İslamcıların koyduğu son nokta
Müteşebbisi servetine servetler kattı. Devletle birlikte dönüp duran paranın bir kısmı hayır işlerine ayrıldığı için Parti’nin Fetva Emini şer’î cevazı yetiştirdi. Eli kalem tutan entelektüelleri de bugün ortaya dökülüp-saçılan yolsuzlukların üstünü örtmek için hayalî canavarlar icat edip onlara saldırırken, zor edindikleri itibarlarını tüketiyorlar.
İslâmcılık, -Mısır’da olduğu gibi- zalim-laik zorbaların baskıları altında değil, yolsuzluk çarkları arasında eğilip-bükülüyor. Her şeye rağmen İslâmcılığın çileli, meşakkatli geçmişi bu şaşaalı ama hazin sonu hak etmemişti.
DİNDAR NESİL RANTIN KAPISIYDI!
Dindarlık, sadece iktidar rekabetinin ve bu rekabetin sakladığı-gizlediği insanlık tarihi kadar eski basit çıkar hesaplarının kılıfı olarak kullanılmış. Devlet eliyle “dindar nesiller yetiştirmek”, devlet rantını dindarane şekilde dağıtmadan olmazdı. Servete servet katmak için alın size bahane. Din eğitimini devlet tekelinde tutmaktaki ısrar, devlet rantını kontrol etmek içinmiş. Tarihî misyonunu tamamlamış imam-hatip modelini, genel eğitim modeli olarak yeniden inşa etmek, devletin ekonomik iktidarını sınırsızca ve keyfince kullanmanın gerekçesi olmuş. Başbakan mevcut dinî cemaatlerin din eğitimi modeline, ekonomik araçlarına hükmettiği devletin tekelinde bir model ile alternatif oluşturdu. Hayır-hasenat fonlarının sadece bu devlet tekelindeki din eğitimine hasredilmesi bu yüzden şaşırtıcı değil. Başbakan devletin hem parasını hem de eğitimdeki tekelini kullanarak “kendi cemaati”ni oluşturmaya girişmiş. Gülen Cemaati ile son olaylara kadar üstü örtülü şekilde süren bir çatışmaya girmesinin sebebi, işte bu tekel oluşturma niyeti imiş.
İKTİDAR SEÇKİNLERİNİN KILIFI
Hükümet-Cemaat çatışması, aslında AK Parti’ye özgü, kaynağı Millî Görüş’ün şer’î referanslarına uzanan bir din anlayışını ve örgütlenme modelini hakim kılma teşebbüsünden çıktı. Ama bu çatışma özgün bir dindarlık biçimine veya din anlayışına dayanmıyor. Devletin rant dağıtma ağının etrafında kümelenen iktidar seçkinleri bu dindarlığı kendi siyasî ve ekonomik çıkarlarının bir ideolojik kılıfı olarak kullandılar.
RANT, HAYIR, OLİGARŞİZM
Bu dindarlık türü, devlet katında iktidara yakın sermayedarların tekelleşme eğilimine uygun düştü. Devlet rantı ile edinilen zenginlik hem siyaseti hem de hayır-hasenat işlerini besliyor ve oligarşim çekirdek bu işi çevirebildiği ölçüde birkaç kişi elinde deveran eden bir nimete dönüşüyordu. Devlet rantı üzerinden imam-hatip odaklı hayır hasenat işleri resmî İslâm’a, savaş açtığı Cemaat ise sivil İslâm’a tekabül ederken, her iki kesimin sermayedarlarının da aynı eksende ayrışması normal addedilmeli.
KARA DELİK PATLADI
Devlet rantı, devlet tekelinde din eğitimi, maslahata şer’î kılıf bulan rüsûm uleması veya parti fetva eminleri, bu fiili destek ve meşruiyetle denetimsiz ve rakipsiz hale gelen iktidar ile oluşan çekim gücü, durumu özetliyor. Bu olağanüstü çekim gücü evrende her şeyi içine alıp yok eden kara deliklere benziyor. Gün geliyor, içindekileri kusar gibi ortalığa saçıyor. Bugün yolsuzluk soruşturmaları, dar bir siyaset ve sermaye eliti ile hayır-hasenat işleri üzerinden geniş kitlelerle bağ kuran saadet düzenini, kara deliğin patlaması gibi ortalığa döktü saçtı. Üstü örtülemez durumda olması bu yüzden.
(...)
Son noktayı koyanlar İslâmcılar, başkaları değil.