AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Suriye’nin kuzeyinde yapılacak askeri harekat için “Nihayetinde savaşa giriyoruz. Buradan terör örgütlerinin temizleneceği, sınırları belli olsa da bir savaşla karşı karşıyayız ve Allah’ın izniyle inşallah bu savaşı biz kazanacağız” ifadelerini kullandı.
Habertürk TV'de konuşan Kurtulmuş'un açıklamalarından satır başları:
Uzunca bir dönem ABD ile Suriye'nin kuzeyi konusunda fikir ayrılığında olduğumuzu cümle alem biliyor. Bizim için burası herhangi bir bölgede, ülkede bizim için fantezi olan gelişme değil. Suriye'nin kuzeyindeki her gelişme bizim için hayati olarak milli güvenlik meselesidir. Suriye'nin kuzeyinden gelecek her türlü terörist saldırıya engel olacağız, orada bir terör koridoru ve terör devletine müsaade etmeyeceğiz. ABD birçok alanda müttefiğimiz olan bir ülke. Tezlerimizi siyasi ve askeri olarak anlatmaya gayret ettik. İstedik ki birlikte yapalım. Sayın Cumhurbaşkanımız çok net bir şekilde 'artık sabrımız taşıyor, bir an evvel oradan terör örgütlerinin çıkarılması için operasyon yapılacaktır' dedi. İşin son safhasına gelinmiş oldu. ABD onbinlerce kilometre ötede Ortadoğu'da güç elde etmek için varolduğu bir ülke. Bizim ise güvenliğimizi var edecek olan bölge. Türkiye'nin sonuç alacağını ümid ediyoruz.
ABD'nin Ortadoğu politikası son derece karmaşık, grift. ABD dediğimiz tek bir yapı değil. Obama'nın ilk zamanlarında ortaya koyduğu perspektif vardı. Yükselen Çin tehdidine karşı ABD kuvvetini Asya'da pekiştirmek. O zaman ABD'nin içinde önemli unsurlar, dışişleri çok farklı kanaatleri ortaya koydu. Zaman zaman varlığımızı çekiyoruz demelerine rağmen asker sayısını arttırdı. Bu da ABD'nin kafa karışıklığını ortaya koyuyor. ABD'ye Irak işgali çok pahalıya maloldu. Bunun üstüne ilave olarak bölgedeki halklar nezdinde çok ciddi ABD karşıtlığı çıktı. Sayın Trump'ın attığı tweet doğrudur. Bu savaşın sonu gelmez kirli savaş demiş olması doğru tespittir. ABD ve diğerleri vakelet savaşlarının aracısı olan taşaron örgütlere neden bu kadar silah verdi? Burada Ortadoğu'daki vekalet savaşlarının kirliliğini anlamış olması önemlidir, ümit ederiz ki ABD yönetiminin diğer unsurları da aynı noktaya gelirler.
Türkiye'nin niyeti son derece açık. Biz Suriye'de asla bir işgal niyetiyle olmayacağız. Suriye'deki hiçbir etnik grup lehine diğerinin aleyhine varlık göstermeyeceğiz. Bizim temel hedefimiz, Suriye'nin, Suriye halkının özgürce yaşayabileceği şekilde dizayn edilmesi ve terör örgütlerinin Suriye'den defedilmesidir. PYD/YPG, PKK ve başka isimlerle terör faaliyeti gösteren unsurların buradan temizlenmelidir. Suriye'nin toprak bütünlüğü korunmalıdır. Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulu'nda dünyaya ilan ettiği 30 km.lik bölümünün güvenli bölge haline getirilerek çoğu bizde olan Suriyeli mültecilerin kendi ülkelerine dönmelerine imkan sağlamaktır.
