Polisiye filmlerde de son derece başarılıydı. Hayranlarınca, ‘Murat Davman’ı veya ‘Mike Hammer’ı andırırdı. Beyaz pardösüsü, elinden düşürmediği tabancası ile genç kızların sevgilisiydi. Sinemacı tabiriyle, ‘Dudaklarıyla dövüşen, yumruklarıyla sevişen’di. ‘Dolandırıcılar Kralı’, ‘Yaman Hafiye’ unvanlarından sadece birkaçıydı! ‘Cici Katibem’de, - ABD’li oyuncu ve şovmen! - Eddie Constantine benzetildi. Ama kendisini daha yakışıklı bulacaktı! Her türden rolün hakkını verdi. Senede 10 - 15 filmde oynamaya başladı. 1959 ile 1966 arasında, sinemamızın en çok kazanan, en sevilen ismiydi!
Orhan Melih Günşiray, 16 Eylül 1928 - 1929 da olabilirdi! -’de, İstanbul Aynalıçeşme’de - Beyoğlu’nda! - dünyaya geldi. Mehmet Tahir Bey - İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube’de komiserdi! - ile Sıdıka Nebiye Hanım’ın oğluydu. Dedesi ünlü aktör Musahipzade Murat Bey’di!
Neriman Köksal, 'Fosforlu Cevriye' filminin bir sahnesinde
Günşiray, Büyükada’da ilkokula, Heybeliada’da ortaokula gitti. Taksim Lisesi’ne devam etti. 20 yaşını geçtiğinde, lise son sınıfta idi. Gizlice evlendi. Öğrencinin izdivaç yapması yasaktı. Okul idaresine haber ver(il)medi. Eğitim hayatı sona erebilirdi. Beraberliği uzun sürmedi. Boşandığı eşi de boş durmadı. Lise yönetimine ihbarda bulundu. Orhan’ın okulla ilişiği kesildi.
Tophane Sanat Enstitüsü’ne kaydoldu. Çeşitli sebeplerden mekteplerinden atılan öğrencilerle aynı sınıfa kabul edildi. Okulun futbol ve voleybol takımlarında yer aldı. Başarılı sporcuydu. Önce Kayseri Sümerspor sonra da Beyoğluspor formasını giydi. Fenerbahçe’ye transfer oldu.
Fatma Girik ile 'Fosforlu Oyuna Gelmez'de
‘FB’li ünlü futbolcu Lefter Küçükandosyadis ile çok samimi arkadaştı!’ - Günşiray, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 2818 nolu Yüksek Divan Kurulu Üyesi idi! - Ağır menüsküs geçirince ayaktopunu bırakmak zorunda kaldı. Ama vücut geliştirme ile sporu sürdürdü. 1950’de, ‘Adalar Erkek Güzeli’ seçildi.
MİT adına Adalet Pee'yi izlediğini açıklayan Orhan Günşiray
- Müteahhitlik Yaparken Kontrol Amirlerine Rüşvet Verdi… -
Eniştesi tanınmış ve başarılı müteahhitti. Yassıada’daki askeri binaların yüklenicisiydi. Yeğenini de yanına aldı. İşin inceliklerini öğretmeye çalıştı. Kendisine yardımcı tayin etti. Genç Günşiray da güveni boşa çıkarmadı. 1952’de, Diyarbakır’da hastane, Çermik’de içme suyu ihalelerini omuzladı ve sonuçlandırdı. ‘Piyasa şartlarını ve ‘yerel yetkilileri memnun etmeyi’ öğrenecekti! Kendi ifadesine göre, ‘istihkak’/‘hak ediş’ alabilmek için inşaat kontrol amirlerine …erhane bile kapattı!’
Yöre halkını çok sevdi. Güvendi. En zor işleri verdi. Satın alma, bankaya para yatırma/çekme gibi itimat isteyen işlemleri de yaptırdı.
Fatma Girik ve Aysel Tanju ile 'Cengiz Han'ın Hazineleri' filminde
Babası Mehmet Tahir Bey, genç sayılabilecek yaşta, prostat kanserinden hayatını yitirdi. Orhan bunalıma girdi. İstanbul’dan ayrıl(a)madı. 1956’da, Arkadaşı Hasan Kazankaya, hayatının akışını değiştirecek öneride bulundu. Senaryosunu yazdığı ‘Lejyon Dönüşü’nde başrol teklif etti. Genç Orhan, Yeşilçam’a ilk adımını attı. Ama beklemediği zorluk(lar)la karşılaştı/yüzleşti. Çekimler tam bir yıl sürdü. Rejisör Ertem Göreç çok titizdi.
