide hastalığı’, ‘kalp durması’ ve ‘kalp krizi’ iddiaları gösterildi.

Bazı tarihçilerin rivayet ettiği kıssa ise ilginçti. 3. Mehmet, at üzerinde, mahiyetiyle saraya dönerken ‘meczup’ ile karşılaştı. Hırpani kılıklı adam, padişahın gözlerine baktı. Yüksek sesle - herkesin duymasını istediği belli olacak şekilde! - dedi ki: ‘Allah’ın yolundan ayrılma, padişahım! Gafil olma! 56 gün sonra başına gelecek kazadan kurtulamayacaksın!’ Hükümdar, işittiklerinden çok etkilendi. İçine kapandı. Çevresi ile ilişkisini sınırlandırdı. İştahını yitirdi, yemeden içmeden kesildi. ‘Divane’nin sözleri hakikat çıktı. Sultan, - tam 56 gün sonra! - 21 Aralık 1603’de, hayatını yitirdi.

 

- Yeni Padişah 1. Ahmet, Babası 3. Mehmet’in Cenaze Namazına Katılmadı… -


Sultan 3. Mehmet’in cenazesi, ertesi günü kaldırıldı. Ayasofya Camii’nin bahçesinde ebedi istirahatına bırakıldı. Yerine geçen oğlu, Birinci Ahmet’in babasının cenaze namazına katılmadığı da kayıtlara geçti. Yeni padişah, şeyhülislam tarafından ‘atasına son görevini eda için’ davet edildi. Ama şoke edici cevabı şaşkınlık yarattı: ‘Babam, 19 erkek kardeşinin ve oğlunun boğulması emirlerini verdi. Benim nazarımda ‘evlat katili’dir ve namazına katılmam caiz değildir!’

Bazı dönem müverrihlerinin yazdıklarına bakılırsa 3. Mehmet, orta boyluydu, saçı ve sakalı kumraldı, çehresi sevimliydi. Duyduğu her şeye hemen inanırdı. Saftı, sakindi ama son derece kindar ve tedbirsizdi. İçine kapanıktı. ‘Dindar’ olduğu iddia edil(ir)di. Yüce Yaradan’ın ve İslam Peygamberi’nin adlarını her duyduğunda ayağa kalktığı ve kısık sesle ‘salâvat’ getirdiği yazıldı. Cemaatle namaza durmaya özen göster(ir)di. Deprem, sel baskını, kıtlık gibi doğal felaketler sonrasında, kıldırılan bazı toplu namazlarda ‘halife’ sıfatıyla ‘imamet’ makamına geçti.

Koçu, meslektaşlarının yazdıklarını inandırıcı bulma(z)dı. 3. Mehmet’i tanımlaması son derece olumsuzdu: ‘Bu padişah doğruya güç inanan, eğri söze pek çabuk kanan, her türlü tezvire alet olan bir aptal, bön adamdır. Son derece korkak, kuvvetli rüzgâr ne taraftan eserse ona göre döner, dostluğuna güvenilmez, sözüne inanılmazdı.’
3. Mehmet, şehirde görülen seri yangınların, şiddetli depremlerin sebebini içki tüketenlere de bağladı. Meyhaneleri kapattı. Şarap içenlerin idamını buyurdu.

Osmanlı tarihçilerinin çoğuna göre, annesinin en çok etkisinde kalan, dediklerine uyan padişah: 3. Mehmet’ti. Babası gibi kadınlara düşkün değildi fakat saltanatında yapılan harcamalar çok yüksekti. Venedik elçilerinin raporlarında 3. Murat, oğlu Şehzade (3.) Mehmet’i kıskanırdı. Halkın, veliahdı çok sevdiğini düşünürdü. Safiye Sultan da, Manisa’da görev yapan evladını uyarır, kendini çok güçlü gösterecek hareketlerden sakınmasını önerirdi!

Bazı kaynaklara göre Sultan III. Mehmet’in, Halvetiyye’den Abdülmecid Sivâsî’ye mensupluğu ileri sürüldü. Yine aynı görüşe göre, Halvetiyye-i Celvetiyye’den Aziz Mahmud Hüdâî’nin de sohbetlerine katılırdı. Aynı zamanda şairdi. Şiirlerinde ‘Adlî’ mahlasını tercih etti. Aynı takma ismi, 2. Beyazıt ve 2. Mahmut da kullandı.


Ali Hikmet İnce
Siyasetcafe.com

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Tarih Haberleri