Adnan Oktar ve ekibinin serveti dudak uçuklatıyor. MASAK’ın (Mali Suçları Araştırma Kurulu) gönderdiği raporların ardından düğmeye basan polisin yaptığı incelemelere göre Oktar’ın serveti 1 milyar dolara yaklaşıyor.
Casusluk, çocuklara cinsel istismar, inanç istismarı gibi bir çok suç tespit edilen Adnan Oktar’ın örgüte zorla kazandırılan kadınları ruh ve akıl sağlığı tedavisinde kullanılan ilaçlar vererek köle haline getirdiği iddia edildi. Mağdur ve müşteki ifadelerinden yola çıkan emniyet birimleri, örgüt lideri Adnan Oktar ve gözaltındaki herkesten kan örnekleri aldırdı. Operasyondan sonra sağlık kontrolüne çıkarılan örgüt üyelerinden kan örnekleri alınarak analize gönderildiği öğrenildi.
SERVETİ 1 MİLYAR DOLARA YAKIN...
Yeni Şafak gazetesinden Şahin Şen'in haberine göre, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından gönderilen raporla operasyonun startını veren polis ekipleri, Oktar ve üyelerinin banka hesaplarını da inceleme altına aldı. İlk belirlemelere göre 200 milyon dolar serveti bulunan Oktar’ın servetinin daha fazla olduğu öne sürüldü. Bankalardan gelen hesap raporlarını değerlendiren polis, Oktar’ın servetinin 1 milyar dolara yakın bir rakama ulaşacağını öngörüyor. Öte yandan örgütün, maddi gücünü kullandığı bazı üyelerini örgütten attığı öne sürüldü. Kandırılarak örgüte üye yapılan bazı kadınların mal varlıklarını kaybettikten sonra örgütten çıkarıldığı ve bu kadınların intiharın eşiğine geldiği tespit edildi.
GÜLEN’LE AYNI DÖNEMDE ORTAYA ÇIKTI
Adnan Oktar’a sorguda kaldığı 13 saat boyunca çeşitli sorular yönelten Mali Suçlarla Mücadele polisi, özelikle 1980 öncesine ilişkin sorduğu sorulara yanıt alamadı. Kaçamak cevap veren Oktar’ın Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri terörist Fetullah Gülen’le birlikte 1980 yılında Darwinizm karşıtı sempozyum ve konferanslarda boy gösterdiği ortaya çıktı. Fetullah Gülen ve Adnan Oktar’ın verdiği bu konferansları Katolik kilisesinin desteklediği ve Oktar’ın yazdığı Darwinizm karşıtı kitapları Katolik kilisesinin desteğiyle bastığı belirlendi.
RAPORU ÇIKTI
Günümüzün ünlü psikiyatri Profesörü Sefa Saygılı, "Mehdi" olduğunu ilan etmesiyle 1986'da gözaltına alınan Adnan Oktar'ı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tanıdı.
Yine o dönemde Saygılı, kendisi gibi uzman doktor olan meslektaşı Mecit Çalışkan'la birlikte “Mistik hezeyanlı bir paranoya vakası” teşhisi konulan Oktar'ı yakından incelediler.
Sözcü'den Yüksel Şengüli iki genç uzman doktorun, “Gazetelerde sık sık yer alan, yüzlerce genci peşinden sürükleyen bu ilginç paranoya vakası, literatür ışığında tartışılmıştır” dedikleri Oktar'ın 1987'deki hastane kayıtlarına ulaştı. Kayıtlarda şunlar yazıyordu:
“32 yaşında, erkek, üniversite öğrencisi. Bekar, annesiyle oturuyor. Hastanemize DGM tarafından ‘ümmetçilik propagandası yapmak' suçuna karşı cezai ehliyeti olmadığından TCK'nin 46. maddesi uyarınca muhafaza ve tedavi altına alınması için gönderilmiştir. Sonuçta, Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi 2 Şubat 1987 tarih ve 32 numaralı raporunda şu karara varmıştır: ‘A.O'nun paranoya denilen akıl hastalığından muzdarip bulunduğu, suçu bu hastalığının tesiri altında işlediği, dolayısıyla suç sırasında ve halen ceza ehliyetinin bulunmadığı, durumunun TCK'nin 46. maddesi içinde değerlendirilmesi ve iyileşene kadar kapalı bir akıl hastalıkları hastanesinde muhafaza ve tedavi edilmesi gerekmektedir…
İYİLEŞMEDİ
A.O. taburcu olduktan sonra oldukça sistematik olan hezeyanına uygun kitaplar yazarak bastırmıştır. Bunlardan Altın Çağ ve Mehdi adlı kitabında, kıyamete yakın geleceği söylenen ‘mehdi'yi (kurtarıcı) tarif eder. Hezeyanlarına kuvvetle inanmakta ve çevresini inandırmak için de sayısız deliller bulmaya çalışmaktadır.”
İşte o rapor:
siyasetcafe.com