10 Kasım ve Cemaatler!
Bir 10 Kasım daha geldi…
Atatürk`ün rahmete intikalinin 77. Yılını anıyoruz.
Onu hem anıyoruz, hem de her geçen gün daha iyi anlıyoruz.
Türkiye Cumhuriyetinin geldiği bu tarihi noktada “ Mustafa Kemal Atatürk’ün hangi eylemi ile anmak istersin?” diye sorsanız, kesinlikle Tekke ve Zaviyeleri kaldırmasıdır derim.
Tekke ve Zaviye ilk bakışta dini kurum gibi görülse de dönemsel faaliyetlerine göz attığımızda göreceğiz ki, bu oluşumlar 19. Yüzyılda hem emperyalizmin hem de din bezirgânlarının kontrolüne geçmişti.
Bunun dışında en önemli olgu dönemin cemaatleri kesinlikle İslam`ı ortaçağ karanlığı zihniyeti ile yorumluyorlardı.
Atatürk Tekke ve Zaviyelerin kaldırılmasını millet ve devlet olma erdemi üzerinde şöyle özetliyor : “Bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini ve hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi? “
Tekke ve Zaviyelerin kaldırılıp yasaklanmasına ve bu açıktan ortaya çıkacak boşluğu doldurması için Diyanet’in yol göstericiliğine bürünmesine rağmen maalesef yine de pek çok tarikat ve cemaat zuhur etmiştir ki bunlar yakından incelendiğinde görüleceği gibi tamamına yakını sadece amel konularında değil, iman konularında bile birbiriyle taban tabana zıttırlar.
Türklerin İslamiyet`i kabulü ile başlayan medrese eğitimlerinin merkezi olan Tekke ve Zaviye`ler maalesef zamanlar kuruluş amaçları dışına çıkmış hem Selçuklu`nun, hem Osmanlı`nın yıkılış sebeplerinden olmuşlardır.
Maalesef bugün geldiğimiz noktada Türkiye Cumhuriyeti aynı tehlike ile karşı karşıyadır.
Siyasi istikbal için bazı cemaat ve cemiyetlerle iş birliği içerisine girenler çark etmiş ve çuvallamıştır.
Bu açıdan “Paralel Yapı” denilen cemaati devlet bürokrasisine yerleştirenler `hata yaptık diyerek ` temizlemek isterken bu sefer yeni paralel yapıların oluşmasına zemin hazırlamaktadırlar.
Yeni bir yapılanmadan kurtulmak için başka bir yapılanmaya yol verilmektedir.
Örneğin: Said-i Nursi`nin akımı kabul edilen nurculuk cemaatinden Fetullah Gülen`in başını çektiği akımın yerine, aynı Nursi`ye bağlı “tahşiyeciler” denilen akım şuan pirim yapması gibi.
Bu demek ki, bir nurcudan kurtulmak için başka bir nurcuya yol verilmiştir.
Cemaatlerin hiç birinin birbirini sevmediğinden yola çıkarsak, iktidarın gözünden düşen cemaatin yerine gelmek için bir diğer cemaatin yeni bir paralel oluşturduğu muhakkaktır.
Cemaatlerin bazıları dış dinamiklerle yani yabancı istihbarat örgütleri ile irtibatlı olduğunu da göz önüne alırsak işin vahameti ortadadır.
Bu işin bir de ekonomik boyutu vardır!
Pek çok cemaat son dönemde holdingleşmiştir.
Bazı cemaat mensuplarının yurt dışındaki bankalarda büyük paraları ve muhtelif ülkelerde gayrı menkulleri vardır.
Türkiye`de bütün bu cemaatlere mensup olanlarının seçmen olarak ağırlığı olmada siyasal iktidar üzerinde etkileri vakıadır.
Bir kaçı hariç cemaatler iktidarların arka bahçesi olmayı kendilerine bir kazanç kapısı yapmışlardır.
Pek çok cemaatin bilinçaltında Atatürk’e karşı büyük bir kin ve öfke vardır.
Zira onun bir asır önce aldığı karla ve kurduğu devlet düzeniyle çok rahat hareket edememektedirler.
Türkiye Cumhuriyetinin tarihini Atatürk`ün öngörülerinin ortaya çıkması ve eylemlerinin haklılığı olarak çağlarına bölersek bulunduğumuz zamanlarda hiç şüphesiz Tekke ve Zaviyeleri kaldırması anlam kazanır.
Geldiğimiz noktada iktidar-cemaat çatışmalarına bakın, ne demek istediğimiz anlarsınız.
Demek ki paşam tekke ve zaviyelerin kapatılması konusunda çok haklıymış.
Bu haklılığını din düşmanlığı olarak görenler ise; din tacirleri denir
Bu vesile ile Başbuğ Atatürk`ü rahmete intikalinin 77. yılında anarak ve bir kez daha anlayarak özlemle rahmetle yâd ediyorum.