Öncelikle bu yazı için en baştan söyleyelim ki başlığa bakıp da bir spor yahut futbol yazısı yazdığımızı düşünmeyin…
Bu yazı futbolun çok ötesinde bir durumu analiz ettiğimiz bir yazıdır.
AKP iktidarı 2002’de iktidara gelişi ile birlikte 2011 yılına kadar geçen süreçte kendi medyasını,kendi STK’larını oluştururken 2011 yılından sonra ise son 100 yılın Avrupa’da görülen en büyük “Sistematik sermaye transferi” operasyonu için düğmeye basarken bir yandan kamu ihaleleri ile zenginleştirdiği yandaş bir sermaye sınıfı yaratmaya başladı.
Operasyonun diğer ve belki de daha önemli boyutu ise özellikle TMSF eli ile AKP’ye göre “Eski” sistemin “Büyük sermayesini” temsil eden kişi ve grupların sermayelerinin yandaş holdinglere transfer edilmesi oldu.
Bu süreçte AKP’nin “Eski” sistemin “Büyük Sermayesini” temsil eden “Büyük sermaye güçlerinden” sermaye transferi ile kendi sermaye sınıfını palazlandırma ve yarattığı kendi sermaye sınıfına siyasi finansmanını sağlatma projesinin en önemli kurbanlarından ikisi UZAN GRUBU ve KARAMEHMET GRUBU oldu…
Ancak AKP “Eski” olarak nitelediği sistemin kendisine direnen “Büyük Sermaye” gruplarının en büyük temsilcisi olan Koç Grubu’nu ne çok istese de tasfiye edemiyordu.
Koç Grubu ile AKP iktidarı arasında süren bu soğuk savaş “Derinlerde” devam etse de AKP Koç’u tasfiye edemeyecekti zira AKP’yi “İktidara taşıyan” “Uluslar arası Kuruluşların” “Protokol Masasına” KOÇ GRUBU “Masanın Sahiplerinden Birisi” olarak oturalı 50 seneyi geçmekteydi.
KOÇ-AKP “Soğuk savaşını” burada neden not ettiğimizi de yazının az sonraki bölümlerinde çok daha net anlayacaksınız.
***
Bu 2 gruptan Mehmet Emin Karamehmet’in sahibi olduğu Çukurova Grubu’na bağlı Pamukbank’a yapılan operasyon ile başlayan süreç,grubun medya kuruluşlarının yandaş “Havfuz müteahhitlerinin” eline geçmesi ile devam ederken sıranın yıllardır lig maçlarının yayıncısı olan DİGİTÜRK’e gelmesi ise kaçınılmazdı.
Ve beklenen gerçekleşti 2015 yılında Karamehmet’e ait DİJİTÜRK, AKP’nin yakın ve “Özel” ilişkileri olan Katar Devleti’nin “VARLIK FONU” olan Qatar Investment Authority yani KATAR YATIRIM OTORİTESİ’nin sahibi olduğu BeIN Sports’a satıldı.
Bu satış gerçekleştiğinde aslında kimse Türk futbolu için hazırlanan “Büyük Plan” için de düğmeye basıldığının farkında dahi değildi…
***
Yazımızın bundan sonrasının çok daha iyi anlaşılması ve anlamlandırılabilmesi açısından şu veriyi burada sizlerle paylaşmamız hayati öneme sahip: Futbol bugün futbolcu satışları,menajerlik ücretleri,tribün gelirleri,yayıncı gelirleri,lisanslı ürün satışı,İDDAA gelirleri ve tabii ki canlı bahis oyunları gelirleri ile artık bir spor olmanın çok ötesine geçerek Türkiye’de yaklaşık 5 milyar dolarlık bir sektör,bir endüstri halini almıştır.
Türkiye’nin en önemli gelir kalemlerinden birisi olan turizm sektörünün 2019 verilerine göre 34 milyar dolar olduğu göz önüne alındığında böylesi devasa ve Türkiye’nin en önemli gelir kalemlerinden birisi olan sektörün 7’de 1’i oranında bir büyüklüğe sahip oluşu futbolun Türkiye’de nasıl bir büyük “Rant endüstrisi” halini aldığını da çok daha net olarak gözler önüne sermektedir.
İşte böylesi devasa bir sektörde AKP’nin sürekli bir “Soğuk Savaş” yaşattığını az önce belirttiğimiz KOÇ GRUBU, Galatasaray’da ailenin damadı İnan Kıraç,Beşiktaş’ta holdingin yıllarca Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapan ve hali hazırda “Onursal Başkan” olan Rahmi Koç ile, Fenerbahçe’de ise önce Mustafa Koç ardından ise bugün başkan Ali Koç vasıtası ile “Belirleyici ve yönlendirici konumdaydı.
Yani bu devasa sektörde kimin şampiyon olup olmadığı çok önemli değildi aslında kazanan her zaman Koç Grubu olmaktaydı.
***
Biz Katarlı BeIn Sports’un 2015’te DİJİTÜRK’ü alması ile başlayan büyük “operasyon” sürecine geri dönelim…
2015 yılında DİJİTÜRK’ü satın alan BeIN Sports 2016 yılında yapılan Süper Lig yayın ihalesine girdi ve tamı tamına 600 milyon Dolarlık teklif ile ihaleyi kazandı.
