CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ABD ziyaretinde 8 saat ortadan kaybolmasının yankıları sürüyor.
Sabah yazarı Mahmut Övür, konuya ilişkin edindiği bilgileri "Aaaa... Kılıçdaroğlu nereye gitti?" başlıklı yazısında aktardı:
(...)Dahası yanında götürdüğü gazeteciler bile ne olup bittiğini anlamadıkları için çaresiz bir biçimde ve komik gerekçelerle Kılıçdaroğlu'nun araba yolculuğunu savunmak zorunda kaldı.
Bakın Orhan Bursalı ne diyor:
"Salı sabahı Bostan'dan ayrılıp havaalanına gittik. Uçağa binince önde sadece CHP milletvekilleri Faik Öztrak ve Yunus Emre oturuyordu. Kılıçdaroğlu yoktu. Ona ayrılmış koltuk da yoktu.
Aaa dedim kendime, Kılıçdaroğlu başka yerde! Nereye gitti acaba?
Sorduk soruşturduk, sıfır bilgi..."
Tabi sıfır bilgiyle bu kadar yazılabilir. Sahi Kılıçdaroğlu nereye gitmişti?
Aaa birden, o gazetecileri de "sevindiren" ama Uğur Dündar'ı üzen ve kızdıran cevap sosyal medyadan geldi. Kılıçdaroğlu, New York'a gitmiş sesi iyi anlaşılmayan kötü bir görüntüyle siyasi bir hamle yapmıştı.
Arabayla 8 saat yol alarak New York'a gitmesinin nedeni de meğer Turgen'in vakıf binasıymış. İnanılır gibi değil.
Peki, o büyük gazetecileri neden o görüntüden ve gezinin tek siyası hamlesinden(!) mahrum bıraktı?
Gazeteciler gelseydi daha bir şaşaalı olmaz mıydı? Ses de kayıt da daha güzel olurdu. Neyse, kimsenin bunu yutmayacağı çok açık... Siyahi bir şoförün kullandığı arabayla 8 saatlik yolu sadece o görüntü için aldığına, sanıyorum o iki gazeteci dışında Özgür Özel hatta Engin Erkoç bile inanmaz. Belki Tuncay Özkan inanabilir.
Bana gelen bilgilere göre, o yolculukta iki kez kısa mola verilmiş. Sonra bir okula gidilmiş, orada bir grup öğrenciyle ayaküstü konuşulduktan sonra okulun özel odalarında bir süre kalınmış ve sonrası yok. Bir kez daha soruyorum; orada daha önce yazdığım FETÖ'cü Şerif Ali Tekalan'la mı görüşüldü? Ya da başkaları da var mıydı?"
Siyasetcafe.com