Film hammaddesi kıttı ancak karaborsada bulunurdu. Göreç, her karenin hakkını vermeye, idareli kullanmaya çalıştı. Filmin kadrosunda, Belgin Doruk ve Fikret Hakan gibi geleceğin yıldızları vardı.
Çekimler tamamlayınca yeni film öneriler de aldı. Ama tavrı olumsuzdu. ‘İlk deneyimim bir yıl sürdü. Canıma okundu, bütün enerjimi ve hayat sevincimi yitirdim,’ diyecekti. ‘Böyle iş mi olur?’
Sevil Candan ile 'Dost Kalabilenler'de
Eniştesinden öğrendiği müteahhitliği sürdürdü. Aktörlük kazancı güvenilmezdi. Düzenli ve yüksek gelire ihtiyaç duyardı.
Sinemanın cazibesinden ve getirdiği şöhretin ani rüzgârından de kendini kurtaramadı. İki işi beraber götürmeyi deneyecekti! Aynı yıl içinde ‘Murat Çeşmesi’ adlı tarihi filmde göründü.
- Belgin Doruk’un Eski Eşi Faruk Kenç İle Büyükada’dan Komşuydu… -
1958’de, şöhret merdiveninin ilk basamaklarındaydı. Şan Sineması’nın maliki Baki Baba ile film şirketi sahibi - Belgin Doruk’un eski eşi! - Faruk Kenç, birlikte film çekecekti. Arkalarında zengin 2 Ermeni ortak da vardı. Kenç, eski tanıdığıydı. Büyükada’dan komşusuydu. ‘Filmimde oynayacaksın,’ diye bastırdı. Günşiray, hemen kabullenmedi: ‘Ben, sinema işinde yokum!’ Sonunda pes etti. ‘Felaket Yolu’nda, başrolleri Nedret Güvenç ile paylaştı. Yeşilçam’da tanınmaya başladı. Acar Film’den iş önerisi aldı. 3 yapımlık mukavele imzaladı.
Fenerbahçe'nin ünlü futbolcusu Lefter Küçükandosyadis
1959’da, Neriman Köksal ile yeni ve iddialı çift oluşturdu. ‘Fosforlu Cevriye’ filmi çok tuttu. Beklenmedik hâsılat ve şöhret getirdi. Günşiray bir anda Yeşilçam’ın en aranılan jönleri arasına katıldı. Film yapımcıları yeni projeler için kapısında sıralandı.
Rejisör Atıf Yılmaz ile ‘Yerli Film’ şirketini kurdu. Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki Sivas İş Hanı’nın 3. katında geniş, aydınlık büro tuttular. - Ünlü senarist Safa Önal’ın anılarında film şirketinin yeri şöyle anlatıldı:
‘Tünel’de, avlulu iş hanı vardı. (…) Kapıdan girişte, ön avluda, halı onarımcıları, tamircileri falan bulunurdu. İşte orada bir de Yerli Film vardı! Atıf Yılmaz - Orhan Günşiray ortaklığı… - Arka arkaya film çekmeye giriştiler. Günşiray başka şirketlerin yapımlarında da oynadı. Yılmaz da rejisörlüğü sürdürdü. Dağıtımı, bölge işletmecilerini takipte zorlandılar. Alacaklarını zamanında tahsil edemediler. Bayiler kendilerince fiyat çıkardı! Yüksek miktarda zarara girdiler. Bir taraftan da yıprandılar. Şirketi feshetmek, yazıhaneyi de kapatmak zorunda kaldılar.’
Orhan Günşiray, Aliki Yuvuklaki ile iki farklı pozda
Orhan Günşiray yoluna tek başına devam etti. ‘Günşiray Film’i kurdu. Küçük kızı Aslı’nın adını verdiği ‘Aslı Film’i de organize etti. Arka arkaya filmler çekmeye girişti. 1962’de, ünlü romancı Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun ‘Cengiz Han’ın Hazineleri’ adlı eserini beyaz perdeye uyarladı. ‘Günşiray Film’ yapımcılığını üstlendi. Kendisi de başroldeydi. Bütün servetini harcadı. Fakat umduğunu bulamadı. Zarar etmekten kurtulamadı. Bir röportajında, o günleri anlatırken, ‘kendi işletmelerince çektiği 10 filmin çalındığını,’ açıklayacaktı. ‘6 prodüksiyonun bütün haklarını başka firmalara satmak zorunda kaldığını’ da bildirecekti.
