Bu yazının başlığınızı okuduğunuzda garibinize gidebilir hatta “Arkadaş tabii ki kendi tabanına oynayacak ne var bunda?” diyebilirsiniz.
Tabii ki siyasi partilerin zaman zaman kendi parti tabanlarını dinamik ve aktif tutmak ve pek tabii kendileri için önem arz eden bazı olaylar karşısında konsolide etmek amacı ile tabanlarına mesaj verirler… Ama buradaki kritik “Nüans” bunun “Zaman zaman” olmasıdır.
Bir parti hele hele bir iktidar partisi ülkedeki genel seçmenden yani ülkenin bütününden koparak sadece kendi seçmenine, kendi parti tabanına yönelik mesajlar veriyor ve bu yönde bir söylem geliştiriyorsa orada bu parti açısından ciddi bir “Siyasi sorun ve endişe” var demektir.
İşte AKP’nin özellikle son dönemde içerisinde bulunduğu durum tam olarak budur.
AKP yönetim kadroları Türkiye’de bu köşeden de sıklıkla belirttiğim üzere “Anket ile toplumsal eğilim ölçme” konusunda bunu en iyi ve en doğru kullanan ekiptir.
Bugün kamuoyuna açıklanan ve her birisinde AKP’nin ortalama %30-34 bandı arasına düştüğü görülen AKP oylarını yansıtan anketlerden çok daha detaylıları haftalık olarak Saray’ın önüne gitmektedir.
Bu anket sonuçlarında AKP üst yönetim kadrosunun gördüğü temel nokta şudur: Parti kendisi açısından tüm kötü gelişmelere ve olumsuz şartlara rağmen şu an için %30’lar bandında kendisine bir “Direnç Noktası” oluşturmuştur.
Ancak AKP yönetimi gerek giderek ağırlaşan ekonomik kriz, gerek dış politikadaki yalnızlaşma sürecinin iç politikaya yansımaları gerekse “Yönetilemeyen” ve her geçen gün daha da ağır bir siyasal faturaya dönüşen pandemi sürecinde bu direnç hattının uzun süre %30’lar bandında tutunamayacağını ve buradan da aşağı doğru bir düşüş eğilimi yaşanacağını öngörmekteler.
AKP seçmeninin tamamı “İdeolojik bağlar ile” partiye bağlı olan bir seçmen kitlesi değil. Özellikle %10-%15’lik bir AKP seçmen kitlesinin AKP ile bağı tamamen çıkar odaklı. Tabii “Çıkar” dediğimiz zaman bunu illa ki ihale,rant olarak da algılamamak gerekiyor.
Bahsettiğimiz bu %10-%15’lik AKP seçmeni genelde şehirli, görece olarak eğitim ve gelir seviyesi yüksek, ağırlıklı olarak “Beyaz yakalı” olarak tabir edebileceğimiz bir seçmen profili.
Bu profile uyup AKP’ye bugüne kadar oy veren seçmen ideolojik gerekçeler ile değil ekonomik gerekçeler ile oy veriyordu.
Ev, araba almış, banka kredisi olan, döviz borcu ile yatırım yapmış bu kitlenin ana düşüncesi “AKP giderse istikrar bozulur ve istikrar bozulursa bizim de ödeme dengelerimiz bozulur” şeklinde özetlenebilecek bir şekilde kendisini gösteriyordu.
Ancak bugün gelinen noktada AKP’nin ülkeyi her geçen gün daha da ağırlaşan bir ekonomik kriz içerisine sokması bu kitle için AKP’nin işbaşında kalmasını değil artık AKP iktidarının değişmesini istedikleri bir tabloyu ortaya çıkardı.
İşte AKP %49’lardan %30-34 bandına inerken kaybettiği oy tam da bu kitleden geldi.
AKP üst yönetimi bundan sonra yaşanacak olası bir oy kaybının halen parti ile gönül bağını kopartmasa da partiye aidiyeti zayıflamaya başlayan, gün geçtikçe rahatsız olan ve kendisini AKP’nin ekonomik politikalarının artık korumaktan ziyade “Konfor alanını tehdit ettiğini” düşünmeye başlayan aynı profildeki seçmenden yaşanacağının da farkında.
Yine AKP üst yönetimi için %30’lardaki “Direnç Noktasından” sonra bir %5-7 daha oy kaybına tahammül var, partinin bu kadar daha kayıp için “Kredisi” olduğu hesaplanıyor.
Zira bugün AKP’den kopan seçmenin muhalefet partilerine de yönelmediğini, ülkedeki basiretsiz muhalefetin AKP’den kopan kitleler için bir alternatif olamadığından ötürü AKP’den kopan bu ciddi seçmen kitlesinin yeni adresi olamadıklarını ve AKP’den kopan seçmenin şu an “Kararsız” yahut “Tepkili” seçmen olarak “Boşta” kaldığını görüyoruz.
