1 Kasım seçimlerinde MHP, 7 Haziran'daki % 16,29 oy oranını % 12'lere düşürmüştü.
Üstüne üstlük milletvekilli sayısı da 80’den 41’e inmiş hatta HDP’nin de gerisinde kalmıştı.
Bu durum, daha ilk günden erken seçimi ilan edip hodri meydan diyen Bahçeli için büyük hezimetti.
1 Kasım seçim sonuçlarının hemen akabinde MHP muhalifleri harekete geçti. Sinan Oğan ve Koray Aydın genel başkanlık için adaylıklarını açıklayarak Bahçeli’ye rakip oldular.
Öte yandan, 1 Kasım seçimlerinde MHP'den milletvekili adayı gösterilmeyişine “Genel Başkanımızın takdiri” deyip sessiz kalmayı tercih eden Meral Akşener de birden bire ortaya çıkıp sessizliğini bozdu.
Seçimden tam bir ay sonra 30 Kasım 2015’de İstanbul'da basın toplantısı düzenleyerek olağanüstü kurultay çağrısı yaptı. “İnanıyor ve biliyoruz ki iktidarın tek alternatifi MHP’dir.” dedi.
İktidarın kirli ve gizli senaryoları bozma kararıyla MHP’nin eski ocak başkanlarını da yanına alarak şehir şehir gezmeye başladı.
Genel başkan adaylarının Bahçeli’ye karşı muhalif hareketi yıllarca muhalefette kalan MHP delegeleri ve ülkücülerin içindeki iktidar olma umudunu ateşlemişti.
Yalnız onların değil, mevcut partilerden umudunu kesen sağ da ve soldakilerin de umuduydu.
Fakat bu umut özellikle Meral Akşener’den yanaydı.
Koray Aydın, Meral Akşener, Ümit Özdağ ve Sinan Oğan’ın ortak kararıyla Yargıtay kararı beklenilmeden 15 Mayıs 2016 tarihinde ilk Kurultay toplantısı kararı alındı.
O gün herkesin nabzı Kurultay için atıyordu.
Ancak polis engeli her şeyi altüst etti. Adaylar ve delegeler içeri dahi sokulmadı. Adaylar ortak bir kararla 2. Kurultayın 19 Haziran’da yapılmasını kararlaştırdı.
Her ne kadar Akşener, otelinin önüne konulan demir parmaklıklara tutunup saatlerce dirense de bir sonuç alınamadı.
Bütün adayların ve delegelerin umudu 19 Haziran’a ertelenmişti.
Oysa bu toplantı da fiyasko ile sonuçlanmış bütün yetkilerin tek kişiye verildiği Kurultayda “Olağanüstü Büyük Kongrenin” MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin de önceden ilan ettiği 10 Temmuz 2016 tarihinde yapılması kararı çıkmıştı.
Bu sırada Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 19 Haziran 2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurulu iptal etti. Doğal olarak Genel Kurul’da alınan tüm kararlar yok sayıldı.
MHP Genel Merkezi, 10 Temmuz 2016 tarihinde yapılacak olan “Olağanüstü Büyük Kongre”nin afişlerini Bilbordlara astırdı.
Hoppala….
Bu sefer de hemen hemen herkesin yapılacağına inandığı 10 Temmuz Kongresi de iptal edildi.
Adaylar şaşkın, ülkücüler ise hayal kırıklığı içindeydi.
Ancak, Akşener kendine hedef koymuştu. Hem kendi hem de onu sevenlerin tümü buna inanmıştı. “MHP, içinden bir başbakan çıkaracak ve bu ülkeyi yönetecekti.”
Hatta Meral kararlı bir şekilde, “Göreceksiniz, görecekler; çok yakın bir gelecekte Başbakan Meral diyecekler” diyordu.
Yeni parti kurulacak dedikodularına ise ısrarla “ böyle bir düşüncemiz yok” cevabını yapıştırıyordu.
Çok kararlı ve inançlıydı...
Ülkücülerin ablası, topuklu efesi ne çıktığı yoldan ne de davasından vazgeçmeyecekti.
Ülkücü hareketle mücadeleyi sonuna kadar sürdürecekti.
AKP’ye “Çekin ellerimizi üzerimizden!” diye seslendi.
Bahçeli’nin “kurun partinizi boyunuzun ölçüsünü alalım” sözlerine, Akşener’den “toplayın kurultayı alın boyumuzun ölçüsünü” resti geldi.