Fatma Girik ve Suphi Kaner ile 'Cici Katibem'de
- Magazin Sayfaları Orhan Günşiray’a Çalıştı… -
Agâh Özgüç’ün yazdığına göre Orhan Günşiray, - kelimenin tam anlamıyla! -‘safahat’ adamıydı. ‘Günşiray Film’in yazıhanesini de özel zevklerine göre döşemişti! ‘Ofiste, önündeki bar ile kamufle edilmiş yatak dahi mevcuttu. Düğmeye basıldığında, mekanizma çalışıyor ve ‘döşek’ ortaya çıkıyordu!’
1963’de, Yunanistan’ın ünlü kadın starı Aliki Vuyuklaki ile kamera karşına geçti. Yunan güzeli, Birsel Film’in sahipleri Özdemir ve Nükhet Birsel’in davetiyle ülkemize geldi. Türk - Yunan ortak yapımı ‘Sıralardaki Heyecanlar’ filminde başrolleri paylaştılar.
Neriman Köksal ve Orhan Günşiray, 'Fosforlu Cevriye' filminin bir sahnesinde
Magazin basını set haberlerini abarttıkça abarttı! Her gün yeni gelişmeleri yazdı. Vuyuklaki ile Günşiray arasında başlayan aşk, nikâh masasına kadar götürüldü! Havadisler öylesine ilgi gördü ki, film gösterildiği sinemalarda kapalı gişe oynadı. Oysa kordelanın 2 versiyonu mevcuttu. ‘Sıralardaki Heyecanlar’ın Türkiye kopyasının erkek başrol oyuncusu Orhan Günşiray, Yunanistan’dakinde Dimitri Papamihail idi!
Piyasayı ellerinde tutan film yapımcıları aralarında anlaşıp, ünlü karakter oyuncusu Suphi Kaner’in boykot edilmesini, iş verilmemesini kararlaştırdı. Günşiray, hükmü eleştirdi, tanımadı. Kaner, içki kullanırdı ama kabiliyetli sanatçıydı. İntihar etti. Karısı ve 2 evladı ortada kaldı. Kimse ilgilenmedi. Şirket sahipleri, Günşiray’ı da karşılarına aldı. Filmlerinin Anadolu’da gösterimini engelleme çalıştılar. ‘Hayatımda kimseye kötülük yapmadım,’ diyecekti. ‘Sadece onurumu korudum. Para kazanmayı severim. Dönemimde en yüksek ücreti alırdım. Film başına tam 60 bin lira! Hatır kıramadığımdan, dinlenmeden, hiç uyumadan setten sete koştum!’
Orhan Günşiray ile Türkan Şoray'ın aşk yaşadığı haberleri dönemin gazetelerinde yer aldı
Günşiray, şöhretinin zirvesindeyken, yapımcıların da gözdesiydi. Film şirketi sahipleri sete erken saatlerde gelir, adeta nöbet tutarcasına molayı beklerdi. Yeni projeler için ayaküstü görüşmeler yapılır, anlaşmalar imzalanırdı. Sonra da müstakbel film(ler)in senaryoları takdim edilirdi.
- Lüks Ve Savurgan Hayatı Kıskanılırdı… -
Kazandığı parayı bildiği gibi harcadı. İsrafta Hollywood yıldızlarını aratmadı. Lüks villası, son model arabaları, ‘Halikarnas Balıkçısı’ adını verdiği modern yatı, sayısız hayvanları ile ‘tatlı hayat’ sürdü. Ülkenin çoğu zenginini imrendirdi. ‘Sakıp Sabancı bile Günşiray’ın yaşam stiline parmak ısıracaktı!’
Günşiray, deniz sezonu açılmadan, kaptan ve tayfalara gerekli talimatı verir, hazırlıkları tamamlatırdı. Sonra da bütün yaz boyunca - Film çekimlerden arta kalan zamanında! - arkadaşlarını/misafirlerini ağırlardı. Birbirinden güzel bikinili mankenler güverteyi doldurur, güneş ışıklarından bolca yararlanırdı.