"NİHAYEYİNDE BİR SAVAŞA GİRİYORUZ"
Nihayetinde bir savaşa giriyoruz. Buradan terör örgütlerinin temizleneceği, sınırları belli olsa da bir savaşla karşı karşıyayız ve Allah'ın izniyle inşallah bu savaşı biz kazanacağız. Terör örgütlerinin hangi silahlarının nerede bulunduğu istihbarat birimleri tarafından tespit edilmiştir. Nihayetinde orada bir sefere çıkmıyoruz. Bir harekatın içerisine giriyoruz. Riskleri mümkünse ortadan kaldırmak ya da en aza indirmek istiyoruz, halkımız bunu böyle okumalıdır.
ABD nihayetinde Ortadoğu'da en istikrarlı demokrasisi, 82 milyon nüfusuolan müttefiği Türkiye ile mi işbirliği yapacak yoksa 5-10 bin militanı olan PYD ile mi yapacak? ABD terör örgütü mü, Türkiye mi dediği zaman tercihini Türkiye'den yapacak.Masadaki müzakere gücümüz, Zeytindalı ve Fırat operasyonunda ortaya koyduğumuz performans ortadadır. Son noktada evet Türkiye'nin harekatı yapmasına göz yuman bir hava içindeler. Aynı zamanda verdikleri silahlar PKK'nın elinde. Bu da bizatihi harekatın önemli risklerinden bir tanesi olduğunu biliyoruz. DEAŞ'ı kim kurdu, kimler kurdurdu, silahları kim verdi, lojistik destekleri kim sağladı? Bu DEAŞ'lıları kim organize etti? Bu sıradan bir terör örgütünün aklı değil, şüphesiz ki büyük devletlerin aklıydı. Başından itibaren DEAŞ'tan en fazla zarar gören ve en kararlı mücadele eden Türkiye'dir.
"BAŞKANIN DİREKTİFİNDEN SONRA GERİ ADIM ATILMAZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM"
ABD'deki diğer unsurların farklı tavırları olabilir ama Başkanın direktifinden sonra buradan geri adım atılmaz diye düşünüyorum. Türkiye-ABD ilişkileri başından itibaren doğrusal bir çizgi izlemedi. Koptu kopacak oldu ama yine devam etti. Türkiye-ABD ilişkileri hep aynı çizgide seyretti, şimdi zor bir dönemden geçiyormuş gibi algının yanlış olduğunu düşünüyorum. 1974 krizi, afyon krizini hatırlayın. Önceden Türkiye'ye herhangi bir şekilde şunu şöyle yapsanız diye tavsiye edildiğinde Türkiye tabiri caizse önünü ilikler ve yerine getirdi. Şimdi öyle değil. Cümle alem Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin karşısına dikiliyor, Türkiye faaliyetlerine devam ediyor.Aynı şekilde Suriye'nin kuzeyinde telkin ve tavsiyelere rağmen devam ediyor. S-400'lerde öyle. Bütün bunları yaparken ilgili bütün muhataplarıyla masada oturuyor. Gücünü, kuvvetini arttırarak, konumunu tahkim ederek, kendi varlığını sürdürmek kararlılığı isteyen Türkiye var.
ABD'de Trump'ın tweetiyle geldiği noktaya kolay gelinmedi. S-400'ü hatırlayın. Bütün bunların hiçbirisinden geri adım atılmadı. Hiçbirisi birbirinden bağımsız konular değil. Türkiye bağımsızlığından taviz vermeden, kendi milli menfaatleri çizgisinde devam etti. ABD daha sert bir baraj kurarak Türkiye'nin önüne çıkmak isterdi. Şimdi 'çekiliyoruz' diyor. Ancak terör örgütlerine yaptıkları silahlar orada duruyor. İnşallah o silahları kullanma imkanı olmadan oradaki terör örgütleri yok edilecektir. Biz bu süreçte kararlılığımızı sürdürdükçe F-35'lerde geri adım atış olabilecektir. ABD kongresinde buna karşı çıkanlar olabilir. Kongdere kategorik olarak Türkiye'ye karşı çıkanlar var. Biz F-35'in ortağı olduğu tezlerimizi belirteceğiz.