Oysa bu durumda bir terslik vardı…
Zira Türkiye Süper Lig’i Fransa,Almanya,İspanya,İtalya ve İngiltere gibi “Majör” bir lig değildi. Dünyanın hiçbir ülkesinde izlenmiyordu.
Türkiye Süper Ligi’nin “Marka değeri” ise yerlerde sürünüyordu…
Ama Katar Devleti’ne ait BeIN Sports geliyor ve bu aslında belki de reelde 100-150 milyon dolar edecek lige 600 milyon dolar yayın hakkı veriyordu.
Bu o dönem “Federasyonun ve Kulüpler Birliği’nin büyük başarısı” olarak lanse edilmişti….
Ama aslında “Federasyonun ve Kulüpler Birliği’nin Dizaynı” da bu büyük planın bir parçasıydı.
***
AKP iktidarı bu milyarlarca dolarlık rantın döndüğü ve soğuk savaş içerisinde olduğu KOÇ GRUBU’nun “Dolaylı Kontrolü” altındaki futbol endüstrisinin başına “Emanetçi” aramış ve en sonunda bunun için en uygun emanetçi olarak aynı zamanda enerji piyasasında KOÇ’un rakibi olan Yıldırım Demirören’i Beşiktaş tarihinin en kötü başkanlarından birisi olmasına rağmen TFF’nin başına getirmişti.
Kulüpler Birliği’nin başına ise Erdoğan Ailesi’nin Emine Erdoğan tarafından “Eniştesi” Göksel Gümüşdağ getirilmiş,Gümüşdağ aynı zamanda başlatılan İstanbul Başakşehir “Projesinin” de başına oturtulmuştu.
***
İşte bu şartlar altında amaçlanan şuydu:Öncelikle finansal olarak kritik durumdaki kulüpler yayıncı kulüpten beklemedikleri oranda artan yayın gelirlerine kavuşacak,bununla birlikte harcama sınırlarını zorlayacak ve giderek batağa saplanacaktı…
Aynen “Planlandığı” gibi oldu…
Başta 3 büyük kulüp olmak üzere takımlar yayıncı kuruluştan gelirlerin aniden ciddi miktarlara çıkması ile birlikte milyon Euro’luk transferler yaptılar,açıldıkça açıldılar ve gün geçtikçe batağa saplandılar…
Planın ilk aşaması 4 sene içerisinde tamamlandı.Kulüpler yayıncı kuruluş olmasa “İFLASLARINI” açıklayacak hale geldi,yayıncı kuruluş bu gücünü kullanarak verdiği fiyatta indirime gitti,kulüpler daha da büyük çıkmaza girdi.
***
Bu arada İstanbul Başakşehir “Projesi” devreye sokuldu… Diğer kulüpler borç batağında çırpınırken,oyuncularının maaşlarını dahi ödeyemezken,AKP yönetimindeki İBB’nin takımı olarak yola çıkan başına da “Enişte” Göksel Gümüşdağ’ın getirildiği “Başakşehir Projesi”,İBB’ye ve doğal olarak AKP’ye yakın müteahhitler tarafından sponsorluklara boğuldu.
Üç büyük kulübe transfer yasakları gelirken ve, bu kulüpler futbolcuları tarafından UEFA’ya şikayet edilecek hale gelirken Başakşehir yıldızlarla dolu kadrolar kurdu.(Başakşehir yıllardır iyi futbol oynuyor diyenler;diğer rakipleri maddi zorluklar ile boğuşup futbolcularına maaş ödeyemezken,kurulan alternatifli kadrolar,hakemlerin kendisine karşı “Gayet ılımlı ve olumlu” bakışı güçlü mali yapısı ve sıfır borç ile bir zahmet oynasın zaten…)
Bir diğer destek de Trabzonspor’a verildi.Açılan tek telefonla Trabzonspor’un transfer yasağı engeline takılması engellendi mesela…
AKP,kendi medyasını ve sermayesini kurduğu gibi tasfiye edemediği KOÇ GRUBU kontrolündeki 3 büyük takımı tasfiye edeceği,”KENDİ LİGİNİ,KENDİ FUTBOLUNU” kurmayı planlıyordu.
***
Bu “Büyük planın” son ve öldürücü darbesi olarak borç batağına boğazına kadar batan kulüplere kamu bankaları ile anlaşmaları “ZORUNLU” tutularak ilk 2 yıl ödemesiz,2. Yıldan sonra %5, 3. Yıl %10, sonraki 3. Yıl ise borcun tamamını ödemek zorunda olacakları bir “YAPILANDIRMA” önerildi.
Bu plan “TÜRK FUTBOLUNUN TESLİM ALINMASI” anlaşmasından başka bir şey değildi.
Zira Türkiye’de bu anlaşmayı imzalamasının ardından 3 sene sonra tüm borçlarını ödeyebilecek tek bir kulüp yok.