AKP yönetimi işte tam da buna güveniyor. Zira bugün Türk siyasetinde seçim sathı mahaline girildiğinde miting meydanlarında konuşmaya başlayıp, sahaya indiğinde “Şahsi olarak” minimum %5-7 bandında oyu olan tek lider beğensek de beğenmesek de Recep Tayyip Erdoğan .
Yani AKP kurmay kadrosu bugün gelinen tablodan 5 puan daha aşağı inilse dahi bunu bizzat Erdoğan’ın sahaya inmesi ile telafi edeceklerini, Erdoğan’ın alana indiğinde partiden özellikle yeni ayrılan seçmenin gönlünü alarak en azından bir dönem daha AKP’ye oy vermesini sağlayacağını hesap ediyorlar. Erdoğan etkisi bundan 7-8 sene önce belki şahsi oy olarak %10-12 bandındaydı ama bugün bu yüzde %5-7 bandında olacaktır.
Bu da karşımıza şu tabloyu çıkartıyor: AKP kurmayları %25’e kadar düşecek bir oy oranını dahi Erdoğan faktörü ile telafi ederek %35’lere kadar taşıyacaklarını, bunu konjonktürel hamleler ve iktidar olanakları ile %38-40 bandına taşıyabildikleri anda da MHP ile birlikte zor da olsa önümüzdeki seçimleri kazanabileceklerini hesaplıyorlar.
Ancak burada tehlikeli durum AKP oylarının %25 altına gerilemesi zira bu gerçekleşirse AKP için geri dönülemez, telafisi olmayan bir süreç başlayacak…
İşte AKP yöneticilerinin dün Grup Başkanvekili Muhammed Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı “Biden Sn.Cumhurbaşkanımızı aramak ve alttan alan bir şekilde konuşmak zorunda kaldı. Cumhurbaşkanımız kendisine PKK ve FETÖ konusunda ayağını denk almasını söyledi” şeklinde hayal dünyasından yaratılan söylemler, ekonominin ne kadar iyi olduğuna dair açıklamalar, pandemi sürecinde yaşanan tüm rezalete rağmen sürecin harika yönetildiğine dair söylem ve veriler tamamen AKP’nin “Kemik kitlesine” yönelik bilinçli olarak sarf edilen ve toplumdaki tepki, dalga geçme “Yuh artık” denmesine aldırış edilmeden sistematik olarak söylenen yalanlar.
Zira AKP dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın da ifade ettiği gibi “Eğitim seviyesi düştükçe oyları artan” bir seçmen kitlesine sahip. Yani AKP’nin ana gövdesini oluşturan, ”Kemik kitlesi” eğitim ve gelir seviyesi düşük, özellikle yandaş televizyon ve kanalların propagandasından kolaylıkla etkilenen, sosyal medya kullanımı hemen hiç olmayan, okuma araştırma kültürü sıfıra yakın bir kitle.
Bu kitle ise AKP sözcülerinin söylemleri üzerinden yönlendiriliyor.
İşte AKP’nin gerçeklikten uzak söylemlerinin bu kadar artması AKP’de kemik kitlenin mutlak surette “Kondsolide edilerek” “Hayati sınır” olan %25’in altına düşmemek için yürürlüğe sokulan yeni bir stratejinin ürünü.
AKP sözcülerinin ABD Başkanı Biden’a “Ayağını denk al” diye Erdoğan’ın “Posta koyduğunu” söylemesine sorgulayan, sosyal medya kullanan kitle itibar etmez, dalgasını geçer ama aynı olay ve söylem köyünde sabah tarlasına gidip akşam evinde sofrasında yemeğini yiyip biraz ATV-A HABER izledikten sonra yatmak bütün Dünyası olan Ayşe teyze yahut Mehmet Amca için gayet “İnanılır” hatta inanmaktan öte “Gurur duyulacak” bir olay olur.
AKP bunun farkında ve “Yaşamsal %25’i” konsolide etmek için manipülatif bu tarz yalanları bu süreçte çok daha fazla söyleyecek. AKP bu yalanları söylediğinde sosyal medyada alay konusu olacak, yalanları hemen ortaya çıkacak, rezil edilecekler ama bu AKP üst yönetiminin umurunda bile değil. Zira gayet iyi biliyorlar ki sosyal medya Türkiye seçmeninin sadece küçük bir bölümünün olduğu hatta ağırlıklı olarak kendi seçmeninin olmadığı bir mecra.
O nedenle AKP tamamen “Kendi tabanına” oynamaya başlayacağı bu süreçte çok fazla absürt açıklama yaparken aslında herkes kendisini rezil ettiğini düşünürken son derece bilinçli bir stratejiyi uyguluyor olacak.
Gördüğünüz gibi AKP ülkeyi felakete sürüklese de bu rezil durumda dahi bir “Strateji” ile yoluna devam ediyor.
Peki ya muhalefet?
“Biz etliye sütlüye dokunmayalım AKP nasılsa kendi kendisine gidecek” şeklinde özetlenebilecek bir düşüncenin dışında muhalefetin pek bir “Stratejisi” olduğu gözükmüyor…
İşte işin acı kısmı tam da bu değil mi?