Her sene 3 Mayıs tarihinde coşkuyla kutlanan Türkçülük günü tarihte ilk defa 1945 tarihinde kutlanmıştır. 2000 yıllık devlet tecrübesine sahip Türk toplumu kültürünü yaşatmak büyük önem taşıyor. Vatandaşlar bu öze günün anlamını öğrenmek için araştırma yapmaya başladı. İşte 3 Mayıs Türkçülük Günü önemi nedir? Neden kutlanıyor? Ne zaman ortaya çıktı?
3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ NEDİR?
Türk milleti engin kültür birikimi ve geçmişi sayesinde kutlanması doğal olan bu bayram Türkler için önemli bir bayram niteliğine sahiptir. Çünkü Türkler sadece resmi devlet olarak 2000 yıldır tarih sahnesi de yer almaktadır. Cumhuriyetin kuruluş dönemini takip eden yıllarda Türkçülük ideolojisinin anti Türkçülerin ve onların dış destekçilerinin büyük çaplı çatışmalarına neden olmuştur. Yaşanan çatışmaların ardından bir dizi siyasi olaylar, yargılamalar meydana gelmiştir.
3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜNÜN TARİHİ
Irkçılık-Turancılık Davası, 7 Eylül 1944'te başlayan ve 29 Mart 1945'e kadar süren, Türk siyasetinde önde gelen 23 ismin Irkçılık-Turancılık suçlamasıyla yargılandığı sürecin adıdır. Türkçülük-Turancılık davasının gerekçelerinden biri olarak gösterilen Hüseyin Nihal Atsız -Sabahattin Ali davasının 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmasından sonra yaşanan “Ankara Nümayışı”nı anmak amacıyla, ilk defa 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm tarafından kutlanmıştır. Daha sonraki senelerde de devam eden toplantılar Türkçülük Günü (Bayramı) adını almıştır.
Yargılama sonucunda Zeki Velidi Togan, Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal çeşitli cezalara çarptırıldılar.
Dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu 5 Ağustos 1942'de TBMM'de yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:
"Biz Türk'üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız."
Sabahattin Ali tarafından Atsız mahkemeye verilir. 26 Nisan 1944'te Ankara'da başlayan ilk mahkeme, dönemin gençleri tarafından hınca hınç doldurulur. Mahkeme, 3 Mayıs 1944'e ertelenir.
Tarihte 3 Mayıs Olayları adıyla anılan olaylar Nihal Atsız'ın, hakkında açılan dava için Ankara'ya geldiği sırada başlamıştır.
3 Mayıs'ta bir araya gelen ve gösteriler yapan gençler birer birer tespit edilip toplanır ve tutuklanır. Milliyetçi gençler, Alparslan Türkeş'in ifade ediş şekliyle, kıyasıya dövülür. Nihal Atsız da aynı gün duruşmadan çıktıktan sonra polis tarafından gözaltına alınır. Üsteğmen olarak nümayişe katılıp gözaltına alınan Alpaslan Türkeş konuyla ilgili olarak:"3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler " demiştir.
3 Mayıs'ın ilk yıldönümü 1945 senesinde o sıralarda Tophane'deki Askerî Cezaevinde tutuklu bulunan bir grup Türkçü tarafından örtüsüz bir masa etrafında yapılan bir toplantı ile anılmış, daha sonraki yıllarda ise çeşitli törenlerle kutlanmış ve Türk milliyetçilerinin bir geleneği Türkçülük Günü oluşmuştur.
ÜLKÜ OCAKLARI BAŞKANI DA MESAJ YAYINLADI
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, 3 Mayıs Milliyetçiler Günü münasebetiyle bir mesaj yayınladı.
Ateş'in açıklaması şu şekilde:
'3 Mayıs 1944 hadiselerinin üzerinden 75 yıl geçti. Bir avuç Türk milliyetçisinin Türk milletinin tarihî ve kültürel gerçekleriyle çelişen yabancı fikir cereyanlarına karşı millî varlığımızı ve değerlerimizi müdafaa için verdikleri onurlu mücadelenin 75. yıldönümünde, 1944 ruhunu unutmuyor, bu destansı mücadelenin kahramanlarını hürmet ve minnetle yâd ediyoruz.
3 Mayıs 1944, Ergenekon’da ateşe hükmedip dağları delen ve tüm engelleri ortadan kaldıran Türk milletinin yenilenen bir iman ve şuurla ayağa kalktığı gündür. Hürriyet meşalesini tutuşturarak dört bir tarafı işgal edilmiş olan Türk vatanını selamete erdiren Atatürk’ün yaktığı millî ateşin tekrar harlandığı şanlı bir gün, Türk fedakârlık ve kahramanlığının bir volkan gibi kaynadığı kutlu bir tarihtir. Bu manada, rahatlıkla ifade edebiliriz ki 20. asrın Türk milliyetçileri atalarının yüzünü kara çıkarmamış ve millî tarihimiz açısından şerefle hatırlanacak bir imtihan vermişlerdir.
3 Mayıs 1944, 20. yüzyıl Türk siyaset ve düşünce tarihinde ortaya çıkardığı sonuçlar ve yıllar sonrasında bile sarih bir şekilde görülebilen etkileri bakımından gerek genel Türk tarihi gerekse Cumhuriyet tarihi içerisinde önemli bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Bu tarihte cereyan eden hadiseler ile Türk milliyetçiği fikriyatının siyasallaşması için zemin oluşmuş, Türk milliyetçiliğinin siyasi bir hareket hâline gelmesini sağlayan ilk tohumlar atılmıştır.
