İstiklal Marşı’nın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy; hayatının son yıllarını polis takibi ve tarassudu altında geçirdi.
1925’te baskılara dayanamadı; ailesini de yanına alarak Mısır’a gitti; gurbette rahata ve huzura kavuşabileceğini düşündü. Akif; ülkesinde rahat edemeyeceğini görmüştü. Yazılarını-şiirlerini yayınladığı Sebilürreşad dergisi, Takrir-i Sükun Kanunu ile kapatılmıştı.
Prens Abbas Halim Paşa’nın davetinin de verdiği moralle Mısır’a yerleşti. Kahire’de, Cami’ül Mısriye adlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Mısır’ın sıcak ve sert iklimi - uzun vadede! - Ersoy’un sağlığına yaramadı. Kahire’de de takibat altında olduğunu anlamakta/görmekte gecikmedi.
Akif; çok tecrübeli istihbaratçıydı; Teşkilât-ı Mahsusa’nın yurt içi ve yurt dışı çoğu faaliyetine katılmıştı. Berlin’de, Mekke’de kalıp verimli çalışmalar yapmıştı.
Anadolu Hareketi’ne de aynı teşkilât tarafından davet olunmuştu. Çankırı’da uzunca bir süre misafir edilmişti. 15 Ekim 1920 Cuma günü şehrin en büyük camisi Büyük Camii (Kanuni Sultan Süleyman Camii)’de etkili bir vaaz vermişti.
- Akif Hakkındaki İstihbarat Raporları… -
Mehmet Akif’in Mısır’da bile izlendiğine ilişkin istihbarat raporları 2014 açığa çıktı. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri’ndeki tutanaklara göre; Akif’in dakikada kaç defa nefes aldığı bile sayılmaya kalkışılmıştı. Akif, durumunu ve moral bozukluğunu, yakın bir arkadaşına anlatmıştı:
“Arkamda polis hafiyesi gezdiriyorlar. Ben vatanını satmış ve memleketine ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum.”
Akif hakkındaki raporlar elçiliklerde toplanıyor; oradan da İçişleri Bakanlığı’na iletiliyordu. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya konunun üzerinde duruyor ve - iddiaya göre! - raporları bizzat tetkik ediyordu. Dönemin Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü, Kahire, İskenderun, Beyrut, Halep, Şam ve Kudüs gibi Akif’in gittiği - gidebilmesi muhtemel! - şehirlerdeki büyükelçilik veya elçiliklere, bilgi toplanmasına ilişkin mektuplar gönderiyordu. Kudüs’ten yollanan raporda; ‘Burada, cumhuriyet lehtarı, fakat laikliğin aleyhtarı çok mutaassıp bir şahsiyet olarak tanınmaktadır,’ denilmişti.
Mesela Akif, hastalığının ilk döneminde Beyrut ve Şam’a gitmiş, uzun fasılalar halinde kalmıştı. Bakan Kaya’nın görevlendirdiği memurlar, Akif’i yakın markaja almış; hastane raporlarına kadar bilgi edinmişti. Ünlü şair; hem siroz, hem de karaciğer kanseriydi.
- Son Nefesini İstanbul’da Vermek İstedi… -
Mehmet Akif, İstanbul’a dönmeden önce Hatay’a gitmişti. Hatay o yıllarda Fransa’nın yönetimindeydi. Türk polisi-istihbaratı, Antakya’da da takibi sürdürmüştü. Ankara’ya gönderilen bir raporda şu satırlara yer verilmişti:
‘Bir zamandan beri Mısır’da ihtiyarı ikamet eyleyen İslâm şairi ünvanı ile maruf safahatçı Şair Akif, üç haftadır Antakya ve civarında dolaşmaktadır. Akif, Antakya’ya Arapçı Türklerden Cemil Bey Berekât tarafından davet edilmiştir. Cemâl Bey Berekât; Suriye devletinin sabık reisi ve hali hazırda Suriye Meclis-i Mebusan Reisi, Arap vatanilerinden Suphi Berekât’ın küçük biraderidir. Ahmak, abdal, fakat ağabeysi gibi Arap millîcisi ve Türk düşmanıdır.’
Akif, son nefesini vatan toprağında, İstanbul’da vermek istiyordu. Haziran 1936’da İstanbul’a geldi. Hastalığı ilerlemişti; Abbas Halim Paşa’nın yakın akrabası Prenses Emine’nin yardımıyla Teşvikiye Sağlık Ocağı’na yatırıldı. Ailesi de Abbas Halim Paşa’nın desteği ile Mısır Apartmanı’na yerleşti. Akif, hasta yatağında canıyla uğraşırken, polis takibi devam etmişti. Prenses Emine’nin yardımı ve Ersoy’un son durumu - Dahiliye Vekâleti’ne! - şöyle rapor edilmişti:
- Rapor Yazanlar Mehmet Akif’i Küçük Düşürmeye Çalıştı… -
‘Şair Mehmet Akif, kansere müptelâ olduğundan tedavi için İstanbul’a gelmiştir. Maçka’da, İzmir Palas’ta oturan Abbas Halim Paşa ailesinden Prenses Emine’nin himaye ve yardımıyla 19 Haziran 1936’da Teşvikiye Sağlık Evi’ne yatırılmıştır. Halen orada tedavi altındadır. Mısır’a dönemeyeceğini ve bundan böyle memlekette kalacağını ziyaretçilerine söyleyen şahsın durumu tarassut altına aldırılmıştır. İstanbul’a gelişinde başka bir maksadı olup olmadığı da tahkik edilmektedir. Sonuç arz edilecektir.’
Raporda, İstanbul Vali Muavini H. Karataban’ın imzası bulunuyordu. İzlemede görevli memurlar, Akif’i gözden düşürmek ve yöneticiler nezdinde kötülemek için hiçbir fırsatı kaçırmamıştı. Merkeze - Ankara’ya! - yollanan başka bir raporda da şöyle denilmişti:
‘Uzun müddet Mısır'da ikametten sonra yurda dönen şair Mehmet Akif'in Mısır'da ve bilhassa geçen sene Antakya'ya seyahati esnasında inkılâp ve rejimimiz aleyhinde çok kötü sözler sarf ettiği ve hilafet propagandası yaptığı ve ayrıca 150'lik, firari vesair muhalif eşhasla da sıkıca temasta bulunduğu haberi alınmıştır.’
İstiklal Marşı’nın şairi, büyük vatansever Mehmet Akif Ersoy, 27 Aralık 1936’da, Mısır Apartmanı’nda vefat etti. Ersoy’u izlemekle görevli memurların ölümünden sonra neler yazdıkları, hangi bilgileri ilettikleri merak konusu edildi, ama öğrenilemedi.
siyasetcafe.com