ABD başkanı küstahça tavırları ile DAEŞ lideri Bağdadi'nin öldürüldüğünü ilan ediyor…
Öyle bir ilan etme ki, filim karelerinde bile göremeyeceğiniz senaryolarla tarihleniyor.
Bu arada Türkiye SURİYE politikasında bir Rusya ile bir ABD ile diploması mekiği dokuyarak asrın planları hamlelerini yapıyor.
Hamlelerin özeti; saha da varsanız, masada aslansınız.
Sahada nasıl var?
Barış Planı operasyonları ile..
Hatırlayın tüm bunlar olurken ABD'nin yıllardır süre gelen büyüklük hastalığı ile kaleme aldığı bir mektup medyaya düştü.
Ve o gün bu gündür herkes bu mektuba ülkemizin vereceği cevabı merak etti .
-Kimisi Cumhurbaşkanı ABD'ye gitmemeli, sert cevap vermeli, ABD ile ipleri tamamen koparmalı dedi…
-Kimisi, hayır inadına gitmeli ve gereken cevapları orada vermeli dedi.
Ve bu tartışmalar sürerken Cumhurbaşkanımız ABD başkanı ile bir telefon konuşması yaptı.
O konuşmada şu ortaya çıktı.
Türkiye sadece askeri operasyonlarla değil, istihbarati operasyonları ile alandaki güçleri ters köşeye yatırmış.
Cumhurbaşkanımız ABD'ye gitmeden önce o manyak başkanlarına şu ön bilgileri verdi:
Türkiye olarak biz Bağdadi'nin eşi, ablası dahil aile üyelerini canlı ele geçirdik.
Bu ne demek?
Eyyy ABD, tıpkı Zarkavi ve Bin Ladin'e yaptığı gibi Bağdadi'yi öldürerek tüm delilleri ortadan kaldırdığını düşünüyorsan yanılıyorsun!
Bak tüm yaptıklarının tanıklarını canlı ele geçirdik ve onların söylediklerinden dosyalar hazırlayarak merkezine geliyoruz.
Elimizdeki bu dosyalarla o küstahça kaleme aldığın mektubuna cevap vermek üzere oraya geliyoruz.
Neler dememiştin o mektubunda?
Özetle;
Trump, Erdoğan’ı ‘sert adam olma, aptal olma’ diye uyarıyor. Türkiye’nin Suriye meselesini insani bir yolla çözmemesi halinde Türk ekonomisini yok edebileceğini söylüyordu.
Şimdi Erdoğan oraya giderek Suriye meselesinin şeytanını muhatabının yüzüne baka baka, gözüne soka soka anlatacak ve mektubun cevabını
'namussuzluğundan vazgeç, salak salak davranma' diyerek söyleyecektir.
Hatırlayın!
ABD Başkanı Trump, Suriye'nin petrol sahalarının ABD'li şirketler tarafından işletilebileceğini ve ABD'nin bölgedeki askeri varlığı için yaptığı harcamaların da bu petrol gelirleriyle telafi edilebileceğini açıklamıştı.
Yani diyor ki ; Biz burada petrol için varız, bu varlığımızda ganimeti almak için her yol mubahtır.
İşte Cumhurbaşkanımız oraya giderek 'bakın tanıklar elimizde, petrole ulaşmak için oluk oluk akıttığınız insanların kanında sizi zaman boğacaktır. Aptallık etme, paran seni bugün vezir yapmış olabilir ama
rezilliklerinin ispatı yakındır' diyerek mektubun cevabını muhataplarının gözüne sokacaktır.
Göreceksiniz Cumhurbaşkanımızın ABD ziyareti büyük bir şovla sonuçlanacak ve gerçek 'one munit' olayı yaşanacaktır.
Türkiye`deki iç siyasi çekişmeleri bir yana bırakarak Cumhurbaşkanımızın ABD ziyaretinde top yekûn yanında olmamız bir vatan borcudur.
Cumhurbaşkanımız ABD`ye giderek 'herkes kendi karakterinin meyvesini yiyer' diyerek devlet terbiyemizi muhatabına sunarken, milletin görevi de ona sahip çıkmaktır.
Bu ziyaret olacaktır …
Cumhurbaşkanımız ABD'li muhatabına mektubun cevabını mutlaka verecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken şunlardır;
-Cumhurbaşkanımız tüm kıyafetlerini buradan götürmeli, bir ütü bile orada yaptırmamalıdır.
-Cumhurbaşkanımız içeceği suya kadar tüm yiyecek ihtiyaçlarını buradan götürmeli ve asla orada bir ikramı kabul etmemelidir.
-Cumhurbaşkanımız insani tavırlarını bir kenara bırakıp, asla kimse ile el sıkışmamalı ve kimseye sarılmamalıdır.
-Gerekirse nefes alacağı havayı bir buradan götürmelidir.
Yani!
Yanisi; Cumhurbaşkanımız azami derecede korunmalı,
kollanmalıdır.
Zira bu ülkede ABD ile kavgaya tutuşan devlet büyüklerimizin hiç birinin ölümü doğal kaderleri ile ilgili olmamıştır.
Bu sefer bu makûs kaderimizi de değiştirmeliyiz.
Her ne sebeple olursa olsun Cumhurbaşkanımıza karşı olursak olalım ama bu ziyarette milletimizin tüm duaları Cumhurbaşkanımız iledir.
Sağ salim gitsin, dim dik dönsün.