Davası uğruna her türlü şahsi endişe ve menfaat hesabına gözünü kapatan; hiçbir tehdidin yıldıramadığı, her türlü baskı, zulüm ve işkenceye rağmen millî dava yolundan asla taviz vermeyen 23 şerefli, yüksek karakterli ve ahlaklı Türk milliyetçisi, milyonlarca Türk gencine ilham olmuştur. Millî kimlikte yaşanan tahribata, millî konularda gösterilen duyarsızlıklara bir başkaldırı niteliği taşıyan bu kutlu hareket, aziz milletimizin vicdanında ve bilhassa gençler üzerinde büyük bir tesir uyandırmış ve buna bağlı olarak Türk milliyetçiliğine duyulan ilgi katlanarak büyümüştür.
On binlerce Türk genci nümayişler düzenlemiş ve böylece Türk milliyetçiliği fikri kuvveden fiile inkılâp etmiştir. 3 Mayıs 1944’ten bugüne, Türk milliyetçiliğine yönelik saldırılar farklı zamanlarda farklı tonlarda devam etmiştir. Türk milliyetçileri; Türklük davasını savundukları için işkencelere maruz kalmış, devlet varlığımıza, millet ve vatan bütünlüğümüze karşı yürütülen istila hareketlerine karşı durdukları için cezalandırılmış, milliyetçilik davası uğruna binlerce şehit ve gazi vermiştir.
Türk milletine mensubiyetten gurur duyan Türk milliyetçileri, inandıkları değerler uğruna karşılaştıkları zulmü sabırla ve asaletle karşılamış, Türk devletine ve milletine asla küsmemişlerdir. Türk milliyetçilerinin siyasetinin mihveri Türkiye’dir, Türk milletidir. Türk milletinin, mutluluğunu ve huzurunu sağlamak, yaşadıkları coğrafyayı örnek bir vatan hâline getirmek, bilimde ve teknikte en ileri noktaya taşımak için çaba sarf etmekte; bu uğurda maddi manevi tüm varlığımızı seferber etmekteyiz.
Millî kültürümüzü tahrip etmek isteyenlere, Türk kimliğine ve mukaddesatımıza yönelik yoğun ve sistemli saldırı gerçekleştirenlere karşı tavizsiz mücadelemiz devam edecektir. Büyük Türk milletine olan sonsuz bağlılığımız, karşılıksız sevgimiz ve sarsılmaz inancımızdan aldığımız güçle küresel şer odaklarına, onların ülke içerisindeki uzantılarına karşı azim ve kararlılık ile direnç göstereceğiz. Bizim milliyetçiliğimiz kin ve nefret üzerine kurulmamıştır. Türk milliyetçiliği çekişme, çatışma ve ayrılığı temel almaz.
Biz Türk milletinin davasını gütmekteyiz. Türk milleti olarak ayakta kalabilmek için milletimizin her ferdinin bu ülkenin kaderinde payı olduğunu bilinciyle çalışması gerekmektedir. Önümüzdeki hedef açıktır. Hedef; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yolda, Başbuğ Alparslan Türkeş’in görüşleri ışığında, Bilge Türk Devlet Bahçeli’nin liderliğinde çağlar üzerinden atlayarak ilimde, teknikte ilerlemek, bölgesinde ve dünyada sözü dinlenen büyük devlet olmak, Türk medeniyetini tekrar dirilterek dünyaya adalet ve nizam getirmektir.
Bunu yapacak inanca ve güce sahibiz. Tarih sahnesinde görüldüğü çağlardan beri Türk; cihangir, yüksek karakter sahibi ve teşkilatçı bir millet olarak tanınmıştır. Ancak milletimizin ilim ve sanat yönünün de son derece kuvvetli olduğu asla akıllardan çıkarılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki Türk; Mete, Alparslan, Fatih ve Mustafa Kemal olduğu kadar Uluğ Bey’dir, Ali Kuşçu’dur, Harezmî’dir, Aziz Sancar’dır. Türk, dört yüz çadır ile mücadeleye başlayıp asırlarca dünyaya ışık olmuş bir medeniyetin sahibidir.
Dünyamız bugün dijitalleşme alanında büyük adımlar atmaktadır. Dünya tarihi bir milletler mücadelesidir ancak bu mücadele bugün sadece sıcak savaş alanlarında sürmemektedir. Milletlerarası mücadele iktisadi ve teknolojik rekabet olarak devam etmektedir. Varlığımızı ve bağımsızlığımızı korumanın en önemli şartlarından bir tanesi, kendi teknolojimizi oluşturmak ve kullanmaktır.
Millî kültürümüze ve millî tarihimize bağlı kalarak köklü hamleler ve büyük sıçramalar yapabilmemizi sağlayacak yegâne topluluk Türk milliyetçileridir. Millî şuur ve ülküler etrafında birleşmiş olan gençlerimizi fen ve teknolojiye yönlendirecek, teknolojide dünyanın en ileri memleketlerinden birisi olmak yolunda büyük adımlar atacağız. Türk dehasını yeniden gün yüzüne çıkaracağız.
Yüklenmeye talip olduğumuz bu görevin ağırlığının farkındayız. Buradaki en büyük güven kaynağımız tükenmez enerjileri, sonsuz cesaretleri, engin ferasetleriyle ile Türk gençleridir. Bu duygularla necip milletimizin 3 Mayıs Milliyetçiler Günü’nü kutluyoruz.'
SİYASETCAFE.COM