Mayıs 2004 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan’ın başkanlığında Savunma Sanayi Stratejisi ilgili çok önemli kararlar alındı.
Alınan ilk karar ise; şimdiye kadar ki tüm projelerin rafa kaldırılması oldu.
Yani ülke yeni bir döneme geçiyordu.
Bu geçişin kısaca özeti; artık savunma sanayimizi satın almayacak, kendimiz üretecektik.
Kimse bunu başaracağımıza inanmıyordu... Yinede bir süre sonra ilginç olaylar olmaya başladı.
TARİH:14 Temmuz 2004
YER: Çanakkale-Gelibolu
OLAY: TÜBİTAK’ta görevli 3 bilim adamı, traktörle çarpışan minibüste can verdi.
MİNİBÜS, karanlıkta ışıklarını yakmadan giden saman yüklü traktöre arkadan çarptıktan sonra, savruldu ve karşı şeritte son sürat gelen bir Mercedes ile çarpıştı. Hurdaya dönen araçtan Ercan Kuruoğlu (31), Mustafa Aktekin (54) ve Yücel Kenter'in (32) parçalanmış cesedi çıkarıldı.
Kimdi bu bilim adamları?
TÜBİTAK’ta "güvenlik konusunda stratejik araştırma" yapıyorlardı. O gün Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü'nde geliştirilen bir askeri cihazın, Çanakkale'de yapılan denemesinden dönüyorlardı… Cihaz, gizli bilgilerin güvenli şekilde korunması için geliştirilmişti.
TARİH: 2006 - 2007
YER: Ankara
OLAY: ASELSAN'da görevli genç mühendisler esrarengiz şekilde canlarına kıydı.
MAKİNA Mühendisi Hüseyin Başbilen (30), 7 Ağustos 2006'da Pursaklar yolunda aracının içinde bileği ve boğazı kesilmiş, Elektrik Mühendisi Ünsem Ünal (30), 17 Ocak 2007'de Eymür Gölü kıyısında başından vurulmuş halde ölü bulundu. ELEKTRİK Mühendisi Evrim Yançeken (26), Batıkent'teki oturduğu binanın 6. katından atladı.
Kimdi bu Genç Mühendisler?
ASELSAN'da, savaş uçaklarının dost-düşman ayrımını yapan sisteminin millileştirilmesi üzerinde çalışanları. Ölümleri kayıtlara intihar olarak geçti.
TARİH: 30 Kasım 2007
YER: Isparta-Keçiborlu
OLAY: Boğaziçi ve Doğuş üniversitelerinden 6 bilim adamı, düşen uçakta öldü.
ATLASJET'in Türbetepe'ye kuyruğunu çarparak parçalanan uçağındaki 57 kişi arasındaki Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Engin Arık, Doğuş Üniversitesi'nden Prof. Şenel Boyda ve Doç. İskender Hikmet ile 3 genç asistanları dikkat çekiciydi.
Kimdi bu bilim adamları?
HEPSİ fizikçiydi, özelikle Prof. Arık, nükleer enerjinin temelini oluşturan parçacık fiziği konusunda dünya çapında bir isimdi. Ve en önemlisi Türkiye'de bol bulunan toryumu, petrole alternatif enerji kaynağı olarak çevirme çalışmaları içerisindeydiler.
Bu olaylar böyle kaldı, birkaç duyarlı insan ve ölenlerin aileleri dışında kimse olayların üzerinde gitmedi ve dosyalar nasıl açıldıysa öyle kapandı…
Yıl 2014 TÜBİTAK`a bir atama yapılır Dikkat!!
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’na bağlı (TÜBİTAK) Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi’nin (ULAKBİM) Müdür Yardımcılığı görevine Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürü getiriliyor...
ULAKBİM yönetmeliğinde bu görev tanımı şöyle: “Araştırıcılara basılı ve elektronik kaynakları kullanarak belge ve bilgi sağlama hizmetleri vermekten sorumlu.”
Dönenim bölümle ilgili bakanı Fikri Işık meclisteki bir konuşamasında bu şahsın “dergi çıkarmak” için oraya atandığını söylüyor...
Peki nedir bu “ULAKBİM” görevleri nelerdir?
ULAKBİM, 1996 yılında TÜBİTAK'a bağlı bir enstitü olarak kuruldu. Merkez, ülkemizdeki tüm akademik kurumları birbirine ve küresel araştırma ağlarına bağlayan Ulusal Akademik Ağ alt yapısını işletmenin yanısıra ve bu ağ üzerinden yeni ağ servisleri sunarak, bir yandan ağ için araştırma geliştirme yapmakta, diğer yandan araştırmacıların ağı Ar-Ge yapmak için kullanmalarını sağlamaktadır.
ULAKBİM Yönetmeliği’nin 5’inci maddesinde yer alan merkezin görevleri bölümünü özelikle araştırmanızı tavsiye ederim.
Evet öyle bir birime bir hayvanat bahçesi müdürü atanıyor...
Yalnış anlamayın hayvanlardan sohbet gitmiyor.
Tüm bunlardan sonra benim aklımda çok deli sorular varda ben bir kaçını özetleyeyim:
Adam bilim adamı ise hayvanat bahçesinde ne işi vardı?
Şimdi diyeceksiniz ki, hayvatan bahçesinden bilim adamı çıkmaz mı?
Çıkar be kardeşim de herhalde Pavlov olarak TÜBİTAK'a gelmedi...
Madem TÜBİTAK'a dergi çıkarmak lazımdı, neden konunun uzmanı bulunmadı...
Peşinen söyleyim olaydaki muhatapları tanımam bilmem, kimseninden hakkını yemek istemem.
Ama yaşadığımız süreçte bu soruların akla gelmesi normal değil mi?
Tüm yazımda asıl gelmek istediğim soruysa şuydu:
ACABA GÖREVDEN ALINA HAKİM VE SAVCILARDAN TÜBİTAK VE ASELSAN'da çalışan o bilim adamlarının davalarına bakanlar var mıydı, varsa kimlerdi?