Sadri Alışık ile 'Gariban' filminde
Yat, Marmara’daki gezilerini tamamladıktan sonra Emirgan’a yaklaşıp palamar atardı. ‘Atlı Köşk’ karşılarındaydı. Çoğu kez de, kıyıda yürüyüşe çıkan Sakıp Sabancı ile karşılaşılırdı. Sabancı, Günşıray’ı tanırdı ve sözünü sakınmazdı! Bir gün, yatta eğlenen, birbiriyle şakalaşan ve müziğin ritmine uyup dans edenlere baktı: ‘Maşallah Orhan Bey,’ dedi. ‘Artistleri yanınıza almışsınız! Güzel kadınlarla aşna fişne etmektesiniz! Bugüne kadar yat sahibi olamadım. Beni yarı yolda bırakmışsınız!’ Sonra da adımlarını hızlandırıp uzaklaştı.
Usta kayakçı sayılırdı. Döneminin ünlü aktörlerinden Göksel Arsoy’un anılarında - ‘Altın Çocuk’! - Günşiray’dan da bahsetti. Arsoy’a göre Günşiray, ‘yakışıklı, çok sempatik ve pek hızlı’ idi. ‘Yeşilçam’da evlenip boşanma rekoruna sahipti!’ Güleç insandı, onunla yapılan tatil pek neşeli geçerdi. Kış sezonunda, Uludağ’a ailecek kayağa giderlerdi. Gündüzleri kayar, akşamları saunaya girer ve masaj yaptırırlardı. Bir gün, kayak odasında hazırlanıyorlardı. Çalışanlar botlarını giydiriyordu. Onlar da etraflarındakilerle sohbet ediyorlardı. Sonra ayağa kalktılar. Teleferiğe binip yukarıya, kayak pistinin başlangıç noktasına çıktılar. Kayaklarını takmak için eğildiklerinde, yanlışlığı anladılar. Botları ters - Sağ sola, sol sağ ayağa! - giydirilmişti!
Dansöz Adalet Emine Pee
- Günşiray’ın Yeşilçam’da Şöhret Olmak İsteyen Sekreteri… -
Sinemamızın usta tarihçisi, rahmetli Agâh Özgüç, ‘Türk Sineması’nın Marjinalleri ve Orjinalleri’ adlı kitabında Orhan Günşiray’a özel bölüm ayırdı. Mahkemeye yansıyan ‘tatlı kaçamak’larından bazı örnekler de verdi. Yazdığına göre, ‘Günşiray Levent’teki evinde, anne ve babasından izin aldığı genç kızı ‘sekreter’ statüsüyle çalıştırmaya başladı. Kızın annesi, bir süre sonra savcılığa başvurup ünlü aktörden şikâyetçi oldu. Ama çok geçmeden ifadesini değiştirdi. Soruşturmanın seyri de tepe taklak oluverdi. Olay, Günşiray’ın şoförünün üzerine yıkıldı!’ Genç kız, olay soğuyup unutulunca Yeşilçam’da şansını denedi. Sinema dünyasında tanındı!’ Özgüç, ilginç detaylar yazmasına karşın ‘sekreter yıldız’ın adını açıklamaktan - özellikle! - kaçındı.
Günşiray çok sayıdaki evliliğinin yanında çapkınlıkları/kaçamaklarıyla da anıldı. 8 defa nikâhlandı. Aşkları gazete/dergi sütunlarını süsledi. Dönem gazetelerinde yayınlanan habere göre, ‘Türkan Şoray ile de büyük aşk yaşadı’! Olay duyulunca ‘reklâm’ diye algılandı. Sonradan dallanıp budaklandı. Günşiray, Valikonağı’ndaki bodrum katını Şoray Ailesi’ne tahsis etti. Anne Meliha Şoray, kızının kalbini kaptırabileceğini anlayınca harekete geçti ve ilişkiyi sonlandırdı.
Orhan Günşiray, film şirketinde
Bilinmeyen, magazin muhabirlerinden/sinema yazarlarından kaçırılan hadiseleri de bulunurdu. Günşiray, Hürriyet’in - rahmetli! - röportaj yazarı Yener Süsoy’a içini döktü. Su yüzüne çıkmamış bazı hakikatleri sıraladı. - Köşesine çekildiğinde anılarını anlatmayı reddetmişti. Notlar çıkardığını, fırsat bulursa yazacağını da önceden açıklamıştı! - ‘MİT’e çalıştığını, 1940’lı ve 1950’li yılların ünlü dansözü, film yıldızı, ‘Türk Mata Harisi’ diye de ünlenen, Emine Adalet Pee’yi takip görevini ve ‘yakın ilişkisi’ni faş etti! - Aktarımına bakılırsa, hem kâm almış, hem heyecan dünyasının kat sayısını yükseltmişti/katlamıştı!
