Ekonomi yazarı Uğur Gürses, 'Orası hepimizin; seçim matbaası değil' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Gürses yazısında şunları kaydetti:
'Bugün sürpriz biçimde Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan bir ilan vardı. İlanla, Merkez Bankası’nın hissedarlarına 18 Ocak gününde olağanüstü genel kurul için çağrı yapıldı.
Olağanüstü genel kurul çağrısının gündemine göre; iki temel amaçla yapılıyor. Birincisi, bir özel hukuk tüzel kişiliği olan yani anonim şirket olan Merkez Bankası’nın esas mukavelesi değiştiriliyor. Bununla Her yıl Nisan ayında genel kurul toplanmasına dair kural, yapılacak değişiklikle ‘hesap dönemi sonundan itibaren üç ay içinde’ yapılacak. Yani hesaplar toparlanabilecek gibiyse Aralık ayında ilan edilerek 2 Ocak günü bile yapılabilecek.'
Yazısında 'İkinci ama asıl amaç şu: 2018’de kriz koşullarında elde edilen Merkez Bankası’nın kârını apar topar Hazine’ye aktarmak' diyen Uğur Gürses ayrıca şu ifadeleri kullandı:
'Normal koşullarda 2018’de bankaca elde edilen kâr Nisan ortası ile sonuna doğru yapılan genel kurul toplantısı ertesinde Hazine’ye aktarılıyordu.
Peki Merkez Bankası’nı nasıl ve hangi acil bir ihtiyaç, apar topar koşarak olağanüstü genel kurul toplantısı yapmaya itti?
Uğur Gürses yazısını şöyle sürdürdü:
'Yakın geçmişte tanık olduk; döviz kuru füze gibi çıkarken TL’yi savunmak için ‘olağanüstü toplanarak faiz artırma’ ihtiyacı duymayan Merkez Bankası yönetimi, yerel seçim öncesinde Ankara’daki siyasetçilerin ihtiyacı olan parayı aktarmak için olağanüstü genel kurul kararı almış. Bu gerçekten de bir merkez bankası için ‘ağır hasarlı’ bir durum. Ülkenin ulusal parasına imza atanların, ulusal parayı basan kurumu ‘siyasete para basan matbaa’ konumuna sokmaları çok üzücü.
Yıllar sonra çocuklarına kalacak kötü bir ‘miras’.
Döviz kurunun yükselişini seyredip, sonrasında bundan oluşan ‘kârı’ Ankara siyasetine seçime yetişsin diye seçim mühimmatı olarak aktarmak için bu karara imza atmak yerine istifa dilekçesine imza atmaları daha iyi olurdu.”
Ekonomi yazarı Uğur Gürses, yazısında ayrıca şunları kaydetti:
'Faizleri düşürmek için yapay ve zorlama yollar, yöntemler kullanan Ankara siyaseti, şimdi de Merkez Bankası’ndan ‘kriz hasılatını’ seçim öncesi almak için harekete geçmiş görünüyor.
Merkez Bankası’nın yasa ile belirlenen unvanı ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’dır. ‘Cumhuriyeti’ değil, ‘Cumhuriyet’ olarak yazılmıştır. Cumhuriyet içinde bir kurum değil, Cumhuriyet’in yegâne para parasının yegâne kurumu olmasındandır. Cebinde bu kurumun bastığı Lira‘yı taşıyan hepimizin kurumu olması için böyle adlandırılmıştır.
Kriz nedeniyle oluşan kâr, siyasetçilerin seçim başarısına kaynak olsun diye koşa koşa erkenden aktarılsın diye değil.
Yok eğer ‘Hazine’de para kalmıyor’ kaygısı ise bu olağanüstü genel kurula koşup kârı Hazine’ye aktarma kaygısı varsa daha da kötü. O zaman sormak gerekiyor; ‘faizleri düşürme coşkusuna kapılıp neden Hazine ihalelerini iptal ettiniz?’ diye.
Merkez Bankası 2017’de 21.4 milyar TL kâr elde etmiş, bunun 3 milyar TL’si Kurumlar Vergisi olarak, 12.1 milyar TL’si temettü olmak üzere toplam 15 milyar TL Hazine’ye aktarılmıştı
2018 yılı kârı olarak tahminim yaklaşık 35 milyar TL net kâr; bunun kabaca 5 milyar TL’si KV olarak, 20 milyar TL’si ise temettü olarak Hazine’ye toplam 25 milyar TL aktarılacak.
Merkez Bankası, kanunla kurulmuş olsa da çoğunluk hissesi Hazine’ye ait bir özel hukuk tüzel kişiliğine sahip. Yani bir anonim şirket.
Üzücü olan tarafı şu: Kriz koşullarında şirketler batarken ve zarar ederken Merkez Bankası kâr elde eder. Krize çare bulmak yerine, koşa koşa bu kârı seçim kaynağı olarak Hazine’ye aktarmak için gündem oluşturulması hiç de hoş durmuyor.'
SİYASETCAFE.COM