Siyasetin normalleşmesi lazım
Türkiye can pahasına bir varlık mücadelesi veriyor. Başladı, başlayacak bir harekattan bahsediyoruz. Türkiye'nin terörle mücadelesi var. Siyasetin normalleşmesinden kastımız şu, parlamentoda yer alan siyasi partilerin tamamının terörle arasına aşılmaz duvarlar kurması lazımdır. Fikir yoluyla parlamentoda legal mücadele vermek başka bir şeydir. Örneğin HDP terörle arasında kalın ve aşılmaz duvarları bir türlü kuramıyor. Bunun kurulması siyasetin normalleşmesi ve HDP'nin normal zemine gelmesi bakımından kaçınılmazdır. Diğer siyasi partilerin milli meselelerinde ortak bir zeminde durması lazım. Farklı olabiliriz, herhangi bir konuda taban tabana zıt düşünebilirler ama milli meselelerde ortak noktada durabiliriz, bu Türkiye'yi güçlendirebilir ve siyaseti normalleştirebilir. Normal olan şey terörü halkın arasından atmaktır. Bunun zemini oluşturacak olan siyasi partilerdir.
Türkiye İttifakı meselesi Cumhur İttifakı'nın alternatifi ya da tamamlayıcısı değildir. Cumhur İttifakı konuları, çerçevesi belli olan ittifaktır. Masa başında değil gaza meydanlarında, Allahükber sesleriyle 15 Temmuz gecesi kurulan bir ittifaktır. Bizim Türkiye ittifakından kastımız da bunu daha da kuşatıcı şekilde temel meselelerde bütün partilerin ortak hareket etmesi, etmezlerse büyük ittifakla bu zemini ve dilini oluşturmaktır. Bundan bütün siyasi partiler kazanacaktır. Siyaset kurumunun kendisi kazanacaktır. Bu partiler üzerinden yapılan hesaplamalar değildir. Bu Türkiye'nin gelecek ufkuyla ilgili, farklı partileri, siyasi görüşleri, farklı kanaatlerini nasıl ortak paydada buluşturabiliriz anlayışıdır.
"YÜZDE 50+1 ALAN ADAY KAZANACAK"
Yüzde 50+1'i alan aday kazanacak. Burada meclis sandalyeleri altalta yazmak hesap değil. Son ittifak denemesi 31 mart ve 23 haziran seçimleriydi. Cumhur ittifakı nerede ittifak ettiiği nerede ittifak etmediği bellidir. Bu kampanya içerisinde oluşan farklı siyasi grupların bir tane ortak noktası vardı o da Erdoğan karşıtlığı. Karşıtlık üzerinden bir ittifakın bina edilmesi değil doğru olan fikirler üzerinden ittifakların oluşmasıdır. Kim daha geniş ittifakı oluşturabilirse. İsimler ya da parti kimlikleri üzerinden değil o adayların daha başarılı olacağını düşünüyorum.
Milletimizin oylarıyla kabul edilen yüzde 50+1 oy alarak milletimizin teveccühünü kazanan bir sistemden bahsediyoruz. Onlarca yıl içerisindeki parlamenter sistemin ortaya koyduğu bazı yüklerden ve eksikliklerden kurtulabilmek için milletin önüne getirilmiştir. Buradan dönüş yoktur. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi siyaset ciddiyet ister. 1 yıllık uygulama s ürecinde ortaya çıkan noksanlar, kusurlar, eksikler tespit edildi. Siyaset,bürokrasi, bakanlardan farklı STK'lardan ve binlerce insanlardan alınan verilerden bir çalışma yapıldı. Önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşılacaktır. 1 yılda gözlenen eksiklerin, hataların çok çok az bir kısmı yasal düzenleme gerektiriyor. Büyük kısma uygulamadan gelen eksiklikler. Yetki devri, yazışma sürelerin uzaması gibi uygulamadan kaynaklanan sorunlar. Bunlar ortadan kaldırılacak. Kimlerin bakan olacağı, olmayacağı meselesi ise halk tarafından seçilmiş olan Cumhurbaşkanının vereceği karardır. Kimlerle çalışacağını kararını verecek olan sayın Cumhurbaşkanımızdır.
