‘A-N-Z-A-K’ AYIBI ve YAPILMASI GEREKENLER!
Geçtiğimiz günlerde Avustralya Savaş Anıtı koleksiyonunda yer alan'Tahliye' adında bir heykelin varlığı ortaya çıktı. Heykelde, bir Anzak askeri Gelibolu Yarımadası'nda kırık silah arabasına yaslanıyor ve Türk bayrağını ayakları altına alıyor, yanında da Türk askerine ait bir kafatası bulunuyor. Heykel, düşmanın öldürüldüğünü ve toprakların işgal edildiğini simgeliyor.
Peki kimdir bu Anzak`lar, Çanakkale`ye neden geldiler ve bunu neden yapıtılar?
ANZAK (ANZAC) Çanakkale Savaşlarında, İngiliz sömürgesi olan Avustralya ile Yeni Zelanda’dan toplanarak getirilmiş askerlere verilen isimdir. İngilizce `Australian and New Zeland Army Corps` kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur.
Mehmet Akif’in: `Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela!` Dediği askerlerin bir bölümünü temsil etmektedirler.
I. Dünya savaşında İngiliz ve Fransızlar; Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan, Nepal, Afganistan, Afrika, Kanada ve diğer bölgelerden gençleri toplayıp, eğitip savaş alanlarında kendi menfaatleri için kullanıyorlardı.
Ancak hemen belirtmemiz gerekirse, “Gönüllüler Orduları” adı altında topladıkları bu gençlere ve ailelerine karşı çeşitli hileler kullanarak, onlara doğruyu söylemiyor, yalan ve şantajlarla kandırarak orduya alıyorlardı.
ANZAK’lara şu yalanları söylüyorlardı: “Barbar Türklere dersini vermeye gidiyoruz. Medeniyet nedir, insanlık nedir bilmeyen, Hıristiyanlığın ve Hıristiyanların can düşmanı, Türklere haddini bildireceğiz. Türkler son derece korkak insanlardır. Sizi daha, uzaktan gördüklerinde kaçacak delik arayacaklardır. Türklerle savaşmaya gidiyoruz, ama bunun bir tatilden farkı olmayacaktır… Efsane şehir İstanbul’a gidiyoruz. Türk kızları ile tatlı maceralar yaşayacaksınız. Hayatınızda unutamayacağınız tatlı maceralar… Böylece hem Hıristiyanlığı kurtaracağız, hem de sizlere güzel ve macera dolu bir tatil yaşatmış olacağız. Haydi, gençler askere… Anavatanınızın sizlere şimdi ihtiyacı var.”
Ayrıca gönüllü yazılanlara İngiltere’de basılmış paralardan tomar tomar veriliyordu. Yalnız İngiliz hilesine bakın ki, bu paraların üstüne çok küçük harflerle “Bu para yalnız İstanbul’da geçerlidir” ifadesi de yazılıyordu.
İşte bu hilelerle, kandırmalarla geldiler o dünya orduları Çanakkale`ye.
Ama ne bekledikleri zayıf Türkleri, ne Tük kızlarını, ne de umdukları hayatı buldular.
Ayrıca Hıristiyan`lığı kurtaracağız derken Müslümanlığın insanlık adına, `barbar `Türklerin insanlık adına hakikati ile karşılaştılar.
Bu konu Anzak`ların kendi ağızlarından bir çok hikâye ve yazılmış mektuplar vardır. En azından `Anzaklı Ömer ` adlı hikâyeyi bulup okumanızı tavsiye ederim,
Peki bu heykel neden yapıldı?
Bir gün Azerbaycan`da `Türk Devletinde Ordu – Millet anlayışı` konusunda rütbeli askerlere konferans vermemi istemişlerdi. Oraya gittiğimde askerlerin arasında Türkiyeli subayları gördüm.
Eğitim amaçlı gelmişlerdi. Konuşma sırasında Avustralya`da olan iki Türk Şehitliğinin hikâyesini anlattım. O subay yanıma yaklaştı ve bana başından geçen şu olayı anlattın `Hocam dedi ben o şehitliğe gittim gördüm, orada görev yaptığım sürede Avustralyalılar bizleri toplar ve kazandıkları savaş olarak o şehitliğin hikâyesini anlatılardı bize.`
Evet, o şehitlikte iki Türk yatmaktadır ve koskoca Avustralya devleti bu iki Türk`e karşı savaşını tarih kitaplarına koymuş, okutmaktadırlar. İşte o heykeldeki psikolojik yansımada o kompleksin, korkaklığın ve aşağılık bir medeniyetin yansımasıdır.
Evet bizler Çanakkale Zaferi'nin 99'uncu yıldönümün de kendi şehitlerimiz anarken ülkemize bizi işgale gelen çocuklarında mezarlarına karanfiller koyan bir medeniyetiz.
Anzaklar'ın 89 yıllık bir ayıbı ortaya çıkışı bizleri hem üzmüş hem de milletimizin asilliğini bir kez daha yüzleşmemizi sağlamıştır.
Çanakkale Savaşları sırasında yaralı Anzak askerini kucağına alıp siperine götürecek kadar centilmence davranan şehitlerimizin kemiklerini sızlatan bu heykeli kınamak her Türk evladının görevidir.
Ben de bu görevle bu yazımı kaleme aldım.
Ama buradan bir görevi hatırlatmak isterim!
Bilindiği üzere her yıl 25 Nisan tarihinde Anzak Günü nedeniyle atalarını anmaya gelen Avustralya ve Yeni Zelandalılar'ı Gelibolu Yarımadası Kanlısırt Mevkii'ndeki, yaralı bir Anzak askerini kucağında taşıyan Türk askerinin tasvir edildiği 'Mehmetçiğe Saygı Anıtı' karşılıyor.
İşte o anıtın yanına gitmeli, oraya gelen misafirlere milletimizin gerçeğini anlatmalı ve kendi ülkelerinde o anıtın karşılığını hatırlatmalı.
Ve onların her birinin eline Mustafa Kemal Atatürk`ün 1934 yılında Anzak annelerine hitaben yazdığı şu mektubu vermeli:
"Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."
Bu bizim sadece Türk`lük adına görevimiz değil insanlık adına mecburiyetimizdir.
Bel ki ozaman bir şey yapabiliriz şehitlerin hatıralarına.
Bu vesile ile tüm şehitlerimizin Ruhları şad olsun!
Selçuk Düzgün