Orhan Günşiray anlatımına göre, 1951’de, askerlik görevi sırasında MİT’e katıldı. Örgütün İstanbul Ofisi, Vilayet - Valilik! - Binası’na yakındı. Orada çalıştı. 1951’de, hayatının en önemli izleme görevini aldı. İstanbul’a gelen, esmer güzeli, dansı ile kan kaynatan, kalp atışlarını hızlandıran rakkase Emine Adalet Pee ile ilgilenecekti. Bayan Pee, Tepebaşı Cumhuriyet Gazinosu’nun Barı’nda çalışırdı. Rus diplomatlarla ve politikacılarla alâkadardı/‘sıkı fıkı’ idi. ‘Edinilen bilgide, mesai harcadığı mekânda ve evinde toplantılar düzenlediği mevcuttu!’ Kadının güvenini kazanacak, baştan çıkaracak ve beraber yaşamaya/‘dost hayatına’ ikna edecekti! Eğlence yerinin devamlı müşterisi oldu. Dikkatini çekti ve dostluğunu kazandı. Tarlabaşı’ndaki kiralık evinin anahtarına alacak kadar samimiyetini ilerletti. ‘Açar’ın kopyasını çıkarıp, Millî Emniyet’e ulaştırdı. Pee’nin konutu iğneden ipliğe araştırıldı. Gerekli teçhizat da kuruldu.
Ressam Remzi Türemen'in çizgileriyle Neriman Köksal Ve Orhan Günşiray Yıldız dergisinin kapağında
- Donunu Adalet Pee’nin Evinde Unutunca, Maskesi Düştü… -
Aktarımında hayli enteresan ve mahrem noktalar da vardı. Bir gece, çok geç vakitte evine döndü. Herkes uykudaydı. Odasının lambasını yakmadan soyunup, yatağa girmek istedi. Tam pantolonunu çıkarmıştı ki, içerisi aydınlanıverdi. Eşi karşısındaydı. Çığlık çığlığa sordu: ‘Bu ne hal? Külotun nerede?’ Günşiray şaşırdı. Alt tarafı çırılçıplaktı! Durumu tam rezaletti! Hemen toparlandı. Sonra yaşadıklarını film şeridi gibi geriye sardı: ‘İç çamaşırını Adalet’in evinde unutmuştu!’ Yine kendi beyanına göre, ‘Eşi bağrışlar atıp lanetler sıralayarak uzaklaştı!’ Sonradan araya kayınbabası girdi. - Damadının ‘gizemli’ görevinden haberdardı! - Lisan-ı münasip ile durumu anlatmaya çalıştı: ‘Günşiray, çok gizli ve çok önemli operasyon(lar)da görevliydi. Müsamahakâr davranmalı ve olayları kabullenmeliydi!’ Gelin hanımın cevabı da merak yüklüydü: ‘Baba! Eşim nasıl bir iş yapıyor ki, gece yarısında evine donsuz dönebiliyor?’
Orhan Günşiray, ünlü kotrasında misafirleriyle
Günşiray, Süsoy’a yaptığı açıklamalarda, MİT’te başka bazı operasyonlara da katıldığını belirtti. Başkaca sır vermedi: ‘Bildiklerim ve gördüklerim, benimle beraber mezara gidecek!’ Demekle yetindi.
Filiz Akın ile 'Zoraki Milyoner'de
Orhan Günşiray’ın MİT’te çalıştığını açıklaması, Yeşilçam’daki arkadaşları arasında hayretle karşılandı. En derin şaşkınlığı Fikret Hakan yaşadı. ‘Kendisiyle çok defa bir arada olduk, aynı işlerde çalıştık. Ama hiç hissetmedim. Şimdi rahmetli olan başka arkadaşımdan şüphelenirdim. Çünkü bazen ağzından bir şeyler kaçırırdı! Ben de MİT’te görevliliğine inanırdım. Orhan Günşiray aklımın ucundan bile geçme(z)di.’
Yarın: Yazının 2. Ve Son Bölümü…
Ali Hikmet İnce
Siyasetcafe.com