Bu anlaşmanın çok “Kritik” bir maddesi daha var…
Bankalar ile bu anlaşmayı imzalayan kulüplerin yöneticileri bu alınacak krediye “ŞAHSİ” kefalet vermek zorunda.Yani 3 sene sonra o kulüp borcunu ödeyemezse banka gelecek ve bizzat anlaşmaya imza atan o kulübün başkanından parayı tahsil edecek.
Yani Fenerbahçe bu anlaşmayı imzalasa ve 3 sene sonra bu borçların tamamını ödeyemezse Başkan Ali Koç’a gelecekler ve yaklaşık 2 milyar TL isteyecekler.
Ali Koç kim? AKP’nin “Soğuk Savaş sürdürdüğü”, 3 büyük kulüpte “Belirleyici rol oynayan” KOÇ HOLDİNG Yönetim Kurulu Başkan Vekili.
Peki Ali Koç’un Yönetim Kurulu Başkan Vekili olduğu Koç Holding’in en önemli faaliyet alanlarından birisi hangi “Stratejik” sektör? Savunma Sanayii…
Yani “Damat” Selçuk Bayraktar ve “Yandaş” Ethem Sancak’ın sektöründeki bölüm…
***
Şartlar böyle olunca doğal olarak Fenerbahçe ise bu anlaşmayı imzalamayı reddeden tek kulüp oluyordu.Özel bankalardan daha uygun şartlarda yapılandırma anlaşması yapma imkanı bulan Fenerbahçe “Kulübü ipotek altına alan” bu anlaşmayı reddediyor ve başka kulüpleri de uyarıyordu.
Fenerbahçe bu anlaşmanın ancak 10 yıllık bir vadeye yayılması halinde mantıklı ve imzalanabilir olduğunu savunuyor ve TFF’yi bunu kabul etmesi için zorluyor.
Bu hali ile hayata geçirilen “Yapılandırma” planın 3 maksimum sene- ki bu anlaşmaya imza atan kulüpler 3 seneye kalmadan iflas bayrağını çekeceklerdir- sonraki “ÖLDÜRÜCÜ DARBESİ” ve son aşaması olarak kurgulanıyor.
O aşama ise borçlarını ödeyemeyen tüm kulüplerin iflasını açıklaması ve bu kulüplerin ölü fiyatına başta Katarlı “Özel dostlar” tarafından satın alınarak yeni bir rant alanı oluşturulması ve bu tamamen AKP tarafından kontrol edilecek rant alanından milyarlarca dolarlık gelirin AKP “havuzuna” akması.
Bu arada tüm kulüpler AŞ statüsünde olup borsada işlem gördüklerinden ötürü,borsada da kulüp hissesini satın alan çok sayıda küçük yatırımcının düşeceği durumu,edeceği zararları ise böylesi önemli bir planda önemseyen yok.
***
Peki Fenerbahçe bu “Esir alma anlaşmasını” imzalamayı reddedince ne oldu? TFF “yanlış hesap” sistemleri ile Fenerbahçe’nin elini kolunu bağlayan,transfer yapmasını imkansız hale getirecek “TRANSFER LİMİTLERİNİ” getirdi.
Ali Koç’un karşı hamlesi ise KOÇ HOLDİNG’in en büyük şirketlerinden TÜPRAŞ’ı Fenerbahçe’ye sponsor yapmak oldu..
***
Evet sevgili okuyucularımız günlerdir kamuoyunda çokça tartışılan “Transfer limiti” tartışmalarının arka planındaki mücadele budur.
AKP 3 büyük kulübü tasfiye edeceği ve Başakşehir ve Trabzonspor başta olmak üzere kendi nüfuz alanını geliştireceği,Fedarasyonu kendisi, dizayn edeceği,İDDAA ihalesi gelirlerini kendi “Emanetçisine” bırakacağı bir dizayn ile hem milyarlarca dolarlık futbol endüstrisindeki ranta tek başına sahip olmayı,hem de bu devasa endüstride yıllardır tasfiye demediği büyük sermaye grubu KOÇ’un etkinliğini kırmak istiyor.
AKP aynı zamanda 3 büyük kulüp taraftarının büyük kitlelerin ve tribünlerinin kendisi aleyhinde olmasından,ilerleyen dönemlerde statlarda başlayabilecek protesto dalgasının yayılarak büyük bir ateşin kıvılcımını yakmasından da endişeli.
Kitleleri uyuşturmak için en önemli araçlardan birisi olarak “FUTBOLDA DA MUTLAK HAKİMİYET” bu nedenle AKP için son derece önemli,
AKP plan program yapıyor yapmasına ama unutmamalıdır ki kafasında hayalini kurduğu “ 3 BÜYÜKLERİN TASFİYE EDİLDİĞİ SÜPER LİG” hayali işlemez zira Türk futbolu bu 3 büyük kulüp olmadan yürümez.
Olay Ali Koç-Fenerbahçe olayı değildir,Türk futbolu ve kulüpler yeni, bir dizayn içerisinde “Esir alınmaya” çalışılmaktadır.
Ve dostlar yukarıda yazdıklarımız ışığında bir kez daha söylemek gerekir ki; FUTBOL ASLA SADECE FUTBOL DEĞİLDİR.