29. İstişare Toplantısı bir kere partinin 29. kere milletvekili, kurucular kurulu, kadın ve gençlik kollarıyla yapıyor olması başlı başına bir olaydır. İlgili bütün konular, iç güvenlik, adalet, yargı reformu, hazine ve maliyeyle ilgili, dış politikayla ilgili konularımız ilgili arkadaşlarımız tarafından gruba takdim edildi. Ayrıca bizim en önemli adımlarımızdan birisi önümüzdeki 7. olağan kongre sürecidir. Yapılması gerekenler tartışıldı. Meclis Grup Başkanımız grubu bilgilendirdi. Önümüzdeki dönemde TBMM'de hangi konulara öncelik verileceğine dair sunum yaptı. Bakanlar sahneye sayın Cumhurbaşkanımızın arkasına diziliyorlar, herkes tek tek söz alarak dilediği bakan arkadaşlarımıza sorularını yöneltiyor ve hatta tenkit yapan arkadaşlarımız da oldu.Çok verimli, son derece güzel, keyifli geçti. AK Parti bir davanın, iradenin, medeniyet davasının adıdır.
Bu genel olarak söylenmiş bir sözdür. Türkiye'nin iç ve dış meydan okumalar bakımından yakın tarihimizin en zor süreçlerinden geçiyoruz. Bu fitne çıkarılarak değil birlik bütünlük içerisinde geçirilebilecek bir süreçtir, bir vurgudur ve uyarıdır.
Siyasette alan boşalması sözkonusu değil. Hiçbir tedirginlik yaşamadığımızı ifade etmek isterim. AK Parti'den ayrılacak arkadaşlarımızın yeni parti kurmak istemişlerdir. AK Parti yerli ve milli, demokrat, reformların çoğunu gerçekleştirmiş, kuşatıcı ve kapsayıcı partidir. Başlatılmış olan 7. kongre döneminde AK Parti'nin yeni kadrolarla tahkim edilmesi, güçlendirilmesi, perormansa bilgiye, beceriye sahip olan insanlarla yürümemiz lazım. Bir dünya markası olan Tayyip Erdoğan'ın siyasi karizması arkasına sığınarak siyaset yapma dönemi sona ermiştir. Başka partilerin, başka partililerin ne yapacağı değil AK Parti'nin ne yapacağı önemlidir.
"YARGI REFORMU SORUNLU ALANLARI RAHATLATACAK BİR REFORM"
Adalet Bakanlığı'nın hazırlamış olduğu yargı reformu paketinin arkasından ikinci paket gelecek. 18 yıllık iktidardan sonra reform yapabilme becerisi son derece kuvvetli olan bir partiyiz. Örnek askerlikte düzenleme. Yargı reformu önemli reform olacak. Sorunlu alanları rahatlatacak çok ciddi bir adım olacak. Mevcut haklar meselesi ayrı ama Türkiye'nin artık taşıyamadığı bu emeklilik sistemi gözden geçirmeliyiz.
"TÜRKİYE BU OPERASYONU BAŞARIYLA SONLANDIRICAKTIR"
Türkiye'nin şu anda yaptığı bir operasyondur. Yoksa iki devlet savaşa giriyor değil. Genel olarak bizim terör örgütüyle savaşımız var. İnşallah mehmetçiğimiz Barış Pınarlarını Kuzey Suriye'de en seri şekilde akıtacak. Bu operasyon gerçekten bizim ve bölgemizin de tarihine altın harflerle yazılacak. Buradan biz kazançlı çıkacağız. Evlatları askerde olan annelere, babalara, 82 milyon vatandaşımıza gerçekten hem dualarımızı edeceğiz, hem desteklerimizi vereceğiz. Türkiye'nin hiç kimsenin bir karış toprağında gözü yoktur. Türkiye bir devletle savaşa girmiyor. Bu operasyonu başarıyla kazanacaktır
Siyasetcafe.com