MHP’yi AKP’nin arka bahçesi yapmasına “Engel olacağız! Engel olacağız! Yapamayacaksınız!” diye ant içse de bütün engeller Meral’eydi.
FETÖ Kalkışmasının olduğu 15 Temmuz gecesi bile Meral’in çeşitli yerlerdeki konuşmaları fotomontaj ile birleştirilerek “Darbenin Başbakanı Meral olacaktı” diye halkta algı uyandırılmak istendi. Meral’e durduk yere bir de FETÖ damgası vurulmaya çalışıldı.
7 Haziran seçimlerinden önce başlayan ve günümüze kadar devam eden süreçte kaset suçlamaları ya da Fetö suçlamaları ile karşı karşıya kalan Akşener, bu sefer de kendini aklamak zorunda bırakıldı.
İşi zordu… Hem de çok…
2015’de başlayan tüm genel başkan adayları ve destekçilerindeki kurultay hevesi ise “hukuk guguk” yapılarak engellendi.
Sonunda Bahçeli’nin isteği olmuş ve MHP’nin Kurultay’ı 2018 Mart’ına kalmıştı.
Ülkücüler büyük bir hayal kırıklığına uğradı.
MHP’nin Anayasa oylaması ve Başkanlık seçiminde AKP yanında saf tutması nedeniyle çoğu ülkücünün umudu tükenmiş ve harekete olan inançları da zayıflamaya başlamıştı.
Birçoğu da tükenmişti.
AKP muhalifi sağ ve sol cenahta heyecan bitmişti.
Adalet yürüyüşünde zafer çığlıkları atanlar dahi sessizdi.
Tam da bu sırada Meral Akşener yeni parti söylentilerine Bursa’dan son noktayı koydu.
Evet…Yeni parti kurulacaktı.
Oysa çok geç kalınmıştı. Daha önce söylediğim gibi Akşener bunu daha başındayken yapmalı ve kendisinin bu kadar yıpratılmasına izin vermemeliydi.
Rota bu sefer MHP’den Merkez sağa kaymıştı.
Akşener, FETÖ’cü suçlamalarının önünü kesmek için partinin kuruluşunu Ekim ayına çekildiğini, Ümit Özdağ ile beraber yürüyeceklerini açıkladı. Sonuna kadar MHP’de kalacağım diye beyanat veren Koray Aydın da muhtemelen bu yeni oluşuma katılacak gibi.
Diğer genel başkan adayları Servet Sazak ve Sinan Oğan’dan henüz çıt yok.
Türk milletini kucaklayan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esaslarına ve aziz milletimizin değerlerine sadık kalacak, birleştirici, onarıcı bir siyasi heyet olarak Samsun’dan yola çıkılacak.
Böylece yeni parti hem sağda hem de solda yeni umutlara gebe olacak.
Beyanatlara göre, içerisinde kimsenin tahmin edemediği daha önce siyasette olmayan çok seçkin isimler yer alacak.
AKP’nin de MHP’nin de korkusu kırgın tabanın yeni partiye kayması olacak.
Peki, yeni parti nasıl olmalıdır…
Önemli olan bu partide yer alacak olanların adlarının FETÖ terör örgütü ile kirlenmemiş, halkı sağ sol kutuplaşmasından çıkaracak kişilerden oluşmasıdır.
Söylenildiği gibi ayrıştırıcı değil, birleştirici olmalıdır.
Özellikle hali hazırda hareketin başından beri yanında göremediğim kadınların söz sahibi olduğu bir parti olmalıdır.
Gerçekten kadın sorunundan anlayan ve çözüm üretebilecek kadınlardan seçilmelidir. Çünkü geleceğin söz sahibi kadınlardır.
Hayır kurumlarına yardım yapan, çay partileri düzenleyen kadınlardan ziyade, iktidara taşıyabilecek mücadeleci cevval kadınlar yer almalıdır.
Öte yandan halkta büyük bir karşılığı olan Akşener, bu gücü kullanarak partiyi kurduran erkeklerin oyununa gelmemelidir.
Sakın haaaa….
Yoksa, Akşener’in kendi deyimiyle “Guguk” bir parti olarak siyaset sahnesinde debelenecektir.
Ne denilirse denilsin yaşanan terör olayları, rejim değişikliğine yönelik atılan adımlar, ekonomik gelişmelerden dolayı kepenk kapatanlar ve işsizlikten usananların şimdilik “tek umudu” AKŞENER.
Hem de Erdoğan’a rağmen.