23 Nisan-24 Nisan gerçeği

Volkan AYDEMİR

İttihatçılar vardı hilâl bıyıklıydılar,  sustasına basılmış birer çakıydılar. 

Mor kumrular patlıyordu câmilerden, mavzerlerin gözü dönmüştü, kara kalpaklıydılar. 

Bir tambur kanat çırpmasın ıtrî’den, eksiksiz bütün ölmüşlerimiz ayaktaydılar.

Yapılanı öğrenir öğrenmez yazıma usta şair ve fikir adamı Attila İlhan’ın bir dörtlüğü ile başlamalıyım dedim.

Her yıl bu gibi durumlarda fikrimi soran dostlara biz bayram yaparken, onlar sahte tarihçilerinin ve ermeni lobisinin örgütlemesi ve yüklemeleriyle sözde yas tutup ağlıyorlar. Siz onları her ortamda mağdur rolü oynayıp ağlarken görebilirsiniz. Öyle milli şuurları falan yok. Tek dertleri bireysel çıkar. Talat paşayı Berlin'de şehit eden Sogomon Tehliryan’ın oğlunun basına yaptığı açıklamalarına bakıldığında bunu daha iyi anlayabilirsiniz.

Gazi Mecliste, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oyu ile seçilmiş bir parlamenter. "Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker." Sözünün gereğini yerine getirip her yıl olduğu gibi, bu yılda 24 Nisan etkinliği olarak; vatan uğruna can veren Osmanlı paşalarının isimlerini resmi binalardan ve kamusal alandan kaldırılması yönünde bir önerge vermiş.

Tarihi kayıtlara bakıldığında özellikle ermeni lobisinin oluşturduğu birçok sahte belge ile karşılaşabilirsiniz. Böyle durumlarda önemli olan etken, takip ettiğiniz rehber ve objektif bulgulara dayanan mantıklı açıklamalardır.

Bu konuda kaynaklarda, Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, 26 Şubat 1921’de Amerikalı gazeteci Streit ile yaptığı mülakat sırasında 1915 olaylarına ilişkin açıklamalarına ulaştım.

“ERMENİ AHALİSİNİN TEHCİRİ HUSUSUNDA…

Mustafa Kemal, gazeteci Streit’in “Harbi Umumi esnasında yapıldığı mütemadiyen ağızlarda dolaşan Ermeni katliam ve tehciri hakkında hükümetinizin resmi görüşü nedir?” sorusuna şöyle yanıt vermişti:

“Rus ordusu 1915’te bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Ermeni Komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu.

Bu cinayetleri işleyen ve saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah, cephane ve iaşe ikmallerini bazı büyük devletlerin daha barış zamanından beri kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan istifade ederek ve bu maksada yönelik olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak oldukları Ermeni köylerinden yapıyorlardı. İngiltere’nin barış zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda’ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya kamuoyu, Ermeni ahalisinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz.

Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan çoğu, şayet İtilaf devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi, evlerine dönmüş olurlardı.”

Gazeteci Streit’in “Ermeniler ve Rumlar tarafından Türklere karşı vukuu rivayet edilen katliam hakkında ne gibi malumat verebilirsiniz?” sorusuna ise Atatürk şu yanıtı vermişti:

 “Gerek Umumi harp sırasında gerek Mütareke’den sonra Ermeniler ve Rumlar tarafından Müslüman ahaliye yapılan zulümler üzerinde durmak uzun bir hikaye olur. Brest-Litovsk Antlaşması’nın yapılmasını müteakip Rusların Doğu vilayetlerimizi tahliyeye başladıkları sırada Ermeni çetelerinin yapmış oldukları katliam ve tahribat kafi derecede herkesin malumudur.

Sivas’ta benimle görüşmüş olan, daha sonra bu bölgeleri ziyaret etmiş eden ve buralarda Ermeni çetelerinin davranışları hususunda tafsilatlı gözlemlerde bulunarak daha sonra kendisine bu konuda anlatmış olduğum şeylerin doğru olduğunu Amerikalı General Harbord, Amerikan kamuoyunun kendisinden faydalı malumat temin edebileceği bir şahidimizdir. Taşnaklar daha sonra da Kars ve Oltu bölgelerinde Alexandropol Antlaşması’nın yapılmasına kadar cinayetlerine devam etmişlerdir” diyerek yanıtlamıştı. 

Atatürk, “Wilson Ermenistan sınırları hakkındaki fikriniz nedir?” şeklindeki soruyu da şöyle yanıtlamıştı:  

“Ermenistan birkaç günden beri tekrar Taşnakların eline düşmüştür. Alexandropol Antlaşması’nı samimiyetle tatbik mevkiine koyacak her Ermeni hükümeti dostluğumuza güvenebilir. Milyonlarca Türk’ü binlerce Ermeni’nin hakimiyetine terk etmeye kalkışan Wilson projesi sadece gülünçtür” diye cevap vermişti.

Kavram olarak Demokrasi: Vatan birliği içinde Yurttaş bilincine sahip olanların yaralanması gereken bir uygulamadır. Vatanı yok sayanlara veya bölmek isteyenlere demokrasi uygulanmamalı. İlgililere ve yetkililere hatırlatmak istediğim, İran'ın güzel bir atasözü var. "İndiremeyeceğin eşşeği evinin damına çıkarıp anırtma!"

Ne yazık ki günümüzde yurttaşlık bilincine sahip olmayanların, Gazi Meclis çatısı altında bulunması her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi benimde ağrıma gidiyor. 

Özellikle Güney Kafkasya Bölgesinde istikrarın sağlanmaya çalışıldığı, Brüksel görüşmelerinden sonra Azerbaycan-Ermenistan arasında ikili anlaşmaların arifesinde ve Türkiye’nin öneminin arttığı bir dönemde Garo Palyan'ın TBMM'ye böylesi bir teklif vermesi, diğer menfi açıklama yapan parlamenterlerin nereden veya kimlerden fonlandığının ve bölgede huzuru istemeyen ermeni lobisinin ülkemizdeki maşası olduğunun açık kanıtıdır. 

Gazi M. Kemal Atatürk’ün, diğer önemli milli günler gibi, engin bir öngörü ile Gazi Meclisin açılışını 23 Nisan olarak planlaması ve Çocuk Bayramı olarak ilan etmesini tarih sahnesinde bir olayın hesabının kapatılması olarak görebiliriz.

İçinde bulunduğumuz 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI haftanızı Kutlarım.

KALIN SAĞLICAKLA!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.